Disiplinden Uzak Süluk
Tevhid yoluna giren kimseler kendi rızalarıyla bu sisteme dahil olurlar. bu aynı zamanda o yola kendilerini adayacakları bir sürecinde başlangıcıdır. Tevhid yolunda geçirilen zorlu uyum süreci, alışa geldikleri hayat tarzlarının değişmesi nedeniyle kişide bocalama, bazen eski alışkanlık ve yaşam tarzına dair arzu ve mazeretlerin ortaya çıkmasına sebep olabilir.
Cemaat içinde zamanla olumlu veya olumsuz gelişmeler yaşanabilir, bazı söz ve ameller sıkıntıya yol açabilir. Cemaatin amacı, bireyin hayatını kontrol etmek değil - aksine onu tek bir Allah'a kulluğa hazırlamak, bilinçli bir islam neferi haline getirmek ve fert ile ailevi gelişmesine sağlıklı bilgilerle katkıda bulunmaktır. Ancak bu çabamız, bazı kişiler tarafından baskı olarak algılanabilir. Bu algı ile kişi sohbetlerden ve nasihatlerden uzaklaşıp, kendini kurtarmanın yollarını arama, yalan ve mazeretlere sığınma eğilimine girebilir...
Cemaatin şahsiyet ve seyr-i süluk açısından koyduğu edep ve şartların getirdiği ruhsal değişimler, eğer kişiyle uyum sağlamıyorsa; görev ve sorumlulukların yerine getirilmemesine ve nihayetinde kişinin kendi seyrine zarar vererek cemaatten ayrılmasına yol açabilir.
Bazı kardeşler ise cemaat içinde liderlik mevkii elde etme arzusu ile hareket eder; iç yapıda hamleler yapar, destek buldukça cemaati bölerek ayrılabilir.
Ayrıca, İslâm kardeşliği hukukunu tam anlamayanlar veya dünyevi konfor/rahatlıklarla uyum sağlamaya alışmış olanlar; kanun dışı ya da kötü isim alma korkusuyla cemaatten uzaklaşabilirler.
İdare ve sorumluluk ile kardeşlik hukukunu birbirine karıştırmak da çatışma doğurur. Cemaat içinde alınan kararlara riayet etmeyip kendi sistemini kurmaya çalışanlar; vaadini yerine getirmeyen, kardeşlik hukukunu çiğneyen, yetkisini aşan, kusurları yüzüne vurarak utandıran ve görevlerin yürütülmesini sekteye uğratan söylem ve davranışlarla hem cemaati hem de bireylerin seyrini baltalarlar. Bu davranışlar ne kardeşlik hukukuna ne de Allah’ın rızasına uygundur.
Allah'ın kitabında:
"Allah'a ve ahiret gününe inanan bir milletin, babaları veya oğulları veya kardeşleri ya da akrabaları olsa bile Allah'a ve Peygamberine karşı gelenlere, sevgi beslediklerini görmezsin. İşte Allah, imanı bunların kalblerine yazmış, katından bir nur ile onları desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetlere koyar. Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da Allah'tan hoşnut olmuştur. İşte bunlar, Allah'tan yana olanlardır. İyi bilin ki, saadete erecek olanlar, Allah'tan yana olanlardır.” Mücadele/22
Resulullah (sav)'den örnek verirsek:
“Aişe (Ra. anha) şöyle der: “Hırsızlık yapan beni mahsunlu kadının durumu kureyşlileri üzdü ve şöyle dediler: “Onun hakkında Resulullah (sav) ile kim konuşacak?” (aralarından biri): “Bu hususta ancak zeyd’in oğlu Usame cesaret edebilir” diye cevapladı. Usameye gidip onunla konuştu. Resulullah (sav): “Sen Allah'ın haddlerinden bir haddin infazının kaldırılması için mi şefaatte bulunuyorsun?” diyerek kalktı ve: “Ey insanlar, sizden öncekiler içlerinden soylu biri hırsızlık yaptığında onu serbest bırakıp zayıf biri hırsızlık yaptığında ise ona haddi uyguladıklarından dolayı helak oldular. Allah'a yemin olsun ki, eğer hırsızlık yapan Muhammed'in kızı Fatıma dahi olsaydı eli kesilecekti” diye hitapta bulundu.” (Buhari ve İbni Mace)

Yorum Gönder
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...