Kadiri Yolu

 

Allaha İman



Allah’a iman  


Allahu Teala'nın tevhidi hakkında Allah'ın tevfikine inanarak şöyle deriz. Şüphesiz Allah tektir ve onun hiçbir ortağı yoktur. Onun misli yoktur. Hiçbir şey onu aciz bırakamaz. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. Alemi yaratan Allah'tır. Kainatı döndüren Allah'tır. Semayı üst üste direksiz bina eden odur. Mevsimleri döndüren, gece ve gündüzü birbirine ardınca getiren Allah'tır. Bu tevhid-i Rububiyettir.


Dünyada Allahu Teala'yı inkar edenler azdır, insanların çoğunluğu bir tür imanla Allah Azze ve Celle'ye iman etmişlerdir. Ancak ehl-i hak ile ehl-i batıl arasındaki zıtlaşmalar ve Allah'a nispet edilenlerde, O'na layık olan veya olmayanlarda ve Uluhiyyet konularında büyük farklılıklar vardır. 


İslam, insanların düşüncelerini, akidelerini ve yaşayış şekillerini düzeltmek için gelmiştir. İslami risaletin, üzerinde odaklaştığı en önemli konu, Allah Azze ve Celle'yi tanıtmaktır. 


Bir kısım insanlar Allah Azze ve Celle'yi zatına layık olmayan şeylerle nitelendirmişlerdir. Onlar Allah'ı bir eşi ve oğlu veya ortakları olduğunu, yaratma işinde kendisinin bir müdahalesi bulunmadığını, mahlukatın O'nun iradesinin dışında var olduğunu, O'nun külliyatı bilip, cüz'iyatı bilmediğini, bu kainatın O'nun bir parçası olduğunu ve Allah'ın kanun koyma hakkının bulunmadığını iddia etmişlerdir. Ve yine insanlar, Allah'a bir çok şey nispet etmişlerdir. Halbuki Allah, bunların hepsinden münezzehtir. Kitap ve sünnetle bütün bunların ölçüsü konulmuştur. 


Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor: 


"Allah, onların isnat edegeldiklerinden yücedir, münezzehtir." (Saffat Suresi: 159)


"Senin kudret ve şeref sahibi Rabbin, onların isnat etmekte oldukları vasıflardan yücedir, münezzehtir. Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun! Ve alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun!” Saffat Suresi: 180-182


Kötü sıfatlar ahirete inanmayanlara aittir. En yüce sıfatlar ise Allah’ındır. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”  Nahl Suresi: 60


Allah Azze ve Celle vardır, her şey bunu gösterir. Gözle görünen kainat ayetleri O'nun varlığına delildir. Kur'an ayetleri de O'na delildir. Peygamberlerin mucizeleri ve evliyanın kerametleri O'nu gösteren belgelerdir. Allah (c.c.) hayat, irade, kudret ilim, semi (işitme), basar (görme) ve kelam sıfatlarına sahiptir. 


Bu konudaki ayetlerden bazıları:


"O daima diridir..."(Gafir / 65)

"Onun işi, bir şey yaratmak istediği vakit sadece (ol!) demektir ve o şey der-

hal var olur." (Yasin / 82)

"O, kullarının üstünde yegane kudret ve tasarruf sahibidir..."(En'am / 61)

"Allah, şüphesiz her şeye kadirdir." (Bakara / 20)

"...Allah her şeyi hakkıyla bilir." (Ahzab / 40)

"Fakat Allah sana indirdiğine şahitlik eder, onu bilerek indirmiştir..."(Nisa / 166)

"...Allah işitir ve görür." (Nisa / 134)

"Ey Muhammed! Puta tapanlardan biri sana sığınırsa, onu güvene al; taki Allah'ın sözünü dinlesin..." (Tevbe / 6)

Aziz ve Celil olan Allah yüce sıfatlarla muttasıf en güzel isimler (Esma-i Hüsna) ile isimlendirilmiştir. Bu konuda Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: "En güzel isimler Allah'ındır. O'na o isimlerle dua edin. O'nun isimleri konusunda eğriliğe sapanları bırakın..." (Araf / 180)


Bu kainatı Allah yaratmıştır, onda olup bitenler, O'nun iradesinin ve kudretinin eseridir.


"Allah her şeyin yaratıcısıdır. O her şeye vekildir." (Zümer / 62)

"O, her an kainata tasarruf etmektedir." (Rahman / 29)


Bu kainat ve içindekiler, yaratıldığından beri varlığını devam ettirebilmesi için Allah'a muhtaçtır. Bu husustaki ayetler de şöyledir.


"...Her şeyi yaratıp bir ölçüye göre düzenleyen O'dur." (Furkan / 3)

"Doğrusu, zeval bulmasın diye gökleri ve yeri tutan odur..." (Fatır / 41)

"Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz." (Fatiha / 5)


Allah'ın celal, kemal ve cemal sıfatları vardır.


"En yüce sıfatlar Allah'a aittir." (Nahl / 60)

"Ancak yüce ve cömert olan Rabbinin varlığı bakidir." (Rahman / 28)


Aziz ve Celil olan Allah; vahdaniyet, kıdem, beka, kıyam bi-nefsih ve muhalefetün li'l-havadis sıfatları ile muttasıftır. Bu da yüce Allah'ın şu sözünün muktezasıdır:


"De ki: O Allah bir tektir. Allah her şeyden müstağni ve her şey O'na muhtaçtır. O doğurmamış ve doğmamıştır. Hiç bir şey O'na denk değildir." (İhlas / 1-4)


Allah Teala zatında, sıfatlarında ve fiillerinde tektir. Yarattığı mahlukatın tümü O'na muhtaç olduğu halde, O, onlara muhtaç

değildir:


"Allah, ondan başka tanrı olmayan, kendisini uyuklama ve uyku tutmayan diri, her an yarattıklarını gözetip durandır..."(Bakara / 255)


O kendi zatıyla kaimdir, yani varlığını sürdürebilmek için başkasına muhtaç değildir. halbuki Allah'tan gayri olan her şey, O'nun varlığıyla hayatiyetini sürdürmektedir. O, ilktir, O'ndan önce hiçbir şey yoktu.


"O doğmamıştır." (İhlas / 3)

O ebediyyen vardır.

"O doğurmamıştır." (İhlas / 3)

"O, kendisinden sonraya hiçbir şeyin kalmayacağı sondur." (Hadid / 3)


Allah hiçbir şeye benzemez, hiç bir şey de O'na benzemez.


"Hiçbir şey O'na denk değildir." (İhlas / 4)

"...O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir." (Şura / 11)

O kendi zatını vasıflandırdığı gibi, kendi zatını bilen yine sadece O'dur.

"...Onların hiç birinin ilmi O'nu kuşatamaz." (Taha / 110)

"Gözler O'nu görmez, O bütün gözleri görür." (En'am / 103)


Allah (cc) uluhiyyet (tanrılık), malikiyyet (malik olma) ve rububiyyet (rablik, efendilik) vasıflarına sahiptir.


"De ki: Cinden olsun, insandan olsun, insanların kalplerine şüphe ve tereddüt sokan vesveseci ve sinsi (şeytanın ve insanın) şerrinden, insanların Rabbine, insanların Melikine (mutlak sahip ve hakimine) insanların İlahına sığınırım." (Nas / 1-6)


Halkın ibadet ve ubudiyyetini ona takdim etmesi, rububiyyetinin, malikiyyetinin ve uluhiyyetinin gereğidir.

"Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım." (Zariyat / 56)

"Ne Mesih ve ne de Allah'a yakın melekler, Allah'ın kulu olmaktan çekinirler..." (Nisa / 172)

"Bir gece kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye, (Muhammed) kulunu Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya götüren Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir; O gerçekten işitendir, görendir." (İsra / 1)

İbadet; ayırt edici davranışları yerine getirmeyi gerektirir. Ubudiyyet ise, ibadetle birlikte şeriat hükümlerini yerine getirmeyi gerekli kılar. Bundan dolayı Allah Azze ve Celle mutlak malikiyyet sıfatına sahiptir:

"...Bilesiniz ki, yaratmak da, emretmek de O'na mahsustur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir!" (Araf / 54)

"...Hüküm ancak Allah'ındır." (En'am / 57)

İnsanların ödevi haber verdiği, emrettiği veya yasakladığı konularda Allah'a boyun eğmektir. Allah'ın salat ve selam üzerlerine olsun elçileri vasıtasıyla gönderdiği İslam işte budur.

Müslüman bilginler asırlar boyu akaid konusunda sözünü ettiğimiz bazı şeyler için ortak dil oluşturmaya çalışmışlardır.

Onlar, Zat-ı ilahiyye'ye ait vucut sıfatını, sıfat-ı nefsiyye olarak adlandırmışlardır.

İslam alimleri İlahi Zat ile kaim olan sıfatlara, sıfat-ı vücudiyye veya sıfatu'l-meani adını vermişlerdir. Onlar yedi tanedir: İlim, irade, kudret, hayat, semi, basar ve kelam.-

Onlar İhlas suresinde gelen sıfatları, sıfat-ı selbiyye olarak isimlendirmişlerdir. O sıfatlar öz olarak İslam akidesini farklı kılan sıfatlardır. Onlar da: Vahdaniyet, kıdem, beka, kıyam bi-nefsihi ve muhalefetün li'l-havadis'tir.

Yine alimlerimiz Aziz ve Celil olan Allah'ın kudretinin eseri olan isimleri sıfatu'l-fiil diye adlandırmışlardır: Muizz (aziz kılan), müzill (zillete düşüren), muhyi (dirilten) ve mümit (öldüren) gibi...

Müslüman alimler kemal vasfından söz eden isimlere, celal, kemal ve cemal sıfatları ismini vermişlerdir.

"Ancak yüce ve cömert olan Rabbinin varlığı bakidir." (Rahman / 28)

Hz. Peygamber (ﷺ) de şöyle buyuruyor: "Şüphesiz Allah cemil (güzel) dir." Bu hadisi Müslim ile Tirmizi rivayet etmiştir.

Alimler Allahu Teala'nın kendi zatına verdiği isimlerini tespit etmişlerdir. Biz onları kitab ve sünnetten öğreniyoruz. Kitap ve Sünnette bulunan bu sıfatların dışındakilere de sıfat-ı sem'ıyye adını vermişlerdir. Bir mefsedete (Bozukluk) sebep olacak veya bir mefsedeti gerektirecek birşey sokulmadıkça ıstılahda bir zarar yoktur.

İnsan için Allah'ı hakkıyla bilip tanımak, O'na iman etmek ve O'na teslim olmak kadar önemli bir şey yoktur. Çünkü bunun kalbe, akla ve ahlaka dini ve dünyevi etkileri vardır. Bundan dolayı, fikri, ilmi hatta siyasi ve askeri savaşların en büyüğü Allah'a iman konusuyla ilgili olmuştur. Hidayetin başlangıç noktası marifet ve imandır. 

Allah (c.c) şöyle buyurmuştur:

"Başa gelen hiçbir musibet Allah'ın izni olmaksızın olmaz; Allah'a kim inanırsa, onun gönlünü doğruya yöneltir. Allah her şeyi bilendir."(Tegabûn / 11)

Saptırıcıların, şeytanların, kafirlerin, fasıkların ve münafıkların bu temel konu üzerine gayretlerini doğrudan veya dolaylı olarak odaklaştırmaları bu sebeptendir.

Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

"Güçsüz sayılanlar da büyüklük taslayanlara. "Hayır gece gündüz hile kuruyor ve bize Allah'ı inkar etmemizi, O'na ortaklar koşmamızı emrediyorlar," derler. Azabı gördüklerinde, ettiklerine içleri yanar. İnkar edenlerin boyunlarına demir halkalar vururuz. Yaptıklarından başka bir şeyin mi cezasını çekerler?" (Sebe / 33)

Bundan ötürü tağutu inkar etmek ve Allah'a inanmak tutunulacak yegane yol olmuştur. Yüce Allah şöyle buyuruyor:

"...Tağutu inkar edip Allah'a inanan kimse, kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır. Allah işitendir, bilendir." (Bakara / 256)

Müslümanlarla filozoflar ve diğer din mensupları arasında "Zat-ı İlahiyye" ile ilgili konular etrafında büyük kavgalar olmuştur. Bir taraftan ehl-i sünnet arasında, diğer taraftan da diğer fırkalar arasında kavgalar bulunmaktadır. Ayrıca ehl-i sünnet'e karşı kavga edenler arasında da bu konuda çatışmalar vardır.

İslam'ın diğer din mensupları ve felsefelerle olan en önemli kavgalarından biri de, hıristiyanlıkla ve Zat-ı İlahiyye'ye eş ve oğul nisbet etme ve Allah (c.c)'tan birlik sıfatını nefyetme konusunda hıristiyanlığı onaylayanlarla olan savaşıdır. İslam'ın diğer din sahipleriyle olan en önemli savaşlarından biri de, uluhiyyet ve ibadet konusunda taşı, ağacı, insanı veya bir varlığı Allah'a eş koşan müşriklerle olmasıdır. İslam'ın felsefecilerle olan en önemli savaşı da, Allah Azze ve Celle'nin mahlukatın işlerinde bir müdahalesinin bulunmadığını veya varlıkları kendi isteği ile yaratmadığını, yahut Allah'ın sadece külliyatı bildiğini söyleyenlerle olan savaşıdır. Yine İslam'ın felsefecilerle en önemli savaşı, varoluşçular (Existensialistler) gibi insanın kendi hevasına tabi olma hürriyeti olduğunu veya laikler gibi Allah'ın insana kanun koyma ve ona görev yükleme hakkının bulunmadığını söyleyenler iledir. 

En önemli tartışmalardan biri de uluhiyyet konusunda ehl-i sünnet ve'l- cemaat ile diğer sapık fırkalar arasındadır. Ehl-i sünnet'in tartışması bir yandan Mutezile iledir, diğer yandan Müşebbihe fırkası iledir. Ehl-i sünnetin, mutasavvıfların aşırıları gibi "vahdet-i vücut" fikrine sahip olanlarla, Dürziler, İsmaililer ve Nusayriler gibi Tanrı'nın insanda şekillendiği düşüncesini savunanlarla da önemli mücadelesi vardır.

Burada seçtiğimiz konuyla ilgili bazı hadis-i şerifleri zikretmekle yetinelim. Aslında sünnette Zat-ı İlahiyye ile ilgili hadisler pek fazladır. 

Kur'an-ı Kerim'in tümü anlam olarak Zat-ı İlahiyye'den bahsetmektedir. Bundan dolayı Aziz ve Celil olan Allah, Kur'an'ı "Zikir" olarak nitelendirmiştir:

"Sad; öğüt veren Kur'an'a andolsun." (Sad / 1)


Konu Hakkında Rivayetler 

Müslim, Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet etmiştir: "Resulullah (ﷺ) şöyle buyurdu: "Allah'ın doksandokuz ismi vardır. Onları kim ezberlerse, cennete girer. Hem Allah tektir, teki sever.” (Müslim (4/2063) 48-Kitabu'z Zikr ve'd Dua 2-Allahu Teala'nın isimleri ve onları ezberleyenlerin fazileti hakkında bir bab.) Bir başka rivayette: “Onları kim sayarsa…” denilmiştir. 

Tirmizi, Büreyde (r.a) den şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (ﷺ) bir adamın dua edip şöyle dediğini işitti:

"Allah'ım! Senin Allah olduğuna şehadet etmem nedeniyle senden diliyorum. Senden başka tanrı yoktur. Ehad, Samed, doğurmayan, doğrulmayan ve hiç kimse kendisine denk olmayan Sen'sin."

Bunun üzerine Resul-i Ekrem (ﷺ) buyurdu ki: "Nefsim kudret elinde bulunan Zat'a yemin ederim ki, o adam Allah'tan kendisine onunla dua edildiği zaman mutlaka kabul ettiği ve kendisinden onunla istenildiği zaman mutlaka verdiği ism-i a'zam'ıyla diledi." (Tirmizi (5/515) 49-Kitabu'd Deavat. 64-"Bize Cafer bin Muhammed bin İmran tahdis etti" babı. Tirmizi onun hasen, garib olduğunu söylemiştir) 

Ebu Davud (Ebu Davud (2/79) Kitabu's Salat. Dua babı. İsnadı sahihtir. İmam Ahmed (51349) İbni Hibban. Mevaridü'z Zam'an. 592)'un rivayetinde de şu şekildedir:

"..Onunla istenildiği vakit mutlaka verdiği, onunla dua edildiği vakit mutlaka kabul ettiği (Allah'ın) kendi ismidir."

Ebu Davud, Enes bin Malik (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir:

"Kendisi Resulullah (ﷺ)'la birlikte otururken bir adam da namaz kılıyordu. Sonra o adam dua ederken şöyle dedi:

"Allah'ım! Hamd'in sana özgü olması nedeniyle senden istiyorum. Sen'den başka tanrı yoktur. Mennan (lütuf ve ihsanı bol olan) yerlerin ve göklerin yaratıcısı, celal ve ikram sahibi sensin. Ya hayy! Ya kayyum!" (Hayy: Diri olan. Kayyum: Başkalarıyla değil de kendi zatıyla kaim olan, yarattığı şeylere muhtaç olmayıp, yarattıkları kendisine muhtaç olan Zat demektir.)

Bunun üzerine Resulullah (ﷺ) ashabına:

"O adamın ne ile dua ettiğini biliyor musunuz?" buyurdu. Onlar da: "Allah ve Resulü daha iyi bilir," dediler. Resulullah (ﷺ) da: "Nefsim kudret elinde bulunan Zat'a yemin ederim ki, o adam Allah'a, kendisine onunla dua edildiği zaman mutlaka kabul ettiği ve kendisinden onunla istenildiği zaman verdiği ism-i a'zam'ıyla dua etti." buyurdu." (Ebu Davud (2/79) Kitabu's Salat. Dua babi. Tirmizi (5/550) 49-Kitabu'd Deavat. 100-"Allah yüz rahmet yaratmıştır" babı. Nesai (3/52) 13-Kitabu's Sehu. 58-Zikirden sonra dua babt. İbni Hibban-Mevaridü'z Zam'an: 592)

Taberani, 'el-Evsat'da Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet etmiştir:

"Ebu Hureyre Resulullah (ﷺ)'ın şöyle buyurduğunu nakleder: "Cehennemde bir ilancı: "Ya Hannan (merhameti bol olan)! Ya Mennan! (Lütuf ve ihsanı bol olan)" diye seslenir." (Haysemi. Mecmau'z Zevaid (101159)'de rivayet etmiş ve: "Onu Taberani "Evsat"da rivayet etmiştir. isnadı hasendir" demiştir.)

Ebu Davud, Esma bint-i Yezid (r.a)'den rivayet etmiştir:

"Resulullah (ﷺ) şöyle buyurdu: "Allah'ın ism-i azamı şu iki ayettedir: "sizin ilahınız tek tanrıdır rahman ve rahim olup ondan başka Tanrı yoktur" (Bakara / 163) Biri de Ali İmran suresinin başlangıcı: "Elif lam mim Allah kendinden başka Tanrı bulunmayan hay ve kayyumdur." (Ali İmran/ 1-2) (Ebu Davud (2/80) Kitabu's Salat. Dua babi Tirmizi (5/517) 49-Ktabu'd Deavat. 65- "Bize Kuteybe tahdis etti" babı..)


Ebu Davud, Mihcan bin Edra' Sabaf (r.a)'den şöyle söylediğini rivayet etmiştir:

"Resulullah (ﷺ) mescide girdi, Namazını bitirmiş bir adamla karşılaştı Adam tahiyyatta otururken şöyle dua ediyordu.

"Allah'ım! Hiç kimse kendisine denk olmayan, doğmayan ve doğurulmaya Samed ve ehad ismin sebebiyle senden günahlarını bağışlamanı istiyorum. Şüphesiz sen Gafur ve Rahim'sin."

Ravi dedi ki:

"Bunun üzerine Resulullah (ﷺ):

"O adam bağışlandı, o adam bağışlandı. o adam bağışlandı" buyurdu." (Ebu Davud (11259) Kitabu's Salat Teşehhüdden sonra okunacak dua babi. Nesai (3/52) 13-Kitabu's Sehu. 58-Zikirden sonra dua babı. İmam Ahmed (41338) Bu hadisin isnadı hasendir.

Tabarani, Nuaym bin Hemmar Ğatafani (r.a)'den rivayet etmiştir:

"Resulullah (ﷺ) şöyle buyururken işittim:

"Adem'in zürriyetinden gelen hiçbir kişi yoktur ki, onun kalbi Rahman'ın parmaklarından ikisinin arasında bulunmuş olmasın. Eğer Rahman onu saptırmayı dilerse, saptırır, yok eğer onu doğrultmayı dilerse, doğrultur. Mizan hergün Allah'ın elindedir. Bir kısım kavimleri yüceltir, diğerlerini de kıyamet gününe kadar alçaltır." (Haysemi. Mecmau'z Zevaid (71211)'de rivayet etmiş ve Bezzar'ın tahric ettiğini ve ricalinin sika olduğunu söylemiştir.)

Tirmizi, Enes bin Malik (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir.

"Enes şöyle dedi: "Resulullah (ﷺ) sık sık:

"Ey kalpleri (halden hale) değiştiren! Kalbimi dinin üzere sabit kıl!" derdi.

Ben de:

"Ya Resulullah! Sana ve getirdiğin şeriata inandık. Bu durumda (hala) bizim için korkuyor musun dedim. O da: “Evet! Çünkü kalpler, Allah'ın iki parmağı arasındadır; onları dilediği şekilde çevirir” buyurdu.” (Tirmizi (41448) 33-Kitabu'l Kader. 7-Kalplerin Rahman'ın iki parmağının arasında olduğuna ait gelen hadisler babı. Tirmizi bu hadisin hasen olduğunu söylemiştir.)

Buhari ile Müslim ve bu huri radiyallahu rivayet etmişlerdir Resulullah (ﷺ) şöyle buyurdu şüphesiz ki Allah kıskanır mümin de kıskanır gerçekten Allah'ın kıskanması Mümine haram kıldığı şeyi getirmesidir.” (Buhari (9/319) 67- Kitabu't Tevbe 107- kıskançlık babı. Müslim (4/2111) 49- Kitabu't Tevbe 6-Allah'ın gayreti ve kötülüklerin haram kılınması babı)

Bezzar Ebu Sait el-Hudri radiyallahu rivayet etmiştir: “Ebu Said Resulullah (ﷺ)’in şöyle buyurduğunu söylemiştir: “Siz Allah'ın rahmetinin miktarını bilseydiniz onun rahmetine güvenir (çalışmayı terk eder)diniz.” (Keşfu’l Estar (4/85) Haysemi (10/213)’de onun Bezar’ın rivayet ettiğini ve isnadının hasen olduğunu söylemiştir.)

Buhari ve Müslim Ebu Hureyre (r.a)’dan rivayet etmişlerdir: Resulullah (ﷺ) şöyle buyurdu: “Şüphesiz Allah'ın yüz rahmeti vardır. Onlardan bir rahmeti tüm yaratılmışların arasında taksim etmiştir. İşte onlar bu nedenle birbirlerine acılar ve şefkat ederler. Vahşi hayvan yavrusunu bu nedenle merhamet eder. Allah 99 rahmeti geriye bırakmıştır. Onlarla kıyamet gününde kullarına rahmet edecektir.” Buhari (10/431), Müslim (4/2108), İbni Mace (2/435)

Taberani, 'Mucemu's Sağir' ve 'Mucemu'l Evsat'ında Ebu Hureyre (ra)'dan rivayet etmiştir: " Resulullah şöyle buyurdu: "Ben Cibril'e: Ya Cibril, zikri yüce Rabbim, salavat okur mu? O da: " Evet" dedi. Ben: "O'nun salavatı nedir? dedim. "Subbuhun, Kuddusun (Her türlü noksanlıklardan münezzeh, pak ve temiz) Rahmetim gazabımı geçmiştir." dedi."

Allah Cc. ihlaslı olarak yönelip ameller işleyenlerin kalbini, marifeti ilahiye alnına Allah açar. Orada cedel ehli olmaz. Cedel sapıklığın kaynağı kılınmıştır. Hadisi şerifte "Hidayet üzere olduktan sonra delalete düşen bir topluluğa ancak cedel (birbiriyle çekişmek) verilir." Tirmizi (5/378) İmam Ahmed (5/252)

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs