Kadiri Yolu

 

Ölüme Hazırlık

33. Sohbet: Ölüme Hazırlık 


Allah-ü Teâlâ (CC) şöyle buyurmuştur: “Allah (CC) katında din İslâm’dır.”[1] İslâm’ın yâni “islâm” kelimesinin hakikati “istilamdır (teslim olmak ve teslimiyettir). Önce “İslâm’ı (İslâm Dinini) kabul edin, sonra da istislâmı (teslimiyeti) nefislerinizde gerçekleştirin. Dışınızı İslâm ile, içinizi de “istislâm” (teslimiyet) ile temizleyin. Kendinizi Rabbinize (CC) teslim edin. O’nun (CC) tedbirine ve takdirine razı olun.

Bırakın, hakkınızda O’nun (CC) takdiri hüküm versin. Kaderin getirdiği her şeyi makbul karşılayın. Rabbiniz (CC) sizi sizden daha iyi bilir. “Müdebbir” (her şeyi idare ve takdir eden) ve “Hâkim” (hüküm ve hikmet sâhibi) olarak O’ndan (CC) râzı olun. Yakın bir dost olarak O’nun (CC) Kelamından (Kur’an’dan) razı olun. O’nun (CC) emirlerini de, yasaklarını da “kabul eli”yle karşılayın. O’nun (CC) dinini bütün kalbinizle karşılayın. Kendinize o dini şiar ve örtü edinin. Ölüm gelmeden önce, Allah’tan (CC) dönüşün mümkün olmadığı o gün, yâni kıyamet günü gelmeden önce hayatınızı ganimet bilin. Emellerinizi kısaltın. Çünkü felah bulan kimse, ancak emelini kısaltmak suretiyle felah bulmuştur. Dünyaya karşı hırsınızı azaltın. Haris olmasanız bile kısmetleriniz size gelecektir. Bu dünyadan, nasiplerinizi elde etmeden ayrılmayacaksınız.

Vah sana!

Hevesi kov. Ölümün elinden kurtuluş yok. Nereye gidersen git, nereye dönersen dön, o senin önünde ve etrafında. Kıyametten kurtulamazsın. Ölüm günün senin hakkında özel bir kıyamettir. Kıyamet günü de hem senin için, hem de senin dışındakiler için genel bir kıyamettir. İlk kıyamet ikinci kıyameti getirir: O zaman ölüm meleğini görürsün; sana güler yüzle, mütebessim bir çehre ile gelir. Yanındakiler de öyledir. Sana selam verirler. Tıpkı enbiyanın, şühedanın ve Salihlerin ruhlarını aldığı gibi senin ruhunu da yumuşaklıkla alır. Kıyamet gününün senin hakkında hayırlı geçeceğini müjdeler. İlk gün ikinci günü getirir: Eğer hayır görürsen hayırdır; şer görürsen şerdir. Ölüm meleği Mûsâ (AS)’a geldi, elinde bir elma vardı. Elmayı Mûsâ (AS)’a koklattı. Bu koklama esnasında O’nun (AS) ruhunu aldı. Hepsi böyledir: Allah (CC) katında derecesi yüksek olanın ruhu en kolay ve en güzel bir surette alınır.

Ey cemâat!

Ölmeden önce nefislerinizden ve iradelerinizden ölün. Ölümü çokça zikredin ve gelmeden önce ona hazırlanın. Ölmeden önce ölürseniz, ölüm size kolaylaşır. Ona karşı ne bir ağırlık olur, ne de bir endişe. Ölüm ve kıyamet günü mutlaka gelecektir. Onları bekleyin. Bu iki gün hususunda Allah’tan (CC) bir kaçış yolu yoktur.

Akıllı olun!

Ben sizde ne kalp görüyorum, ne de kalplerinizde bir marifet!

Yazık sana!

Zahitlik iddiasında bulunuyorsun, zahitlerin elbisesini giyiniyorsun, ama dünyanın çocukları (kulları) olan zenginlerin ve yöneticilerin kapısına da gidiyorsun! Nefsine dönüyorsun ve dünyayı talep ediyorsun! Onda olanı istiyorsun! Hz. Peygamber’in (SAV): “Bir çukurun etrafında dolanan kimse oraya düşebilir”[2] buyurduğunu işitmedin mi? Dünya ile meşgul olmak, Allah (CC) yoluna düşmüş kimselerin yolunu keser bitirir; onları büyüler, akıllarını başlarından alır. Bu genel bir kaidedir; Allah’ın (CC) dilediği müstesnadır. Çok az kimse vardır ki, Allah-ü Teâlâ (CC) onların kalplerine ve işlerine sâhip çıkar, onları halvetlerinde ve celvetlerinde muhafaza eder. Kudret eliyle onların yiyeceklerini, içeceklerini ve giyeceklerini tertemiz eder.

Sûfîler, Resûl’ün (SAV) getirdiği ile amel etmişlerdir; böylece Resûl (SAV) onlardan râzı olmuş, onlara sâhip çıkmış ve onları sevmiştir. “Ev almadan önce komşu al!” “Yol’a girmeden önce yoldaş edin.” Bu komşu ancak Allah-ü Teâlâ’ya (CC) yakınlıktır, mârifetullahtır, imandır, O’na (CC) tevekkül etmektir, O’nun vaadine bağlanmaktır. Sûfîlerin kalpleri işe vâkıf olduklarından dolayı onlar, dünyadan da, ahiretten de uzaklaşmışlardır. Diğer şeylerden hep uzakta durmuşlardır.

Ey gâfiller!

Size açıkladığım bu hususlara ancak amel ile, bazen beden ve bazen da kalp ile, bazen kalp bazen fiil ile amele dalmak suretiyle, yâni bazen konuşma bazen susma, bazen amel bazen talebi terk etmek metotlarıyla ulaşılabilir. Amel ve utanma ile ulaşılabilir. Kalp gözünün amelini görmemesi, onun amelleri görmeye karşı bir süre kapatılması yoluyla olur. Bu tamam olunca Allah-ü Teâlâ (CC) tarafından bir hareket gelir ve ona şöyle seslenilir: “Hareket et ve yürü! Gözlerini aç. Baş gözlerinle de kalp gözlerinle de bak.” Allah-ü Teâlâ’dan (CC) gelen şey ancak O’nun (CC) kudret eliyle gelir. Sufiler daima alçak gönüllü ve mütevazi davranırlar. Bu davranışı hiç elden bırakmazlar. Bunu da sırf Allah (CC) rızası için yaparlar. Mü’min, elindekini çıkarmak ve “îsâr”[3] etmek için didinir durur. Çünkü o ihtiyaç ânında onu bulacağını bilir. Vera sâhibidir ve bulduğu her şeyi tertemiz yapmaktan geri durmaz. Aslını ve teferruatını bildiği “bir şey” bulmak için o her şeyi terk eder. Babasından ve annesinden kendisine miras olarak kalan elindeki her şeyi çıkarmak için çalışır. “Belki onlar bu malı vera yoluyla kazanmamışlardır” diyerek, elindeki mirası fakirlere ve düşkünlere dağıtır.

Allah’ım (CC)!

Bize doğru yolu ilham et. Sevdiğin ve razı olduğun ameli işlemeye bizi muvaffak kıl. “Bize dünyada da, ahirette de güzellik ver ve cehennem azabından bizi koru.”



[1] Âl-i İmrân / 19 [2] Buhârî, es-Sahîh, “Îmân” hadîs no: 52. [3] “Îsâr”: Kişinin ihtiyâcı olmasına rağmen, elindekini başka birisine infak etmek demektir.



Kaynak: Abdulkadir-i Geylani (Ksa), Cilâü’l-hâtır

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs