Tasavvufun özüne dair çok yerinde bir soru sordunuz. Seyr-i Sülûk'ün sadece kitap okumakla tamamlanıp tamamlanmayacağı, tasavvuf çevrelerinde sıklıkla ele alınan kritik bir meseledir.
Tasavvuf büyüklerinin ve ehil mürşidlerin ortak görüşü şudur:
Seyr-i Sülûk, kuru bilgi (ilm-i nazari) ile değil, hal ile, amel ile ve kâmil bir mürşidin rehberliği (ilm-i ledün) ile gerçekleşir. Kitaplar ise bu yolculuk için gerekli olan nazari (teorik) bilgiyi ve yol haritasını sağlar.
Şimdi Seyr-i Sülûk'ün kitaplar ve rehberlik arasındaki ilişkisine dair tasavvuf büyüklerinin hikmetli sözlerine bir bakalım:
Seyr-i Sülûk ve Kitapların Rolü: Yol Haritası mı, Yolculuğun Kendisi mi?
Seyr-i Sülûk, hâl ilmidir; yani sadece öğrenilen değil, bizzat yaşanıp tecrübe edilen bir ilimdir. Kitaplar, bu yolculuğun kurallarını ve menzillerini öğretir, ancak o menzile ulaştırmaz.
I. Kitapların Önemi: Harita ve Azık
Tasavvuf eserleri, sâlikin (yolcu) yolculuğa başlamadan önce bilmesi gereken temel İslâmî hükümleri, nefsin hastalıklarını, makamları ve hâlleri anlaması için zaruridir.
İmam Gazâlî (r.h.) buyurur: "Bilgi (İlim), amel etmek için lazımdır. Amelin olmadığı bilgi, faydasızdır. Kitaplar, sana yüzmen gereken denizi gösterir; ama yüzmeyi öğretmez."
Tasavvufî Eserlerin Görevi:
1. Nazari Bilgi: Kalp hastalıklarının (kibir, haset vb.) tanımını ve tedavi yollarını öğretmek.
2. Motivasyon: Geçmiş sâliklerin hallerini anlatarak yolcuya azık ve şevk vermek.3. Hüküm Çerçevesi: Seyr-i Sülûk'ün Şeriat sınırları içinde kalmasını sağlamak.
II. Kâmil Mürşidin Zorunluluğu: Rehber ve Hekim
Seyr-i Sülûk'te asıl ilerleme, kitabı okumakla değil, nefsin isteklerine karşı cihad etmekle ve bu cihadda rehberin yönlendirmesiyle olur.
A. Kalp Hastalığı ve Tedavisi
Sâlik, kendi nefsinin hilelerini ve kalbindeki gizli hastalıkları tek başına teşhis edemez. Bir hekime ihtiyaç duyar.
Mevlânâ Celâleddîn Rûmî (k.s.) bu durumu ne güzel açıklar: "Ey oğul! Akıl, seni bilgi ile (kitapla) tanıştırır; aşk ise seni o bilginin mahiyetine (öğretmene/mürşide) götürür. Kitaplar, seni suyun yoluna götürür; ama suyun içine daldırmak Mürşidin görevidir."
Kâmil mürşid (tabîb-i rûhânî), sâlikin kalbindeki hastalığı teşhis eder ve ona özel bir vird (gıda/ilaç) ve riyâzet (tedavi) reçetesi yazar. Kitaplardan genel bilgi alınır; ancak tedavi bireye özeldir.
B. Hâlden Hâle Geçiş
Manevi makamlar (tevbe, zühd, tevekkül, rıza vb.), sadece isimlerini ezberlemekle değil, yaşayarak elde edilir. Bu hâllerin tecrübesinde, mânevî bir kılavuza gerek vardır.
Bâyezîd-i Bistâmî (k.s.) (Bazı kaynaklarda Ebu Said Ebu’l Hayr'a atfedilir) şöyle der: "Mürşidsiz bu yola giren, nefsine yoldaş edinmiş olur. Nefsin yoldaşı ise, nihayet onu şeye-tana götürür."
İmam Rabbânî (k.s.) de aynı noktayı vurgular: "Sülûk, sadece ilim tahsili ile tamamlanmaz. Zira sülûkun maksadı, bilgi edinmek değil, bilgiyi hâle dönüştürmektir. Bu da ancak kâmil bir zatın sohbeti ve nazarı (manevi bakışı) ile mümkün olur."
III. Sonuç: Amel ve Rehberlik
Seyr-i Sülûk, kesinlikle sadece tasavvuf kitapları okunarak tamamlanamaz. Kitaplar, yolun kurallarını ve menzillerini gösteren bir harita işlevi görürken, yolculuğun fiilen yapılması, engellerin aşılması ve Fenâ makamına ulaşılması, kâmil bir Mürşid'in rehberliği, ihlaslı amel ve sabit kadem olmayı gerektirir.
Özetle: Kitaplar zaruridir; ancak Mürşid vazgeçilmezdir.

Yorum Gönder
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...