Kadiri Yolu

 

İnsân-ı Kâmil

İnsân-ı Kâmil

Bütün nefis perdelerini yırtıp en son mücerred ruh haline ulaşan insan, her bakımdan mükemmel insandır. Buna insan kamil denir. Mutasavvıfların insan-ı kâmil (olgun insan) düşüncesini Abdülkerim el-Cili, el-İnsanü’l- Kâmil adlı eseriyle izah etmiştir. Cili’ye göre insan-i Kamil baştan başa bütün varlığın çevresinde döndüğü kutuptur. Varlık yaratılalı dan beri insan Kâmil tektir ve tek kalacaktır. İnsan-i Kamilin kendine özgü bir hakikati vardır. Bununla beraber her çağda, başka suretlerde, başka adlar altında korunur. Asıl kendi adı Muhammed’dir. Künyesi Ebu’l-Kasım, sıfatı Abdullah (Allah’ın kulu), lâkabı Şemsu’d-din’dir. Asıl ismi budur ama dünya kurulalı dan beri çeşitli peygamberlerin suretinde görünen odur. Ta kıyamete kadar en büyük velide zuhur eden de odur.

Cili, onu kendi şeyhi Şerefu’d-din İsmail al-Cebruti şeklinde görmüştür. Yani Hz. Peygamber o şekilde de görünmüştür. Nitekim Şibli şeklinde de görünmüş ve Şibli talebesine  Benim, Allah’ın Resulü olduğuma şehadet ederim” demiş, arif olan talebesi de: Senin Allah’ın Resulü olduğuna tanıklık ederim” cevabını vermiştir.

Tenasüh şeklinde anlaşılması muhtemel olan meseleyi Cili tenasüh kabul etmiyor: “Sakın bu sözümden tenasüh mezhebine gittiğimi anlama. Haşa, Allah’ın Resulü için böyle bir şey söylemekten Allah’a sığınırım. Ancak Allah’ın Resulü (ﷺ), her surette görünme kudretindedir. Her zamanda insanların en olgunu suretine girer, onların şanını yükseltir. Suretine girdiği kimseler, zahirde onun halifeleridir, batında ise o, onların hakikatidir”

Bu, tenâsuh değildir. Ruhen en son olgunluğa ulaşan kimsenin, en yüce olgunlukta fani olmasıyla Hz. Peygamber’in kendisinde tecelli etmesidir. Fena fi’r-Resul denen bu hal, bir bakıma da fena fillah demektir. Bu insan, zahirde Ahmet, Hasan gibi görünür, fakat gerçekte Muhammed (ﷺ) dir. Onun makamında, onun vasıflarındadır. Fakat zahiren ona Muhammed denmez, kendi adıyla çağrılır. İnsan-ı Kâmil. Hz. Peygamber’dir. Ötekiler onun görüntüleridir.

İnsan-ı Kamil, bütün Tanrı isim ve sıfatlarına asaleten müstahaktır. İnsan-ı kamil, Hakk’ın aynasıdır. Allah ismi nasıl Hakkın aynası ise insan-ı kamil de öyle Hakk’ın aynasıdır. Allah bütün isim ve sıfatlarını yalnız insan-ı kamilde görür. Bunun için: “Biz emaneti göklere, yere, dağlara verdik, onlar bunu yüklenmekten kaçındılar, korktular, insan yüklendi. Gerçekten o, nefsine zulmedendir, bilmezdir” Ahzab / 22 buyurulmuştur. Yani nefsi o dereceden indirmekle kendine zulmetmiştir. Kendisi Tanrısal emanet yeri olduğu halde kadrini bilmemektedir. Cili, al-İnsanü’l-Kamil: 2/71-78

İnsan-ı kamili her bakımdan Allah’ın aynı gören bu nazariyeye göre insan-ı kamilin vücudundaki her şey, dünyada bulunan bir varlığa tekabül etmektedir. Dünyada ne varsa insanda da vardır. Varlığın özü insan-ı kamildir.

İnsan-ı Kâmilin letafeti ulvi varlıklara, kalbi arşa karşılıktır. Çünkü Peygamberimiz(ﷺ): “Müminin kalbi Allah’ın arşıdır” demiştir. İnniyyetiyle Kürsiye, makamıyla Sidretu’l-Münteha’ya, akliyle yüce kaleme, nefsiyle Levh-i Mahfuza, tab’iyle unsurlara, kabiliyetiyle heyûlâya, heykeliyle hebaya, re’yiyle atlas feleğine, müdrikesiyle yıldızlar feleğine, vehmiyle altıncı kat göğe, hemmiyle beşinci kat göğe, fehmiyle dördüncü kat göğe, hayaliyle üçüncü kat göğe, fikriyle ikinci kat göğe, hafızasıyla birinci kat göğe, dokunma kuvvetleriyle Zühale, itici kuvvetleriyle Müşteriye, muharrike kuvvetleriyle Merih’e, bakıcı kuvvetleriyle güneşe, tad alma duyularıyla Zühre’ye, koklama duyusuyla Utarid’e, işitme duyusuyla Aya, hararetiyle ateş feleğine, hatıralarıyla meleklere vesvesesiyle cin ve şeytanlara, hayvaniyetiyle hayvanlara, vurucu kuvvetiyle aslana, hile gücüyle tilkiye, aldatıcı gücüyle kurda, hased gücüyle maymuna, hırsıyla fareye karşılık olur.

Ruhaniyetiyle kuşa, sarılık maddesiyle ateşe, balgam maddesiyle suya, kan maddesiyle rüzgâra, siyah maddesiyle toprağa, ter sümüğüyle, damarları ile, kulak kiriyle, gözyaşıyla, idrarı ile, diğer ifrazat ile yedi denize, zatiyle cevhere, sıfatıyla araza, dişleriyle cansız maddelere, Kılıyla, tırnağıyla bitkiye, şehvetiyle hayvana, beşeri görünümüyle insanlara tekabül eder. Keza insan kamil, insan çeşitlerini kendinde toplar. Ruhiyle krala, fikriyle vezire, ilmi ve reyiyle kadıya, zannıyla polise, damarları ve bütün kuvvetleriyle yardımcılara, yakınıyla  mü’minlere, şüphesiyle müşriklere tekabül eder. Hasılı varlık sahnesinde bulunan her şeyin karşılığı insan- kamilde vardır. Cili, al-İnsanü’l-Kamil: 2/75-77 

İslam Tasavvufu sayfa 523-524

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs