Kadiri Yolu

 

Tevessül Ne Demektir

Bismillahirrahmanirrahim

Tevessül Ne Demektir

Tevessül, Allah’a yaklaşmak veya bir dileğin kabul edilmesini ya da bir musibetin def edilmesini sağlamak amacıyla dua esnasında Allah’ın güzel isimlerinden veya yüce sıfatlarından birini, işlediği güzel bir ameli veya yaşamakta olan salih bir insanın duasını vasıta kılmak demektir.

Kuranda Tevessül (Vesile) 

  • Maide Suresi, 35. ayet: Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakının ve (sizi) O’na (yaklaştıracak) vesile arayın; Onun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.
  • İsra Suresi, 57. ayet: Onların taptıkları da, -hangisi daha yakındır diye- Rablerine (yaklaşmak için) bir vesile arıyorlar. Onun rahmetini umuyorlar ve azabından korkuyorlar. Şüphesiz senin Rabbinin azabı korkunçtur.

Tevessül’ün yapılması zaruri değildir. Son asırda alimler arasında veya farklı ekoller arasında bu konuda ciddi tartışmalar yaşanmıştır. Tevessül konusunda Müslümanların birbirlerini imanından, birbirlerinin ahlakından şüphe etmeye sevk edecek elzem bir konu olarak görülmemelidir. 

Tevessül, (vesile)  istenilenin gerçekleşmesi için yapılan duanın kabulünü kolaylaştırması umulan bir şeydir.

İslam alimlerinin kabul ettiği bir tevessül (vesile) ölçüsü vardır. 

1- Müslüman işlemiş olduğu Salih Amellerle Allah CC.’ ya yakınlık için vesilede bulunması:

İsrailoğulları arasında salih insanlar da vardı. Nitekim bir hadis-i şerifte Rasulullah -sav- Efendimiz, bunların üçünden şöyle bahsetmektedir:

“Sizden evvel geçenlerden üç kişi yola çıktılar. Geceyi geçirmek için bir mağaraya girdiler. Derken dağdan bir taş yuvarlandı ve mağaranın ağzını kapattı.

Bunun üzerine şöyle dediler:

“–İyi amellerimizle dua etmekten başka bizi buradan hiçbir şey kurtaramaz!”

İçlerinden birisi şöyle dua etti:

“–Allah’ım! Benim çok ihtiyar annem ve babam vardı. Onlardan evvel ne çocuklarıma ne de hayvanlara bir şey içirmezdim. Günün birinde odun toplamak için uzaklara gitmiştim. Onlar uyuyuncaya kadar dönemedim. Akşam yemeklerini hazırladım; fakat onları uyumuş buldum. Onları uyandırmayı ve onlardan evvel ailece süt içmeyi hoş görmedim. Çanak elimde olduğu halde onların uyanmalarını bekledim. Nihayet gün ağarmaya başladı. Çocuklar ayaklarımın altında açlıktan ağlıyorlardı. Derken, annem ve babam uyandılar ve sütlerini içtiler.

Allah’ım! Eğer bu işi Sen’in rızan için yapmışsam, bu taştan çektiğimiz belayı bizden uzaklaştır!”

Bunun üzerine taş bir parça açıldı, lakin çıkılacak gibi değildi.

İkincisi şöyle yalvardı:

“–İlahi! Amcamın bir kızı vardı ki, onu herkesten ziyade seviyordum. (Bir rivayete göre: Bir erkek, bir kadını ne kadar sevebilirse, ben de o kadar seviyordum.) Onunla beraber olmak istedim. Lakin teklifimi kabul etmedi. Birkaç sene sonra bir kıtlığa uğrayınca bana başvurdu. Kendisini bana teslim etmesi şartıyla ona yüz dirhem vereceğimi söyledim. (Çaresiz) kabul etti. Bu surette fırsat elverince, (kendisine el uzatacağım sırada o):

«–Allah’tan kork da haksız olarak mührümü bozma!» dedi.

Ben de (Allah’tan korkarak) bu çok sevdiğim kadından (o bana teslim olmak zorunda kaldığı halde) uzaklaştım. Verdiğim paraları da ona hibe ettim.

Allah’ım! Eğer bu işi sırf Sen’in rızanı kazanmak için yapmış isem, içinde bulunduğumuz belayı üzerimizden gider!”

Mağaranın kapısı bir parça daha açıldı, (ancak) yine çıkılabilecek derecede değildi.

Üçüncü şahıs da şöyle dua etti:

“–Allah’ım! Ücretle birkaç amele tuttum ve ücretlerini verdim. Lakin biri ücretini almadan bıraktı gitti. Onun ücretini ürettim. Onun hesabına mal çoğaldı. Bir müddet sonra o adam yanıma gelerek:

«–Ücretimi ver!» dedi.

Ben de:

«–Şu gördüğün deve, öküz, koyun vs. senin ücretinden üremiştir, al hepsini götür!» dedim.

O da:

«–Ey Allah’ın kulu! Benimle alay etme!» dedi.

«–Seninle alay etmiyorum, hakikati söylüyorum.» dedim.

Bunun üzerine malları aldı ve hepsini sürüp götürdü. Hiçbir şey bırakmadı.

İlahi! Eğer bunu Sen’in rızan için yapmışsam, içinde bulunduğumuz belayı üzerimizden defet!”

(Nihayet) taş, mağaranın ağzından kaydı, onlar da mağaradan çıkarak yollarına devam ettiler. (Buhârî, Büyû, 98; İcâre, 12; Müslim, Zikir, 100)

2- Salih zatlarla bulunmak onların duaları ile Allah’tan istemek hususunda da sıkıntı bulunmamaktadır.

Alimler bu şekilde tevessülü ittifakla kabul etmiştir. Esasen müminlerin duasını istemek Kur’an ve Sünnette teşvik edilmiştir. Nitekim Resul-i Ekrem umreye giden Hz. Ömer’den kendisi için dua etmesini istemiştir. Sahabeler de sıkıntılarının giderilmesi için Resulullah’ın duasına başvurup tevessül’de bulunmuştur. (İbn Teymiyye, Ḳāʿide, s. 66-69; M. Nesîb er-Rifâî, s. 141-163).

Yakup As. Çocuklarının Babaları İle Tevessülü:

“Dediler ki: “Ey babamız, bizim için Allah’a istiğfar eyle. Biz gerçekten büyük günah işlemiştik. ”Dedi ki: ”Sizin için Rabbimden ilerde bağışlanma dileyeceğim. Şüphesiz o çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” Yusuf: 97-98

“Biz hangi peygamberi gönderdik ise, sırf Allah’ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah’tan günahlarının bağışlanmasını dileselerdi ve Resul de onların bağışlanmasını dileseydi, elbette Allah’ı affedici, merhametli bulurlardı.” Nisa:64

Musa As’ın Kavminin İstekleri için Dua İstemesi:

“Hani bir zamanlar, “Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, yeter artık bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın.” dediniz. O da size “O üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya konaklayın o vakit istediğiniz elbette olacaktır.” dedi. Üzerlerine zillet ve meskenet damgası vuruldu ve nihayet Allah'tan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu, çünkü Allah’ın ayetlerini inkar ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Evet öyle oldu, çünkü isyana dalıyorlar ve aşırı gidiyorlardı.” Bakara:61

Hz. Adem As. Hz. Muhammed (sav) İle Tevessül Etmesi:

Hz. Ömer’in naklettiği şu hadis-i şeriftir:

 Âdem (as) hatayı işlediğinde dedi ki, Ey Rabbim! Muhammed’in hakkı için senden beni affetmeni istiyorum. Bunun üzerine Allah Teala dedi ki,  Ey Âdem, Ben daha onu yaratmamışken sen Muhammed’i nasıl bildin, Hz. Âdem dedi ki, Ey Rabbim! Şüphesiz sen beni -kudret- elinle yaratıp bana ruhundan üflediğinde, başımı kaldırdım, ve arşın direkleri üzerinde şöyle yazılı gördüm.

Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur ve Muhammed Allah’ın resulüdür, bunun üzerine bildim ki, Şüphesiz sen, kendi isminin yanına ancak kullarından en çok sevdiğinin ismini katarsın. Allah’u Teala da dedi ki:  doğru söyledin ey Adem, şüphesiz O, kullarımın bana en sevgilisidir. Onun hakkıyla -yani onun hürmetine– dua et, şüphesiz ben de seni affettim, eğer Muhammed olmasaydı seni yaratmazdım… Hakim Müstedrek 2/165, Beyhaki; Delili Nübüvve 5/489,  suyuti Dürrü’l- Mensur 1/60

3- Allah’ın zatı, isimleri ve sıfatlarıyla tevessül.

Hz. Peygamber dualarında Allah’ın kendi zatına verdiği isimlerle Ona niyazda bulunmuş ve ashabına da bunu öğretmiştir.Kuran okuduktan sonra  ve Allah’a en güzel isimleriyle dua edilmesi ve Onun övülüp yüceltilmesi emredilmiş çünkü Kur’an Allah kelamıdır, Onun kelamı ise sıfatıdır. Bu tür tevessül’ün bid’at sayılmadığı hususunda ittifak vardır (M. Nesîb er-Rifâî, s. 25-51; Himyerî, s. 39).

4- Hz. Peygamberle tevessül. 

Çeşitli rivayetlerde belirtildiğine göre kuraklık dönemlerinde ashap Hz. Peygamber’le tevessül’de bulunarak Allah’a dua ediyor ve duaları kabul görüyordu. Onun vefatından sonra amcası Abbas ile tevessül’de bulunulmuştur (Buhârî, “İstisḳāʾ”, 3; “Feżâʾilü aṣḥâbi’n-nebî”, 11). 

Resul-i Ekrem, gözleri görmeyen bir sahabeye kendisiyle tevessül’de bulunarak Allah’a dua etmesini söylemiş, Sahabe yaptığı duadan sonra görmeye başlamıştır (Tirmizî, “Daʿavât”, Bütün alimler Hz. Peygamber’le tevessül’de bulunmayı caiz görmüştür. 

5-Hayatta olan veliler ve salih müminlerin zatıyla tevessül. 

Hz. Ömer Kıtlık isabet ettiği zaman Abbas bin Abdülmuttalib vesilesi ile Yağmur talep etmiş ve o esnada Allah’ım biz peygamber ile tevessül ettiğimizde bize yağmur verirdin Şimdi de Peygamberin amcası ile temsil ediyoruz bize yağmur yağıyor Allah’ım diye dua etmişti.

6-Peygamberler, veliler ve salihlerin zatıyla Allah’a yemin ederek tevessül’de bulunmak. 

7-Peygamberler, veliler ve salih kullarla ölümlerinden sonra tevessül’de bulunmak. 

Bunu caiz görenlerle Selef Alimleri arasında önemli görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Eş‘ariyye, Mâtürîdiyye ve Sûfiyye’ye mensup alimlere göre ölümlerinden sonra da Allah’ın iyi kulları ile tevessül edilebilir. 

Sonuç olarak:

Salih amellerin yanı sıra hayatta olan iyi kulların duasıyla tevessülde bulunmanın caiz görüldüğü hususunda ihtilaf yoktur. Hayatta iken ve ölümlerinden sonra Hz. Peygamber’in, velilerin ve salih kulların zatıyla tevessülde bulunmayı şirk saymak ise isabetli görünmemektedir. 

Zatla tevessül konusunda kesin bir delil bulunmamakta, bu tevessül vesile ayetinin yorumuna dayanmaktadır. Konuyla ilgili hadisler ise ahad niteliğinde olup zayıf kabul edilmiştir. Hz. Peygamber’in dualarında bazı tespih lafızlarını zikrettikten sonra, “Ruhun (Cibril) ve meleklerin rabbi olan Allah’ım!” diye niyaz edip Allah katında yüksek makam sahiplerini zikretmesi ise dikkat çekici bir uygulamadır (Müslim, “Ṣalât”, 223; Ebû Dâvûd, “Ṣalât”, 147). 

Diğer bir husus da Sünni akideye göre peygamberler ve Resul-i Ekrem’in kendilerini ismen cennetle müjdelediği sahabeler dışında hiç kimsenin “Salih” diye nitelendirilip tevessül vasıtası kabul edilemeyişidir. Kişi olarak Salih kulların kimler olduğu belirlemek mümkün değildir; sadece Allah’ın emirlerine bağlılık dikkate alınarak onlar hakkında hüsnü zanda bulunulabilir. Dolayısıyla iyi kişilerin zatıyla tevessül etmek hüsnü zanna dayalı olup zaman içinde ortaya çıkan bir uygulamadır. 

Tevessülü şirke dönüştüren hususların başında Allah’tan başkasına dua etmek, böyle bir kişiye üluhiyet niteliği atfetmek, kendisiyle tevessül edilen kimseye aşırı saygı göstermek gelir.

Kaynak: TDV Ansiklopedisi ve Çeşitli eserlerden istifade edilerek hazırlanmıştır.

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs