Kadiri Yolu

                         

Yöneticilere İtaat

                     

Yöneticilere İtaat

                               Bismillahirrahmanirrahim

 

ولا نرى الروج على أيينا ولا أمورنا إن جاروا، ولا تدغو عليهم، ولا تنرع

يدا من طاعنهم، وتری طاعتهم من طاعة ال له عر وجل قريضة ما لم يأمروا بمغصية

ودعو لهم بالصلاح والمعافاة.

 

İmamlarımıza, işlerimizi yönetenlere zulmetseler bile isyan etmeyi caiz görmeyiz. Onlara beddua etmeyiz. Onlara itaat etmekten el kadar ayrılmayız. Bize ma’siyet emretmedikleri sürece, onlara itaat etmeyi, Allah’a itaatin bir parçası olarak farz biliriz. Salah ve afiyet üzere olmaları için onlara dua ederiz.

İmamlarımıza, devlet başkanlarımıza, işlerimizi idare edenlere, idarecilerimize, zulmetseler bile isyan etmeyiz. Onlara beddua etmeyiz. Onlara itaat etmekten el miktarınca bile ayrılmayız, onlara itaate devam ederiz. Bize günah işlememizi emretmedikleri sürece onlara itaat etmeyi Allah Teâlâ'ya itaat gibi farz görürüz. Onların afiyet ve salah üzere olmaları için dua ederiz.

Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat itikat kitaplarının hemen tamamında gördüğümüz bir itikad ilkesidir bu. Müslüman olmak kaydıyla yöneticiye isyan edilmez, onların afiyetleri ve yola gelmeleri için dua edilir. Allah’ın onlara hidayet etmesi istikamet vermesi için dua edilir ama isyan edilmez.

Bir zalim yöneticiyi devirmek üzere ayaklandığımız zaman, tarihi tecrübeler de onu gösteriyor ki daha büyük ve daha sürekli kırılmalara yol açıyoruz. Yani Ehl-i Beyt’in Emevi ve Abbasilere karşı ayaklanmalarına bakın. İmam Zeyd ve İmam Yahya’nın ya da diğerlerinin ayaklanmaları problem çözmekten çok problem oluşturmuş. 

Hz. Hüseyin (r.a) efendimizin Yezid karşısındaki pozisyonuna bakın. Gerçi Hz. Hüseyin (r.a) efendimiz kendisine gönderilen bey’atlara bel bağlayarak huruç hareketine kalkışıyor. Ama sahabeden hemen hemen kimse onu desteklemiyor, hatta ona engel olmaya çalışıyorlar. Ehl-i Beyt’ten, Hz. Ali (r.a)’ın başka bir hanımından olma çocuğu Muhammed b. Hanefiyye dahi süt kardeşi olarak Hz. Hüseyn’i bu hareketinden alıkoymak için gayret ediyor. Abdullah b. Abbas (r.a) ve Abdullah b. Ömer (r.a) engellemeye çalışıyor. Fakat Hz Hüseyin (ra). Kufe’den gelen bey’at haberlerine güvenerek orada bir zemin olduğunu düşünüp böyle bir harekete kalkışıyor.

Esasen Ehl-i Beyt içerisinde Hz. Hūseyn’in (r.a) soyundan gelenler arasında başka bir isyan hareketi görmüyoruz. Zeydi kanat dışında, İslam tarihinde iz bırakmış, etki yapmış huruç hareketleri çok fazla görünmüyor. Dolayısıyla bu ilke işletildiği içindir ki bu saydığımız huruç hareketlerini dışarıda bırakırsak İslam tarihinde devamlılık esastır. Yöneticinin günahkar hatta zalim olması bile fark etmez. Bize günah işlememizi emretmedikleri sürece biz onlara itaat ederiz. Bunun arkasında böyle yukarıda değindiğimiz gibi bir tecrübe var. 

Peki, hiç mi isyan edilmez, edildiğinde günahkar mı olunur? Hayır. O zalim yöneticiyi alaşağı edecek kuvvetimiz varsa, Bediüzzaman Said Nursi bunu yüzde yetmişlik bir oran ile sınırlıyor, yani onu alaşağı edeceğimizden eminsek o zaman huruç edelim. Bu kuvvete sahip değilsek huruç etmek, kaş yapalım derken göz çıkartıyor.

Kaynak: Ebubekir Sifil, Ehli Sünnet akaidi

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs