Kadiri Yolu
Bakara Suresi 196-207. Ayetlerin Tefsiri


 Bakara Suresi 196-207. Ayetlerin Tefsiri

Tarih: 02.04.2024

بِسْمِ ‬‮اللّٰهِ ‬‮الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم

Bu kısımda anlatım düzeni içerisinde inanmış iman ehlinin kendisinden asla ayrılmayan namaz, oruç ve infak gibi üç rükün ile başladığını, arkasından hac ve umre ilgili bilgiler gelmekte olduğu görülmekte 


Bakara Suresi 196-207. Ayetlerin Tefsiri


وَاَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلّٰهِۜ فَاِنْ اُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِۚ وَلَا تَحْلِقُوا رُؤُ۫سَكُمْ حَتّٰى يَبْلُغَ الْهَدْيُ مَحِلَّهُۜ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَر۪يضًا اَوْ بِه۪ٓ اَذًى مِنْ رَأْسِه۪ فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ اَوْ صَدَقَةٍ اَوْ نُسُكٍۚ فَاِذَٓا اَمِنْتُمْ۠ فَمَنْ تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ اِلَى الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِۚ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلٰثَةِ اَيَّامٍ فِي الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ اِذَا رَجَعْتُمْۜ تِلْكَ عَشَرَةٌ كَامِلَةٌۜ ذٰلِكَ لِمَنْ لَمْ يَكُنْ اَهْلُهُ حَاضِرِي الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ۟

196- “Allah için haccı da umreyi de tamamlayın. Fakat alıkonulur iseniz kurbandan kolayınıza geleni gönderin. Kurban yerine varıncaya kadar da başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim hasta olursa veya başında bir eziyyet bulunursa, ona oruçtan, sadakadan veya kurbandan bir fidye (vâcib olur) Emin olduğunuz vakit de kim hac zamanına kadar umre ile faydalanmak isterse kolayına gelen bir kurban keser. Kim de bulamazsa hac günlerinde üç, döndüğünüz vakit de yedi gün olmak üzere tam on gün oruç tutar. Bu, ailesi Mescid-i Haramda oturmayanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah azabı pek şiddetli olandır. ”


Allah'ın emrettiği gibi ve onun rızasını kazanmak için Haccı bütün farz ve sünnetleriyle. Umreyi de bütün hüküm ve sünnetleriyle tamamlayın


Eğer hapis, düşman korkusu hastalık ve acizlik gibi bir sebeple engellenir de Kâbeye ulaşamazsanız, ihramdan çıkmak için, gücünüzün yettiği bir kurban kesmeniz gerekir. Bu kurban yerine varmadan başınızı tıraş etmeyin. 


Sizden kim, bir hastalık veya baş ağrısı yahut herhangi bir haşere(bit)den dolayı başını tıraş etme zorunda kalırsa bunun için ceza ve fidye olarak üç gün oruç tutması yahut her fakir için yarım sa' ölçüsüyle altı fakiri doyurması yahut da bir koyun kurban etmesi gerekir. Başını tıraş etme zorunda kalan bu kişi, bunlardan istediğini yapmakta serbesttir. 


Eğer korkudan emin olmuş veya hastalığınız geçmişse ve Umreyi yaptıktan sonra Hac gününe kadar ihramdan çıkmış iseniz en az bir koyun kurban etmeniz gerekir. 

Bu halde kim kurban bulamazsa, üç gün Hac sırasında, yedi gün de memleketine döndüğü zaman oruç tutar. Kurban bulamadığınız takdirde tutacağınız orucun sayısı böylece on gün eder. Bu üç günlük orucun ne zaman tutulacağı konusunda Şafii ve Hanefi alimlerinin fetvaları: eğer bu üç günün kurban bayramının birinci gününe kadar tutmayacak olursa, artık onun için kurban kesmekten başka yol yoktur. 


Bu hüküm, Hareme yakın oldukları için namazı seferi olarak değil de tam kılan kişiler için söz konusu değildir. Ailesi, Mescid-i Haram çevresinde oturmayanlar içindir. Allah'ın emirlerine itaat edip yasaklarından kaçınarak ondan korkun ve kesin olarak bilin ki, Allah'ın, yasaklarına uymayanlara karşı cezası pek şiddetlidir.



اَلْحَجُّ اَشْهُرٌ مَعْلُومَاتٌۚ فَمَنْ فَرَضَ ف۪يهِنَّ الْحَجَّ فَلَا رَفَثَ وَلَا فُسُوقَ وَلَا جِدَالَ فِي الْحَجِّۜ وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ يَعْلَمْهُ اللّٰهُۜ وَتَزَوَّدُوا فَاِنَّ خَيْرَ الزَّادِ التَّقْوٰىۘ وَاتَّقُونِ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْبَابِ

197- “Hac bilinen aylardır. Her kim o aylarda kendisine haccı farz ederse artık hacda kadına yaklaşmak, günah işlemek, kavga etmek yoktur. Siz ne hayır yaparsanız Allah onu bilir. Bir de azık edininiz. Şüphesiz ki azığın en hayırlısı takvâdır. Ey akıl sahipleri Benden korkun!

Haccın süresi insanlarca bilinen aylardadır. Söz konusu bu aylar Şevval, zilkade ile Zilhiccenin ilk on günüdür. Hac ancak bu zamanda sahih olur. Kim Hac veya umre için ihrama girerse kadına yaklaşmaktan cinsi münasebette ve onu çağrıştıran ellerin birbirine değmesi, öpüşmek ve benzeri hususlarla, kadınların önünde bu gibi şeylerden söz etmekten kaçınmak çirkin konuşma kapsamına girer. Böyle kimse aynı şekilde fısktan, günah işlemekten de kaçınsın. Fısk bütün günahlardır. Sövmekte fıskın içine girer. Bunlar “Refes” in kapsamına girer.

Buhari ve Müslim’de Ebu Hureyre'den denmiştir ki: Resulullah (ﷺ) şöyle buyurdu: “Her kim bu beyti hacceder ve kadına yaklaşmaz, günah işlemezse, annesinden doğduğu gün gibi (günahsız) döner.”  

İmam Ahmed Cabir b. Abdillah'ın şöyle dediğini rivayet etmektedir; Resulullah (ﷺ) şöyle buyurdu: “Kim hac ibadetini yerine getirir, Müslümanlar onun elinden ve dilinden zarar görmezlerse geçmiş günahları affolur.” 

Siz ne hayır yaparsanız Allah onu bilir” Allah hem sözle hem de bizzat çirkin işler yapmayı onlara yasaklayıp güzel işler yapmaya teşvik ettikten sonra; bütün bunları bildiğini, buna karşılık olarak kıyamet gününde en mükemmel şekilde amellerin karşılıklarını vereceğini bildirmektedir. Allah cüzi de küllide ne varsa bilir ve Allah güzel ahlaka sahip olmayı emretmektedir. “Bir de azık edininiz”  İbrahim bas'tan gelen habere göre Yemen halkı genellikle Hacca giderken fazla azık edilmezlerdi Allah bir de azık edince Şüphesiz ki azığın en hayırlısı takvadır buyurduğunu indirmektedir Şüphesiz ki Yolculuk esnasında kimseye yük olmamak insanları rahatsız etmemek için ahiret hayatını düşünecek şekilde haramlardan sakınarak azıklar hazırlama gerektiği hususunda bir ikaz söz konusudur.


Mukatil b. Hayyan şöyle diyor;  Bu “azık ediniz” ayeti nazil olunca fakir bir Müslüman ayağa kalkıp şöyle dedi: 

- Ey Allah'ın resulü azık edilecek hiçbir şeyimiz yok. Bunun üzerine Resulullah (ﷺ) şöyle buyurdu: 

“ İnsanlardan bir şey istemeye gerek bırakmayacak kadar azığın olsun. Edindiğiniz en hayırlı azık da takvadır. Bu hadisi İbni Hatim rivayet etmiştir.

“Ey akıl sahipleri benden korkun” Benim azabım, cezalandırmamdan korkun. Benim emrime muhalefet edene, emrimi yerine getirmeyene azap ederim. Ey akıl sahipleri, bunu böyle bilin! 


لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَنْ تَبْتَغُوا فَضْلًا مِنْ رَبِّكُمْۜ فَاِذَٓا اَفَضْتُمْ مِنْ عَرَفَاتٍ فَاذْكُرُوا اللّٰهَ عِنْدَ الْمَشْعَرِ الْحَرَامِۖ وَاذْكُرُوهُ كَمَا هَدٰيكُمْۚ وَاِنْ كُنْتُمْ مِنْ قَبْلِه۪ لَمِنَ الضَّٓالّ۪ينَ


198- Rabbinizin Lutf-u keremini aramanızda üzerinize bir günah yoktur. Arafat'tan geri döndüğünüz zaman Meş'ar-ı Haram'da Allah'ı zikredin, O sizi hidâyete eriştirdiği gibi Onu zikredin. Bundan evvel siz sapıklardan idiniz.


Rabbinizin lütfü keremini aramanızda üzerinize bir günah yoktur. Hac mevsiminde Allah'ın lütfunu ve İhsanını aramanız sizin için günah değildir. Buradaki lütuf ve ihsan ise menfaat Ticaret ve ücretli işler yapmak suretiyle sağlanacak olan kazançtır. Cahiliye döneminde kurulan panayırlar vardı ukaz panayırı gibi İslam gelince Hac mevsiminde ticaret yapmayı insanlar günah zannetmeye başladılar. Bunun üzerine yüce Allah Rabbimizin lütfunu keremini aramanızda bir günah yoktur buyruğu nazil oldu.


“Arafat'tan geri döndüğünüz zaman Meş’ar-i Haram'ın yanında Allah'ı zikredin” Arafat'ta vakfe yapmanın vacip (farz) oluşuna delalettir. Arafattan dönüş Müzdelifeye olur. O halde Müzdelife'de vakfenin de haccın şeairinden (Allah'a kulluk etmeye vesile olan, saygı gösterilmesi ve korunması gereken belli ibadet, işaret ve semboller) olduğuna delildir. 


Burada haccın fiillerinde bir silsile olduğu görülmektedir. Yüce Allah'ın her kim o aylarda kendisine haccı farz ederse buyruğunda Haccın ilk rüknü olan ihrama işaret edilmektedir. Buradan sonra Arafat'ta vakfe gelir. Bu da Haccın ikinci rüknüdür. Bundan sonra Arafat'tan Müzdelifeye dönüş söz konusudur ki, bu da Arafat'ta vakfeden sonraki Hac ibadetidir.


Ali b. Ebi Talib (Ra) şöyle demektedir: “Allah Cebrail (As)'i İbrahim (As)'a gönderdi. Cebrail (As) İbrahim ile birlikte Haccetti. Nihayet onunla Arafat'a geldi. İbrahim Aleyhisselam: “Bildim, tanıdım” anlamına gelen “Ariftu” dedi. Çünkü bundan önce bir defa oraya gelmiş bulunuyordu. İşte bu sebepten dolayı buraya “Arefe” adı verilmiştir. 


Müzdelifete Meşairil Haram’da Allah’ı zikredin ve namaz kılın. Bundan önce siz cahillerden idiniz. O sizi cehennem ateşinden kurtardığı ve hidayete eriştirdiği için Allah’ı överek ve nimetlerine karşı şükrederek anın. Zira siz bundan evvel şirk ve şaşkınlık içindeydiniz. Doğru yolu görmeye gözleriniz kör idi. 


ثُمَّ اَف۪يضُوا مِنْ حَيْثُ اَفَاضَ النَّاسُ وَاسْتَغْفِرُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ


199- “Sonra insanların döndüğü yerden siz de dönün ve Allah'tan mağfiret dileyin. Şüphesiz ki Allah Ğafur’dur, Rahim’dir.” 

Buhari Hz Aişe (R.anha)'nın şöyle dediğini rivayet etmektedir; “Kureyş ve onun yolunda bulunanlar müzdelife'de vakfe yapar ve kendilerine; “el-Hums” adını verirlerdi. Diğer Araplar ise Arafat'ta vakfa yaparlardı.  İslam gelince Allah, peygamberine(ﷺ)'e Arafat'a gitmesini sonra oradan Vakfı yapıp geri dönmesini emretti. İşte Yüce Allah'ın; “Sonra insanların döndüğü yerden Siz de dönün” buyruğuyla anlatılan budur. Evet Kureyş diğer insanların yaptığı gibi siz de Arafat'tan akın edip dönün ve günahlarınız için Allah'tan af dileyin. Şüphesiz ki Allah bağışlayan ve size acıyandır. 


فَاِذَا قَضَيْتُمْ مَنَاسِكَكُمْ فَاذْكُرُوا اللّٰهَ كَذِكْرِكُمْ اٰبَٓاءَكُمْ اَوْ اَشَدَّ ذِكْرًاۜ فَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا وَمَا لَهُ فِي الْاٰخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ


200- “Hac ibadetlerinizi bitirince atalarınızı andığınız gibi veya daha kuvvetli bir anışla Allah’ı zikredin. İnsanlardan öylesi vardır ki: “Ey Rabbimiz bize dünyada ver” der, onun ahiretten nasibi yoktur.”


Kurban Bayramının birinci günü hac ibadetlerinizi tamamladıktan sonra Allah'ı atalarınızdan söz ettiğiniz gibi zikrediniz yani çokça Allah'ı zikredin ve bu konuda zikirde şiddetli bir istekle bunu yapın ve O’na yalvarın. Bu yalvarış “Allah'ım bu yılı bol bereketli yağmurlu merası bol ve iyi doğumların bol olduğu bir yıl kıl kazancımızı bol eyle” diye ahiretle alakası olmayacak sözler sarf ederek dua ederlerdi. İşte bunlar için Allah: “İnsanlardan öyleleri vardır ki, ey Rabbimiz bize dünyada ver der.” buyruğunu indirmiştir. Yani hacca gelip de Allah'tan dünyalık makam mevki ve benzeri şeyler isterler. “Onun ahiretten nasibi yoktur.” bütün çabaları dünya ile sınırlı olduğu ahireti de inkar ettiği için onun ahiretten en ufak bir payı olmaz.  


وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ


201- “Kimi de, “Ey Rabbimiz bize dünyada bir iyilik ver, ahirette de iyi hal ver ve bizi ateş azabından koru” der.” 


Hacca gelenler arasındaki Kimisi de: “ Rabbimiz bize dünyada Nimet afiyet ilim ibadet ve benzeri şeyler ver ahirette de bizi affet mağfiret Buyur Cennet ihsan et ve benzeri şeyler söylerler bizi cehennem azabından koru Buna göre ayetin genel manası şu olur Allah'a çokça zikredin ve ona dua edin çünkü Kimisi çok az istekte bulunur Allah'ı zikretmekle yalnızca dünyevi maksatlar ister kimi de çokça Zikreder ve dünyanın da ahiretinde iyiliğini hayrına işler Sizler çokça zikredin hem dünyanın hem de ahiretin hayrını isteyen kimselerden olur.”


Enes radıyallah şöyle rivayet yapar: “ Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Müslümanlardan adeta bir kuş yavrusuna dönmüş birisini ziyaretine gitti Resulullah Sallallahu vesselam ona şöyle sordu:

 Allah'a yaptığın herhangi bir dua ondan istediğin herhangi bir şey var mıdır?” Adam:

-  Evet şöyle derdim:  Allah'ım eğer sen ahirette beni herhangi bir şey ile cezalandıracaksan onun yerine bana dünyada ceza ver diyordum. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle söyledi:

- “ Allah Allah sen buna güç yetiremezsin veya altından kalkamazsın buyurdu yerine ne diye; “ Rabbimiz bize dünyada da bir iyilik, ahirette de bir iyilik ver ve bizi cehennem ateşinin azabından koru demedi?”

Enes (ra) dedi ki: Bu adam bu sefer Allah'a bu şekilde dua etmeye devam etti Allah da ona şifa verdi.



اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ نَص۪يبٌ مِمَّا كَسَبُواۜ وَاللّٰهُ سَر۪يعُ الْحِسَابِ

202- “İşte asıl onların kazandıklarından nasibi vardır ve Allah hesabı çok çabuk görendir.” 


İşte her ikisinde de (Hac ve Kurban amellerinde) iyilik isteyerek dua edenler var ya, “Asıl onların kazandıklarından nasipleri vardır. O kimseler kazandıkları iyi amellerin karşılığını alacaklardır. Bu ise güzel ecir ve sevaptır. Yüce Allah kendi zatını amellerinin çokluğuna rağmen hesabı çabuk göreceğini belirterek nitelendirmektedir ki, kudretinin ne kadar kamil olduğunu ve onun intikamından çekinmek gerektiğini belirgin bir şekilde delalet etsin.



وَاذْكُرُوا اللّٰهَ ف۪ٓي اَيَّامٍ مَعْدُودَاتٍۜ فَمَنْ تَعَجَّلَ ف۪ي يَوْمَيْنِ فَلَٓا اِثْمَ عَلَيْهِۚ وَمَنْ تَاَخَّرَ فَلَٓا اِثْمَ عَلَيْهِۙ لِمَنِ اتَّقٰىۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّكُمْ اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

  

203- “Sayılı günlerde Allah’ı zikredin. Kim iki günde acele ederse ona günah yoktur. Kim de geri kalırsa ona da günah yoktur. Bu takva sahibi olanlar içindir. Allah’tan korkun ve bilin ki şüphesiz, Onun huzurunda toplanacaksınız.”


İbni Abbas; “Sayılı günler teşrik günleridir.” demektedir. Bugünlerde Allah'ı zikretmek ise cemrelere taş atmak, taş atarken zikirde bulunmak, ondan sonra dua etmektir. 


“Her kim iki günde acele ederse ona günah yoktur.” Bu üç günde acele ederek üçüncü günde de cemreleri taşlamak üzere kalmayıp, cemrelere taş atmamak suretiyle Allah'ı zikretmeyerek sadece bu üç günün iki gününde cemrelere taş atmakla yetinirse, bu acelesi dolayısıyla ona günah yoktur. 


“Kim de geri kalırsa ona da günah yoktur.” üçüncü gün cemreleri de taşlamak üzere kalan kimse, bu geciktirmesi dolayısıyla günah işlemez. Sonraya kalmak daha faziletlidir. Yine de kendisi serbesttir. 


“Allah'tan korkun” bütün işlerde, bütün hallerde, bilhassa sizler artık annenizden doğduğunuz günkü gibi tertemiz olacağınız bu haccınızı eda ettikten sonra Allah'tan korkun. 


“Ve bilin ki, şüphesiz O’nun huzurunda toplanacaksınız.” Kabirlerinizden diriltilip onun huzurunda haşrolunacaksınız. Siz Arafat’ta bu haşrın bir versiyonunu yaşamış bulunmaktasınız ve bu örnek size o mahşer günün nasıl bir gün olacağını ne kadar zahmetli olacağını gösteren bir işarettir. 


وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُعْجِبُكَ قَوْلُهُ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَيُشْهِدُ اللّٰهَ عَلٰى مَا ف۪ي قَلْبِه۪ۙ وَهُوَ اَلَدُّ الْخِصَامِ

204- “İnsanlardan öylesi vardır ki dünya hayatına dair sözü senin hoşuna gider, kalbinde olana da Allah'ı şahid tutar. Halbuki o düşmanların en yamanıdır.”



Allah sizin ahlakınızı güzelleştirmiş ve sizin kötü kimselerle birlikte olmamanızı ister. Hiçbir şekilde kalp temizliği yapmayan nifak ve buğz üzerine yaratılmış nice insanlar vardır ki, onların dünya işleri ve dünyevi hayat ile ilgili konuşmaları sebebini bilmesen de senin nefsinin hayretini ve hayranlığını celbeder. Fakat bunlar dünyanın düzeni ve gündelik yaşam tedariki ile ilgilidir ve şurası da bir gerçektir ki, her kim dünya işlerini teslim ederse ahirete ulaşır (yani dünyalıklar vesilesiyle ahireti kazanma imkanı yoktur.) Nitekim, dünya ehli arasında akl-ı maaş (dünyadaki yaşam ile ilgili hususları düşünebilen akıl) tabiri meşhurdur. 

Ve her ne kadar sözleri senin nefsini celbetse de 


“Kalbindekine Allah'ı şahit tutar.” Yine de o kişi kalbindeki dünya sevgisine, sözlerinin ve düşüncelerinin Allah'ın kelamı ile uygunluk gösterdiğine, onun hükümlerine aykırı olmadığına vesaire destek olması açısından Allahu Teala'yı şahit gösterir. Sakın onun sözlerine ve kandırmacalarını aldanma. 


Bil ki “O hasımların / Düşmanların en yamanıdır.” Sana karşı düşmanlıkta, seninle ve sana tabi olan müminlerle mücadelede  en şiddetli kimsedir. 


Bu ayetin el-Ahnes b. Şarik es-Sakafi hakkında indiği söylenir. O insanların en fasih ve belagatli konuşanlarından idi. Kendisine mahsus güzel bir konuşma tarzı ve hitabet gücü vardı. Zaman zaman Hz. Peygambere gelir, sahte bir muhabbet ve ihlas göstererek onunla sohbet eder, imanlı olduğunu iddia eder ve İslam'a bağlı olduğuna inandırmaya çalışırdı. 


Abdullah b. Abbasa göre ise bu Sûre Resûlüllah’ın, "Reci" denen yerde öldürülen ve esir alman müfrezesi aleyhinde konuşan münafıklar hakkında nazil olmuştur. İkrime, Abdullah b. Abbasın bu hususta şunları söylediğini rivâyet ediyor. "Resûlüllah’ın, Hubeyb ve arkadaşlarından oluşan müfrezesi Mekke ile Medine arasında "Usfan" denen yerde müşrikler tarafından mağlup edilince münafıklardan bir kısım insanlar şunları söylemişlerdir: "Vay haline bu öldürülen zavallıların. Bunlar ne evlerinde oturup sağ kaldılar ne de arkadaşlarının dâvasını tebliğ edebildiler." İşte bu âyet, bu münafıklar hakkında, bundan sonra gelen âyet îe müfrezede bulunan mü’minler hakkında nazil olmuştur."


وَاِذَا تَوَلّٰى سَعٰى فِي الْاَرْضِ لِيُفْسِدَ ف۪يهَا وَيُهْلِكَ الْحَرْثَ وَالنَّسْلَۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْفَسَادَ

205- “O iş başına gelince de yeryüzünde fesat çıkarmaya, ekin ve nesli kökünden kurutmaya çalışır. Halbuki Allah fesadı (bozgunculuğu) sevmez.”



Ayette Müslümanlara son derece düşmanlık ve hasımlık halinde olan bu yapı içi ve dışı başka olan münafıklığın bizzat kendisidir. Yalan söyler hakka karşı olan sözler uydurur ve onunla birlikte dosdoğru hareket etmeyip iftira eder facirlik eder. Bu söyledikleri şeylerdi şimdi yaptıkları şeyler sözü eğridir ve yalandır, işleri de kötüdür, itikadı fasid, fiillere de çirkindir. Bu insanlar herhangi bir yönetim yetkisine sahip olunca yeryüzünde fesat çıkartan kötü yöneticilerin yaptığı gibi ekin ve nesli kökünden kurutur veya o derece açıktan açığa zulmet ederler ki, Allah onun zulmünün uğursuzluğu sebebiyle yağmuru dahi keser bunun sonucunda ekin ve nesil de helak olur gider. Münafığın yeryüzünde fesat çıkarmaktan ekin ve nesli helak etmek için çalışmaktan başka bir çabası yoktur. Menfaatleri doğrultusunda çalar, işi rayına oturturur. İnsanların birikimine göz diker ve hasır altından kendisini zengin etmenin yoluna girer. Bill Gate sizce aynı şeyleri yapıyor mu?

Çağımızdaki münafıklar hakkında bundan daha doğru bir nitelendirme de olamaz. Müslüman olduklarına dair ve hayırdan başkasını istemediklerine dair yemin ederler. Halbuki İslam'a ve Müslümanlara karşı düşmanlıkları oldukça yamandır. Onlar herhangi bir şekilde yönetim başına geçecek olurlarsa şeriatın dışına çıkmak suretiyle fesat çıkartmak, zulüm sebebiyle de ekin ve nesli helaka götürmekten, başka hiç bir şekilde çalışma göstermezler. 

“Halbuki Allah fesadı sevmez.” Yani bozguncuyu sevmez, yaptığı işleride sevmez. 



وَاِذَا ق۪يلَ لَهُ اتَّقِ اللّٰهَ اَخَذَتْهُ الْعِزَّةُ بِالْاِثْمِ فَحَسْبُهُ جَهَنَّمُۜ وَلَبِئْسَ الْمِهَادُ


206- “Ona, “Allah'tan kork” denilince, gurur ve kibri kendisini günaha sürükler. Ona Cehennem yeter. O ne kötü yataktır.” 

“Ona Allah'tan kork denilince gurur ve kibri kendisini günaha sürükler.” söz ve davranışlarında isyan olan bir kişiye Allah'tan kork denilince bu söz ve amellerinden vazgeç, Hakk'a dön bunları bir son ver, denilecek olsa bunlara kulak asmaz ve daha çok gayrete gelir günah da daha şedid olmaya hiddetini artırmaya devam eder. Yani sahip olduğu günahlar sebebiyle bu öğüdü kabul etmez gözlerine perde iner kulakları da tıkanır, kalbi de günah sebebi ile kararır, gurura kabılır günah işleyerek adeta o cehenneme koşar..



وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْر۪ي نَفْسَهُ ابْتِغَٓاءَ مَرْضَاتِ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ رَؤُ۫فٌ بِالْعِبَادِ

207- “İnsanlardan öylesi de vardır ki, kendisini Allah'ın rızasını dileyerek kendisini (canını) feda  eder. Allah kullarına (Rauf’tur) çok merhametlidir.”


İnsanlardan öyleleri vardır ki, kendisini Allah'ın rızasına satar ve Allah kullarına çok merhametlidir. Yüce Allah münafıkların kötü niyet ve niteliklerinden söz ettikten sonra müminlerin de güzel ve övünmeye değer niteliklerinden söz etmiştir. 




Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar