Kadiri Yolu

Kuranın Hz. Ebubekir Zamanında Cemi

Kur'ânın Hz. Ebûbekir Zamanında Cem'i


Hz. Peygamberin vefatından biraz önce Kur'ânı Kerim tamam olmuştu. Peygamber nâzil olan âyetlerin nerelere konulacağını dahi söylemişti. Vefatından sonra, dağınık olan bu vahiy malzemesinin toplanması lâzımdı. Bu lüzumu bizzat Kur'ânın kendisi beyân ediyor ve Peygamber de bazı iş'arlarda bulunuyordu. Bu iş'arlardan istifade eden bazı sahabe, Kur'ânı cem' etmişler, fakat bu cem' edişleri şahsi olduğundan usûl ve tertipleri başka başka olmuştur. Bu bakımdan, işte bu mushaflar, onları cem'eden şahıslara isnâd edilmiştir.


Meselâ, İbn Mes'ûd, Ubeyy b. Kâ'b'ın nüshaları Hz. Ali'nin tertip ettiği mushaflar gibi. Hz. Ali'nin mushafı hakkında İbnu'n-Nedim "Hz. Peygamber vefat ettiği günlerde, Ali Kur'anı cem' edinceye kadar üç gün örtüsünü sırtından çıkarmamaya yemin etti ve evde oturup Kur'ânı cem' etti. Bu kalpten hıfız yoluyla cem' edilen ilk mushaftır. Bu mushaf Ca'ferilerin elindekinin aynıdır. Ebû Ya'la Hamza el-Huseyni elinde, Hasan oğullarından tevarüs edip, Ali b. Ebi Talib hattı ile yazılmış ve yaprakları dökülmüş bir mushaf gördüm" (el-Fihrist, s. 12.) demektedir. Fakat bu haber hakkında, Mustafa Sâdık er-Râfi'i "haberin şi'i bir haber olduğunu zannediyoruz, zira bu haber şuyu bulmamış"(M. Sâdik er-Rafi'i, l'eazu'l-Kur'ân, Kâhire 1375/1956, s. 33.) olduğunu söylemektedir. İbn Ebî Dâvud "Muhammed b. Sîrîn, Ali’nin Kur'ânı cem' ettiğini söylüyorsa da, bu haberin râvilerinden olan Eş'âs ‘ın leyyinu'l-hadis olduğu bildirilip, burada Kur'ânı cem'iden maksat, onun hıfzını itmam etti demektir, Kur'ânı hıfzetti yerine, Kur'ânı cem' etti de denilebileceği"(el-Mesûhif,  s. 10.) ifade edilmektedir.


Kur'ânı Kerim metnini ezber bilenlerin zamanın hâdiseleri içinde şehit düşmesi veya vefat etmeleriyle, mukaddes metin için bazı tehlikeler vârid olabilirdi. Çünkü, Arap yazısının o zamanki durumu, yalnızca bu tehlikeyi bertaraf edecek durumda değildi. Sema' da şart idi. İşte mukaddes metin için bu tehlikeyi ilk defa sezen Hz. Ömer olmuştu. Ebubekir'in hilafetinde İslamiyet'i benimsemeyen bazı Arap kabilelerinde irtidat hadiseleri baş göstermiş, Ebubekir kısa süren hilafetinin ilk günlerinde bunları tenkil etmekle uğraşmıştı. Bu tenkiller esnasında pek çok kurrâ'nın şehid düşmesi Hz. Ömer'i intibaha getirdi ve halifeyi Kur'an'ın cem'ine ikna etti. Şimdi bu hadiseyi Zeyd b. Sâbitin ağzından dinleyelim." Hz. Ebubekir Yemâme kıtalinden sonra beni çağırttı, Ömer de onun yanında bulunuyordu. Ebubekir bana, Ömer bana gelerek, Yemâme gününde Kur'an'ı hıfzedenlerin çok sayıda şehid düştüğünü, hâfızların diğer yerlerde de şehid düşmeleriyle, Kur'an'ın zâyi olmasından endişe ediyorum diyerek, Kur'an'ı cem' etmekliğimi tavsiye etti. Ben de ona rasûlün yapmadığı bir işi nasıl yapayım dedim. Ömer, Allah'a yemin ederek bunun bir iyilik olduğunu söyledi ve Nihayet Cenab-ı Hâk bu işe aklımı yatırdı, göğsüme ferahlık verdi ve Ömer'in fikrine iştirak ettim. Sen ise genç ve akıllı bir kişisin, seni ittiham edecek bir söz de yoktur. Rasûle vahiy de yazıyordun, Kur'ânı tetebbu ederek topla" (Musnedu Ahmed, 1. 10.) 


Bunun üzerine Zeyd şöyle devam eder "bana bir dağı taşımayı teklif etselerdi, Kur'an'ı cem' etmekten daha ağır olmazdı” Ebubekir ve Ömer'e, Rasûlu Ekrem'in yapmadığı bir işi nasıl yapıyorsunuz? dedim. Bunun üzerine Ebubekir, vallahi bu bir hayırdır diye cevap verdi. Allah Ebubekir ve Ömer'in kalplerini nasıl ferahlattı ise, benimkini de açtı ve onların görüşüne uydum. Ben Kur'an'ı, onun yazılı bulunduğu hurma dallarından, beyaz ince taşlardan, bez parçalarından ve hâfızların hıfzından araştırdım, Tevbe süresinin nihayetindeki bu isteğinde ısrar etti. "لقد جاء كم  رسول من انفسكم...  ayetini, sonuna kadar Eba Huzeyme'de buldum ve olduğu gibi ilhak ettim. Topladığım bu kitap hayatı müddetince Ebubekir'de kaldı, sonra Ömer'e, Ömer de vefat edince kızı Hafzaya geçti". (Sahihu'l-Buhâri, VI. 225, IX. 92-93.)


Bu haberden anlaşıldığına göre, dağınık olan Kur'ân metinlerinin, sayfa halinde bir araya getirilmesi vazifesi Zeyd Sâbite verilmişti. Zeyd’in burada iki vazifesi vardı. Biri, Hz. Peygamber huzurunda yazılan Kur'an ayetlerini tahkik edip bulmak, diğeri ise, bu ayetleri bir kitap halinde toplamak idi. Bu vazife zeyd’e, onun hem vahiy kâtibi hem hâfız ve hem de Peygamberin son kıraâtında hazır bulunmuş olmasından tevdi edilmişti. Zeyd’in, bir dağı yerinden oynatmanın daha kolay olduğunu söylediği, bu mühim ve ciddi işte, her âyetin Hz. Peygamber tarafından imla ettirildiği tarzda tespit olunması ve bunun için de iki şâhidin şahadetleriyle tevsik edilmesi şart koşulmuştu. " Ömer, Kur'an'ın cem'ini murad edince, Resûlü Ekrem'den doğrudan doğruya bir şey nakleden, onu bize getirsin dedi. Sahabe, telakki ettikleri Kur'an'ı sahifelere, Levhalara hurma dallarına yazıyorlardı. Bunlardan birinin getirdiği yazı, onun bu âyetleri Resûlden naklettiğine dair iki şâhid göstermedikçe kabul edilmiyordu"(el-Mesâhif, s. 31.) Buradan anlaşıldığına göre, Ebubekir devrinde yapılan iş, Hz. Peygamber devrinde dağınık vaziyette olan Kur'ânı Kerim'i toplu bir hâle getirmek olmuştur. 


Bundan dolayı da tek bir nüsha yapılmıştı. Yine bu hadiste, Ömer'in Kur'ânın zâyi olmasından korkması, sanki Kur'an'dan bir şeyler kayboluyormuş gibi bir zehâba sebep olabilir. Halbuki buradaki beyân istikbâlde harp meydanlarında hâfızlar şehid düşecek olurlarsa, O zaman Kur'ândan bir şeylerin kaybolacağı korkusudur. Yoksa o ana kadar Kur'an'dan bir şeyler zâyi olmuş değildir. Zâten Kur'an'ın bu cem' işi Peygamberin vefatından altı ay sonraya tesadüf etmektedir. Bu kadar kısa bir müddet içinde Kur'an'dan bir şeyin zâyi olması mevzu bahis olamaz.


Büyük titizlikle istinsah edilip bir araya getirilen ve Kur'an'ı Kerimin metnini ihtiva eden bu kitabı, Zeyd, Ebubekir'e teslim etmişti. Bu nüsha sonra Ömer'e ve kendinden sonra halifenin kim olacağı belli olmadığından kızı ve Peygamberin zevcesi Hafsa'ya teslim edilmişti. Bu nüsha bir tek olduğundan her ne kadar resmiyet iktisab edememişse de, Osman devrinde yapılacak olan Kur'an'ın istinsahı ve teksiri işinde esaslı bir rol oynadığından, yarı resmi bir durum kazanmış olabilir. Bu mushaf bir rivayete gör "Hafsa'nın vefatından sonra, Medine valisi olan Mervân tarafından, Abdullah b. Ömer'den istenmiş, O da Hafsa'nın cenazesinden döner dönmez, Mushafı Mervâna göndermiş, Mervân da, Hz. Osman tarafından istinsah edilen mushaflara belki muhalif olur endişesiyle onu yaktırmıştı. (el-Mesûhif, s. 21.)


Umumiyetle görüyoruz ki, Müsteşrikler kâide dışı kalmış bir halden veya ufak bir haberden istifade edip, ondan pek büyük meseleler çıkarmasını gayet iyi biliyorlar. Bu hususta bizim müelliflerimiz de, onların ellerine bol miktarda deliller vermişlerdir. Jeffery de, İbn Ebi Dâvudun eserinden istifade ederek neticeler çıkarmaya çalışmıştır. Jeffery'e kesin olarak cevap verebilmek için, istifade etmiş olduğu bu eseri iyi bir şekilde cerh ve ta'dile tâbi tutmak icâb eder. Ondaki haberlerin sıhhat derecesi nedir? bunlar araştırılmadan kat'i hüküm vermek biraz güçtür.


Kaynak : Tefsir Usulü




Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs