Kadiri Yolu
Bakara Suresi 221-242. Ayetlerin Tefsiri


 Bakara Suresi 221-242. Ayetlerin Tefsiri

Tarih: 02.04.2024

بِسْمِ ‬‮اللّٰهِ ‬‮الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم

221. ayetten 225. ayetin sonuna Yüce Allah mümin erkeklere müşrik kadınlarla evlenmeyi müşrik erkeklere de Mümin kadınları nikahlamayı haram kılmaktadır.

Ay halinde kişinin eşine yaklaşmasını ve kadına arka yoldan yaklaşmayı yasaklamaktadır. 

Yetimlere iyilik yapılmasını ve onların ıslah edilmesini engellemek yasaklanmaktadır.  

Bunun hikmeti Müşriklerle beraber oturup kalkmak  onlarla beraber yaşamak dünya sevgisi dünya hayatına dalıp giderek ahiret yurdundaki nimetlerden uzaklaşıp dünyaya doğru duyguların hareket etmesini sağlar. Bu Allah'ın indirmiş olduğu şeriat ve emirlerine karşı olan bir durumdur. O halde Mümine düşen uyanık olması gerekir. Çünkü bu ayetler sadece bu hususu açıklamak için nazil olmuş bulunuyor.




Bakara Suresi 221-242. Ayetlerin Tefsiri


وَلَا تَنْكِحُوا الْمُشْرِكَاتِ حَتّٰى يُؤْمِنَّۜ وَلَاَمَةٌ مُؤْمِنَةٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكَةٍ وَلَوْ اَعْجَبَتْكُمْۚ وَلَا تُنْكِحُوا الْمُشْرِك۪ينَ حَتّٰى يُؤْمِنُواۜ وَلَعَبْدٌ مُؤْمِنٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكٍ وَلَوْ اَعْجَبَكُمْۜ اُو۬لٰٓئِكَ يَدْعُونَ اِلَى النَّارِۚ وَاللّٰهُ يَدْعُٓوا اِلَى الْجَنَّةِ وَالْمَغْفِرَةِ بِاِذْنِه۪ۚ وَيُبَيِّنُ اٰيَاتِه۪ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ۟

221- “İman edinceye kadar müşrik kadınları nikahlamayın.  iman eden bir cariye müşrik bir kadından daha iyidir.  iman edinceye kadar müşrik erkeklere de müslüman kızları nikahlamayın. İman eden bir köle müşrik erkekten daha iyidir. Onlar sizi cehenneme çağırırlar. Allah ise izniyle cennete ve mağfirete çağırır. Öğüt alsınlar diye de insanlara ayetlerini açıkça bildirir ”


İman etmedikçe müşrik kadınları nikahlamayın suyunuz onların suyuyla karışmasın ve çocuğunuzun islam fıtratı üzerine doğması için iman etmeden müşrik kadınlarla evlenmeyin. Sizlerin Allah'a ve peygamberine iman eden bir cariye ile evlenmesi, hür olan müşrik veya kafir bir kadınla evlenmesi Allah katında daha hayırlı ve üstündür. Müşrik olan kadın güzelliği soyu ve malı bakımından hoşunuza gitse bile ey iman edenler Müslüman olan bir kadını da Allah ve resulüne iman etmedikçe müşrik erkekle evlendirmeyin. Müslüman kadınları Allah ve resulüne iman eden kölelerle evlendirmeniz onları hür olan müşriklerle evlendirmenizden sizin için daha hayırlıdır. Hür olan müşrik erkekler mal soy ve mevki bakımından hoşunuza gitse bile kendileriyle evlenmeniz yasaklanan bu kadın ve erkek müşrikler sizleri cehenneme götürecek işleri yapmanız için sizi çağırır. Allah sizleri yardımı ve kolaylaştırması ile cennete götürecek amelleri işlemeye, hatalarınızı silecek işleri yapmaya davet eder ve kitaptaki ayet ve delillerini kullarına açıklar ki, düşünüp ibret alsınlar cehennem ateşine davet eden ile cennete ve affa davet edeni birbirinden ayırsınlar. 


Müşrik kadınlarla evlenmek haram fakat kitap ehli kadınlarla evlenmeniz helaldir. Hz. Ömer, Huzeyfeye bir mektup yazdı yazdığı mektupta Yahudi bir kadınla evlenmesinden dolayı ona onu boşamasını emretti. Bu sefer Huzeyfe ona: “Sen onun haram olduğunu iddia ediyor ve onun için mi boşamamı istiyorsun” diye yazınca, Hz. Ömer ona şu cevabı yazdı: “Hayır ben onun haram olduğunu söylemiyorum. Fakat korktuğum şu ki onlar sebebiyle mümin kadınlara iltifat etmezsiniz.” Bu rivayetin isnadı sahihtir.


İman eden bir cariye müşrik bir kadından daha iyidir buyruğunun nüzul sebebi ile ilgili olarak şu söylenmiştir: “Bu ayet Abdullah b. Revaha hakkında nazil olmuştur. Onun siyah bir cariyesi vardı. Bir gün ona kızarak bir tokat attı arkasından yaptığından korktu. Bu sebeple Resulullah (ﷺ)’in yanına vararak durumu ona bildirdi peygamber (ﷺ) ona: 

- Onun inancı nedir diye sorunca şöyle dedi:

- Oruç tutar, namaz kılar, güzelce abdest alır, Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, senin de Allah'ın resulü olduğuna şahitlik eder. Bunun üzerine Resulullah (ﷺ):

- Ey Abdullah bu “Mümin bir cariyedir.” dedi. Bunun üzerine Abdullah şu cevabı verdi:

- Seni hak ile gönderene Yemin ederim onu Azad edecek ve onunla evleneceğim.


Sonra bu dediğini yaptı Müslüman bazı kimseler bundan dolayı onu tenkit ettiler ve cariyesinin nikahladığı demeye başladılar. Diğer taraftan da onlar müşriklere kız vermek ve müşriklerden kız almayı soylarına rağbetleri dolayısıyla istiyorlardı. Bunun üzerine Yüce Allah bu ayeti kerimenin bu kısmını buyruk indirdi. 


وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنِ الْمَح۪يضِۜ قُلْ هُوَ اَذًىۙ فَاعْتَزِلُوا النِّسَٓاءَ فِي الْمَح۪يضِۙ وَلَا تَقْرَبُوهُنَّ حَتّٰى يَطْهُرْنَۚ فَاِذَا تَطَهَّرْنَ فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ اَمَرَكُمُ اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ التَّوَّاب۪ينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّر۪ينَ

222- “Sana ay halinden de soruyorlar. De ki: “ O bir ezadır. Onun için ay halinde kadınlarınızdan uzak durun.  Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendikleri vakit Allah'ın size emrettiği yerden onlara gidin. Şüphesiz ki Allah hem çok tevbe edenleri sever,  hem de çok temizlenenleri sever.” 

İmam Ahmed, Enes Radıyallahu anh'dan şu rivayeti yapar;  Yahudiler kadın ay hali olduğunda onlarla beraber yemek yemez birlikte aynı evde oturmazlardı. Peygamber (ﷺ)’in  ashabı bunu peygambere sorunca Yüce Allah; “Sana ay halinden de soruyorlar…” ayetini indirdi. Rasulullah (ﷺ) ise; “Cinsel münasebet dışında herşeyi yapabilirsiniz.” diye buyurdu.


Ay hali dokuz ile daha büyük yaşlardaki dişilerin rahminden gelen hastalık olmaksızın, 55 yaşına ulaşmamış herhangi bir dişinin rahminden çıkan kandır. Bunun en az süresi geceli gündüzlü üç gündür. Azami süresi ise gecelik gündüzlü on gündür. En az süresinden daha kısa süre devam eden ve azami suresinden daha fazla devam eden veya adetten daha uzun süre devam eden ederek azami süresini aşarsa o zaman bu bir istihaza kanıdır.


“De ki o bir ezadır.” Bu durum ona yaklaşan kimseyi hem rahatsız eder, hem de tiksinti verdiği gibi ay hali dişiye de aynı şekilde rahatsızlık verir. 

“Onun için ay halinde bulunan kadınlardan uzak durun” onlarla cinsi münasebette bulunmayın. “Temizleninceye kadar da onlara yaklaşmayın.” 

Cumhur Ulema şu konuda ittifak etmişlerdir kadınlar hali kesilince onunla olursa su ile gusül etmedikçe veya temin etmesi gerektirici sebepler Dolayısıyla su ile gusletmiyorsa teyemmüm etmedikçe ona yaklaşmak helal değildir. İlim adamlarının çoğunluğu, ay halinde olan kişi hanımından fercin dışında yaralanmasının caiz olduğu görüşündedir. Nesefi: örtü ile örtülen ferc’den uzak kalınması yeterli derken imam muhammed ferc’den sadece uzak kalmak yeterlidir demiştir. örtü ve bu bölgenin yasak olduğunu söyleyenler korunan bölgenin şehvetle ihlalinin yaşanmaması için haram demişlerdir. 

Ay halinde hanımına yaklaşan kişi günah işlemiş olur. Tevbe ve istiğfarda bulunması gerekir. Bununla beraber herhangi bir kefaret ödemesi gerekmediği konusunda İki görüş vardır Bu görüşlerin birine göre kefaret ödemesi gerekir. Çünkü İmam Ahmed ile sünnen sahiplerinin İbni Abbas'dan onun da peygamber (ﷺ)'den ay hayli olan kadına yaklaşma kimse bir dinar veya yarım dinar sadaka öder şeklinde rivayeti vardır. Tirmizi'nin lafzında ise şöyledir: “Eğer kan kırmızı ise bir dinar sarı ise yarım dinar.” 

İmam Ahmed'in şu rivayeti vardır: Resulullah (ﷺ)'e ay halindeki hanımına yaklaşan bir dinar kefaret vermesini emretmiştir. Şayet kan kesilmeye yüz tutmuş ve henüz de yıkanmamışsa o zaman da yarım dinar öder. 

İkinci ve Şafi mezhebinin sahih olan mezhebine ve cumhurun görüşüne göre ise bu konuda herhangi bir kefaret ödemesi gerekmez; yüce Allah'a tevbe ve istiğfarda bulunur. Çünkü bunlara göre hadislerin refi sahih değildir. Zira daha önce de geçtiği gibi bu hadis hem merfu hem de mevkuf olarak rivayet edilmiştir. Hadis imamlarının çoğunluğuna göre de doğru olan görüşün böyle olduğudur.      

Hanefi mezhebinde bir farklılık vardır. Hayızın azami süresi dolup kan kesildiğini takdirde işletmeden de kocasını helal olmuş Ayrıca bu sekmesine gerek yoktur lakin Hanefi mezhebinin alimleri ne göre şayet kan on günden daha az bir süre olacak devam edecek olursa gusul etmediği sürece veya temizlendikten sonra gusletmek sizin onun üzerinden bir namaz vakti geçmediği sürece kocası ona yaklaşamaz. Kanın tam manası ile kesilmesi pamukla kontrol edilmelidir. Eğer ferce yerleştirilen pamuk dışarı alındığında kan yok ise o temizlenmiş demektir. 

Su ya da suyun yerini tutan herhangi bir şeyle “İyice temizlendikleri vakit Allah'ın size emrettiği yerden onlara gidin.” Bu emir önden yaklaşın ve bunun dışında başka bir yerden yaklaşmayın manası taşımaktadır. 

“Şüphesiz ki Allah hem çok tevbe edenleri sever.” defalarca tekrarlansa bile günahlarından tevbe edenleri Allah sever. 

“Hem de çok temizlenenleri sever.” pislikten kazadan uzak duranları veya su ile temizlenenleri ya da kadınlara arka  taraflarından Yaklaşmaktan uzak duranları veya ay halinde cinsel ilişkiden, fuhşiyattan uzak duranları, ya da Bütün bunlardan uzak duranları ve böyle linkle temizlenenleri sever.



نِسَٓاؤُ۬كُمْ حَرْثٌ لَكُمْۖ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ اَنّٰى شِئْتُمْۘ وَقَدِّمُوا لِاَنْفُسِكُمْۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّكُمْ مُلَاقُوهُۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ


223- “Kadınlarınız sizin için bir tarladır. O halde tarlanıza dilediğiniz zaman varın ve kendiniz için önceden iyi ameller gönderin. Bir de Allah'tan korkun ve bilin ki siz şüphesiz ona kavuşacaksınız. İman edenleri müjdele.”


Rabbimiz bir önce ki ayette “Onlara, Allah’ın size emrettiği yerden gidin” Buyruğunun bir açıklamasıdır. Tohumunuzu atacağınız yerle kaba pisliğin çıktığı yer bir değildir. Kadınlar sizin tohum ekinliğinizdir. O halde tarlanıza dilediğiniz zaman varın. Birlikte olmanın bir zaman tahdidi yoktur iki gönülün birbirlerine olan cinsi ihtiyacı ve neslin devamı için bir araya istediğiniz zaman gelebilirsiniz. 


Cabir bin Abdullah'tan dedi ki Yahudiler Müslümanlara; 

- Kim karısını arka tarafından yaklaşırsa çocuk şaşı gelir.  Bunun üzerine Yüce Allah; “Kadınlarını sizin için bir tarladır o halde tarlanıza dilediğiniz taraftan varın.” buyruğunu indirdi.


İbni Cüreyc bu hadiste Resulullah (ﷺ)''ın şöyle buyurduğunu da belirtmiştir; ”İster önünü ister arkasını çevirmiş olsun bu fercte olduğu takdirde bir mahsur yoktur.”


İlişkinin şekli ve tek yönlü bir yanaşımı yoktur. Çiftlerin ister oturarak, ister ayakta, sırt üstü yatarak veya yan üstü yatarak yaklaşabilirsiniz. Müminlerin annesi Hafsa radıyallahu anh'dan bir kadın yanına gelerek benim kocam bana yüzüstü ve arka üstü yaklaşıyor ben bundan dolayı hoşlanmadım diye sordu. Durum Resulullah(ﷺ)'a ulaşınca şöyle buyurdu: “Aynı yerde olduktan sonra bir sakınca yoktur.”

Hz. Cabir radıyallahu anh dedi ki Resulullah (ﷺ) şöyle dedi: “Haya ediniz. Şüphe yok ki Allah haktan haya etmez. Kadınlara arka yoldan yaklaşmak helal değildir. Resulullah(ﷺ) şu buyruğunu rivayet eder İmam Ahmed b. Hanbel “Dübürden kadına yaklaşan melundur.” 


Kadınlara dübürden yaklaşmak haramdır. Kendilerinden sabit olmuş nakillerle dört imam bunun üzerinde icma etmişlerdir. Onun dışındaki görüşler de reddedilmiştir. 


Eşinizle birlikte olmadan önce besmele çekin ve kaba olmayın hemen ilişkiye girmeyin aşk fısıltıları, öpüşüp sevişerek elçiler gönderin denildiği kastedilmiş olabilir denilmektedir. Kadınlarla büyük çoğunlukla gerektiği şekilde sevişemeden  cinsel birleşmeye başlayan erkek kabadır, erkek boşalma yaşayınca kadın orgazm olamamaktadır. Bu yanlış bir davranıştır:


Resullah (ﷺ) şu şekilde buyurmaktadır; “Sizden biriniz karısıyla cinsi münasebette bulunduğu zaman onu tatmin ettirecek şekilde sevişsin karısı sükunet bulmadan kendisi duş aldığı zaman karısı organzım oluncaya kadar vücudunu ayırmakta acele etmesin eşini de aceleye yönetmesin.”


Allah’tan korkun yasaklarından kaçının ve bilin ki şüphesiz siz O’na kavuşacaksınız. Bütün yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz. İman edenlere de müjdele Allah’ın ahirette kendileri için hazırlamış olduğu şeyleri belirterek onlara müjde ver.   


وَلَا تَجْعَلُوا اللّٰهَ عُرْضَةً لِاَيْمَانِكُمْ اَنْ تَبَرُّوا وَتَتَّقُوا وَتُصْلِحُوا بَيْنَ النَّاسِۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ


224- “Allah'ı; yeminlerinizde iyilik etmenize (fenalıktan) sakınmanıza ve insanların arasını ıslaha engel yapmayın.  Allah Semidir, Alimdir” 

Kişi sılayı rahime veya insanların arasını düzeltmek ya da herhangi birine iyilik yapmak gibi bazı işleri yapmayacağına dair yemin eder, ondan sonra da: “ Yeminimi bozmaktan Allah'tan korkarım.” diyerek yemininde sadık kalmak arzusu ile iyiliği terk ederdi. İşte böyle bir iş yapanlara Allah’ı yeminlerinizde iyilik etmenize sakınmanıza ve insanların arasını ıslaha engel yapmayın. emrini vermiştir. Allah yeminlerini işitir niyetlerinizi de bilir. 


لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللّٰهُ بِاللَّغْوِ ف۪ٓي اَيْمَانِكُمْ وَلٰكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا كَسَبَتْ قُلُوبُكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ حَل۪يمٌ


225- “Yeminlerinizdeki lavdan dolayı Allah sizi sorumlu tutmaz. Ancak sizi kalplerinizin kazandığı şeyden dolayı sorumlu tutar. Allah Ğafurdur, Halimdir.”


Allah sizi kazasız olarak ağızlarından çıkan yeminlerinizden sorumlu tutmaz. “Hayır vallahi” , “Evet billahi” şeklinde söylenen sözler gibi. Fakat Allah kasıtla, bilerek yaptığınız yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutar. Yalan yere yemin etmek veya günaha sebep olacak şekilde yemin etmek gibi Allah bağışlaması geniş olandır, yumuşak davranandır. Kullarına ceza vermekte acele etmez. 


لِلَّذ۪ينَ يُؤْلُونَ مِنْ نِسَٓائِهِمْ تَرَبُّصُ اَرْبَعَةِ اَشْهُرٍۚ فَاِنْ فَٓاؤُ۫ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

226- “Kadınlarına yaklaşmamaya yemin (ila) edenler için dört ay beklemek vardır. Eğer dönerlerse şüphesiz ki Allah Ğafur’dur, Rahim’dir.” 


Kadınlarla cinsi münasebette bulunmayacaklarına yemin edenlerin bekleme süreleri dört aydır. Eğer bu süreden sonra yeminlerinden dönerlerse, İlim adamlarının bu konuda iki görüşü vardır: 


Birincisi: şafilerin görüşüdür şayet dört aydan sonra eskisi gibi ilişkilerine dönerlerse mesele yok değilse ya kendisi boşar veya hakim onun aleyhine olarak hanımını ondan boşar. 


İkinci görüş ise hanefilerin görüşüdür: Dört ay içerisinde ilişkide bulunurlar ve onu terk etmekte ısrar etmezlerse mesele yok. Dönmez de ilişkiyi dört ay süreyle terk ederlerse, o zaman bu yeminleri bain bir talak kabul edilir. 


Şüphesiz Allah onları yapmış oldukları yeminlerinden dolayı affeder. Çünkü Allah Gafurdur, Rahimdir.  


Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem hanımlarına bir ay süreyle yaklaşmamak üzere yemin etti ilah yaptı 29 gün sonra onlara geri döndü bu ay 29 gündür demiştir. 


İla yemini eden bir kimse dört ay içerisinde hanımına döndüğü takdirde kefaret düşer. Dört aydan sonra dönecek olursa Şafii mezhebine göre yine kefaret düşer. Bu görüş aynı zamanda cumhur'un da görüşüdür. 



وَاِنْ عَزَمُوا الطَّلَاقَ فَاِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ

227- “Eğer boşanmaya karar verirlerse muhakkak Allah Semidir, Alimdir.” 


Işaret onlarla beraber yaşamayı Terk etmeye karar verir de onları boşarlarsa Şüphesiz ki Allah kadınlarınızı boşamanızı işiten ve çok iyi bilendir billah yapan erkek 4 ay içerisinde yeminini bozup hanımına dönerse o yine onun hanımıdır.  Muhakkak ki Allah semi ve alimdir. Söylediklerinizi verdiğiniz yemini (ila) işitmiştir, niyetlerinizide çok iyi bilendir. 


وَالْمُطَلَّقَاتُ يَتَرَبَّصْنَ بِاَنْفُسِهِنَّ ثَلٰثَةَ قُرُٓوءٍۜ وَلَا يَحِلُّ لَهُنَّ اَنْ يَكْتُمْنَ مَا خَلَقَ اللّٰهُ ف۪ٓي اَرْحَامِهِنَّ اِنْ كُنَّ يُؤْمِنَّ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ وَبُعُولَتُهُنَّ اَحَقُّ بِرَدِّهِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ اِنْ اَرَادُٓوا اِصْلَاحًاۜ وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذ۪ي عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِۖ وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ دَرَجَةٌۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ۟


228- “Boşanmış kadınlar kendilerine üç kur müddeti beklerler. Eğer onlar Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara helal olmaz. Eğer barışmak isterlerse, kocaları onları geri almaya daha layıktır. Onların lehlerinde de aleyhlerinde olan (hak) gibi bir hak vardır.  Yalnız erkekler onların üzerinde bir dereceye sahiptirler.  Allah Azizdir, Hakimdir.”


Boşanmış kadınlar kendilerine üç kur müddeti beklerler bu bir başka erkekle evlenebilmek için üç aybaşı hali iddet beklemek zorundadırlar. Üç aybaşı halinin sonunda iddetleri sona erer, boşanmış kadınlara rahimlerinde bulunan hayız ve gebelik gibi hususları gizlemeleri helal değildir. Şayet onlar Allah'ı ve ahiret gününü tasdik eden gerçek Müminler ise bunu böyle yapmazlar. Zira rahimde bulunan hayız ve çocuğu gizlemek Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimsenin yapacağı iş değildir. O ancak kafir kadınların yapacağı bir iştir. Tekrar geri dönebilecek şekilde karısını boşayan bir koca eğer sulh olup anlaşmak isterse, boşanmış karısını iddet müddeti içerisinde geri almakta herkesten daha çok hakka sahiptir. 


Kadınların kocaları üzerinde mehir, nafaka, güzel muaşeret ve zarar vermeyi terk etmek gibi hakları ile birlikte, erkeklerin de hanımları üzerinde şeriatte ve insanların adetlerinde reddedilmeyen şekilde emir ve yasaklarda bulunmak yetkileri vardır. Hiç bir eş ötekine yetkisi olmayan şeyleri teklif edemez. 


İbn Abbas şöyle diyor: Hanımımın benim için süslenmesini sevdiğim gibi ben de hanımım için süslenmeyi arzularım. Çünkü yüce Allah: “Onların lehlerinde de aleyhlerinde olan (hak) gibi bir hak vardır.” diye buyurmuştur. 


Kadınların kocalarına itaat etme vazifeleri olduğu gibi, hoş ve iyi muamele ve örfe göre bakımları hususunda kocaları üzerinde hakları da vardır. Emir ve itaat mevzusunda erkekler kadınlardan bir derece daha üstündür. Buda erkeğin kadın üzerindeki infakı ve nikaha sahip olması sebebiyledir. Allah yasakları çiğneyip koymuş olduğu hudutları aşanlara galiptir, yaptıklarında hüküm ve hikmet sahibidir.


اَلطَّلَاقُ مَرَّتَانِۖ فَاِمْسَاكٌ بِمَعْرُوفٍ اَوْ تَسْر۪يحٌ بِاِحْسَانٍۜ وَلَا يَحِلُّ لَكُمْ اَنْ تَأْخُذُوا مِمَّٓا اٰتَيْتُمُوهُنَّ شَيْـًٔا اِلَّٓا اَنْ يَخَافَٓا اَلَّا يُق۪يمَا حُدُودَ اللّٰهِۜ فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا يُق۪يمَا حُدُودَ اللّٰهِۙ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا ف۪يمَا افْتَدَتْ بِه۪ۜ تِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِ فَلَا تَعْتَدُوهَاۚ وَمَنْ يَتَعَدَّ حُدُودَ اللّٰهِ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ

229- “Boşanma İki defadır. Ya iyilik de tutmak, ya da güzellikte salmaktır. Onlara verdiğinizden bir şeyi geri almanız size helal değildir. Meğer erkekle kadın Allah'ın hududunu ikame edemeyeceklerinden korkmuş olalar.  Eğer siz de onların, Allah'ın hududunu ikame edemeyeceklerinden korkarsanız, o halde kadının fidye vermesinde her ikisine de bir vebal yoktur. Bunlar Allah'ın hudududur. Onları aşmayın. Kim Allah'ın hududunu aşarsa işte onlar zalimlerin ta kendileridir.”


Boşanma iki defadır. İslam'ın ilk dönemlerinde var olan bir durum ortadan kaldırılmıştır. Erkek karısını iddet içerisinde olduğu sürece isterse yüz defa boşamış olsun, hanımına dönmek hakkına sahipti. Bu durum zevcelerin zararına olduğundan dolayı Yüce Allah onları üç defa boşamak yetkisine sahip kıldı ve birinci ve ikincisinde ricat yapabileceklerini üçüncüsünde ise kadının bütünüyle onlardan bain ile ayrı olacağını belirtmiştir. 


Yüce Allah ayeti kerimede kocaların kadınlarına vermiş olduğu mehri veya mehrin bir kısmını kendilerine geri vermelerini sağlamak amacıyla karılarını azarlamalarının ve onları baskı altında tutmalarının helal olmadığını açıklamaktadır.


Şayet eşler arasında bir ayrılık baş gösterecek kadın erkeğin haklarını yerine getirmeyip ondan nefret edecek davranışlar içerisinde bulunur, itici olur ise geçimsizliği çoğaltarak bir şekilde onunla geçinemeyip nikahlarını zedeleyecek hareket ve söylevlerde bulunurlarsa o zaman erkeğin ona verdiklerinin bir kısmını geri vererek (fidye) ondan ayrılabileceğini ifade etmektedir. Onun bu mehrin bir kısmını kocasına geri ödemesinde kendisine bir günah olmadığı gibi kocanın da bunu kabul edip alması günah değildir.


Yüce Allah bizim için tayin etmiş olduğu bu şerri hükümlerin onun hudutlarını teşkil ettiğini açıklamaktadır. Hudutları aşmak doğru değildir. Kim bu hudutları aşacak olursa o zalimdir, zalimin ise Allah'ın katında azabı vardır.


İbn-i Cerir bu nassın Sabit b. Kays b. Şemmas ile onun hanımı hakkında nazil olduğunu zikretmektedir. Bu İslam'daki ilk hul hadisidir. Bu hadise ile ilgili olarak birçok senetlerle varid olmuş rivayetlerden ikisini zikredelim:


İbn Abbas'dan rivayet edildiğine göre Cemile bint Selul Peygamber (ﷺ)’in yanına gelerek şöyle söyledi:

-  Allah'a yemin ederim ki Sabit b. Kays’ın dinine bağlılığını da ahlakının güzelliğini de tenkit etmiyorum. Fakat ben İslam içerisinde küfre girmiş olmaktan korkarım. Ondan o kadar tiksiniyorum ki, tahammül edemiyorum. Bunun üzerine Peygamber (ﷺ) ona şöyle söyledi:

-  Mehir olarak sana vermiş olduğu bahçesini ona göre verecek misin?

Hanımı:

-  Evet deyince Peygamber (ﷺ) ona bahçesini almasını ve daha fazla bir şey istememesini emretti. Bu hadisi İbni Mace, Ceyyid ve müstakim bir İsnad ile rivayet etmiştir.


İbn Abbas'dan gelen bir yolla şunu rivayet etmektedir:  İslam'da ilk hul Abdullah b. Übeyy'in kız kardeşinin hul’udur. Resulullah (ﷺ)in yanına gelerek:

-  Ey Allah'ın resulü kesinlikle benim başım ile onun başı bir yastıkta bir araya gelemez. Ben çadırın bir kenarını kaldırıp dışarıya bakınca bir grup kişiyle birlikte geldiğini gördüm.  Aralarında en siyahları, boyları en kısa olanları, yüzleri en çirkine olanları oydu. Bunun üzerine kocası:

-  Ya Resulallah ben ona servetimin en değerlisini verdim. Bir bahçemi verdim. Bana bahçemi geri verecek olursa (boşarım) dedi. Peygamber (ﷺ) Efendimiz:

-  Ne dersin diye hanımına sorunca O da:

-  Veririm isterse de fazlasını da veririm demesi üzerine Peygamber (ﷺ) onları birbirinden ayırdı. 


Hul ile ilgili örnekler çoğaltılabilir. Hul esnasında kocanın hanımına mehir olarak verdiğinden fazlasını alması caiz olur mu? Hanefi mezhebi alimleri eğer haksız taraf kadın ise kocanın mehir olarak verdiğinden fazlasını alması caizdir. Bundan fazlasını alması ise caiz değildir. Daha fazlasını isteyecek olursa ancak hakimin hükmü ile caiz olur. Şayet haksız taraf kendisi ise ondan hiçbir şey alması caiz değildir. Alacak olursa hakimin hükmüyle caiz olur. İmam Ahmed de şöyle demektedir: Hul yapan kadından kocası mehir olarak verdiğinden fazlasını alamaz.  


Hul Hanefi mezhebine göre bir bain talaktır. İmam Malik ve Şafi'nin görüşü de budur. İmam Ahmed ve Şafii'nin kadim görüşüne göre ise hul bir talak değil nikah akdinin feshedilmesidir. Buna göre bir kimse hanımını iki talak ile boşarsa sonra da o hanımını ondan hul isteyecek olursa ve hul yaparsa tekrar onunla evlenmesi caiz olur.


Dört mezhebin imamlarına görüşüne göre, hul’ü kabul eden  koca hul yapan karısına rızası olmadan iddet içerisinde ricat yapıp geri dönemez. İddet süresi içerisinde ise onunla evlenebileceği konusunda hepsi de ittifak etmişlerdir.


فَاِنْ طَلَّقَهَا فَلَا تَحِلُّ لَهُ مِنْ بَعْدُ حَتّٰى تَنْكِحَ زَوْجًا غَيْرَهُۜ فَاِنْ طَلَّقَهَا فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَٓا اَنْ يَتَرَاجَعَٓا اِنْ ظَنَّٓا اَنْ يُق۪يمَا حُدُودَ اللّٰهِۜ وَتِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِ يُبَيِّنُهَا لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

230- “Şayet erkek eşine bir daha üçüncü kez boşarsa, artık bundan sonra kadın başka bir kocaya nikahlanıp varıncaya kadar ona helal olmaz. Şayet bu koca da onu boşar ve onlar Allah'ın hududunu ikame edeceklerini zannederlerse, tekrar birbirlerine dönmelerinde her ikisi için de bir vebal yoktur. Bunlar Allah'ın hudududur. O bunları bilen bir kavim için açıklıyor.”


Şayet koca hanımını iki defa boşadıktan sonra üçüncü defa da hanımını boşayacak olursa artık ondan başka birisi ile nikahlanıncaya kadar ona haram olur. Yani bu ikinci koca sahih bir nikah sonucu onunla ilişki kuracaktır. 


Nikah olmaksızın herhangi birisi onunla ilişki kuracak olursa, isterse cariye olması sonucu bu gerçekleşmiş olsun (birinci kocasına) yine helal olmaz. Çünkü bu ikinci kocası değildir. Aynı şekilde evlendiği halde kocası onunla ilişki kurmayacak olursa yine birinci kocasına helal olmaz.


İşte sahih bir nikah ile kendisini nikahlayan bu ikinci koca, şayet onunla ilişki kurduktan sonra boşanacak olursa, o takdirde iddetinin bitmesinden sonra birinci kocasına helal olabilir. Evlilik hayatına yeniden dönmek isteyecek olurlarsa yeni bir akit yapma imkanına sahiptirler.

Yüce Rabbimiz şerri hükümlerin ilim sıfatına sahip bir topluluğa açıklanmış olduğu sınırlarını teşkil ettiğini beyan etmektedir. Bilmeyen bir topluluk ise zaten cahildir onlar haramı da helali de bilmezler.



وَاِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَٓاءَ فَبَلَغْنَ اَجَلَهُنَّ فَاَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ اَوْ سَرِّحُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍۖ وَلَا تُمْسِكُوهُنَّ ضِرَارًا لِتَعْتَدُواۚ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُۜ وَلَا تَتَّخِذُٓوا اٰيَاتِ اللّٰهِ هُزُوًاۘ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَمَٓا اَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنَ الْكِتَابِ وَالْحِكْمَةِ يَعِظُكُمْ بِه۪ۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ۟


231- “Ve kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirince artık onları ya iyilikte tutun veya iyilikle salıverin. Sırf zulm edebilmeniz için zararlarına onları tutuvermeyin.  Kim böyle yaparsa muhakkak kendi nefsine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini oyuncak edinmeyin. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve size onunla öğüt vermek için indirdiği kitabı ve hikmeti düşünün. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah şüphesiz her şeyi bilendir.” 


Bunlardan herhangi birisi hanımını boşayacak olur ise ve bu boşamada ricat yapmak hakkına sahip ise; ya hanımını tutsun, yani tekrar maruf bir şekilde iyilikle onu nikahına geri alsın ve bunun için de şahit tutsun, güzel bir şekilde onunla geçinmeye niyet etsin, yahut da serbest bıraksın.


Yani iddetini bitirinceye kadar ona ilişmesin. Ondan sonra da evinden en güzel bir şekilde, onunla geçinmeye niyet etsin, yahut da serbest bıraksın. Yani iddetini bitirinceye kadar ona ilişmesin.


Ondan sonra da evinden en güzel bir şekilde, herhangi bir anlaşmazlık, düşmanlık, karşılıklı hakaret ve nahoş davranışlar olmadan evinden çıkarsın. 

Zarar vermek kastı ile kadın tutmayı Allah yasaklıyor. Bu o zamanlarda şöyle oluyordu: Koca hanımını boşuyordu. Kadının iddetinin bitmesi yaklaşınca sırf ona zarar vermek için ve gidip başkasına nikahlanmasını engellemek için ricat yapıyor, arkasından bir daha boşuyordu. Böylelikle kadının iddetinin bitmesi yaklaşıncaya kadar bekliyor, süre yaklaşınca onu tekrar boşuyordu, ki kadının iddeti uzun bir süre devam etsin. 

Bu Allah'ın ayetleri ile oynamak manasına geliyordu ve Allah bunu yasak ediyor. Onun ayet ve hükümlerinin tam bir ciddiyetle ele alınmasını Allah emir buyuruyor. Rabbimiz Resulüne hidayet apaçık deliller kitapları indirmek ve Sünnet ile göndermek suretiyle bize olan nimetini hatırlamamızı emrediyor. 

Bütün bu delilleri Allah bize emirler vermekte, yasaklar koymakta, haramları işlemek halinde tehditte bulunmaktadır. Daha sonra Rabbimiz yaptığımız ve yapmadığımız bütün hususlarda takvayı göz etmemizi emretmektedir. Arkasından yüce Allah bilgisinin her şeyi kuşattığını, bu sebepten dolayı da gizli ve açık hiçbir işimizin ona saklı kalmayacağını ve bundan dolayı bizi hesaba çekeceğini bilmemizi emretmektedir.


وَاِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَٓاءَ فَبَلَغْنَ اَجَلَهُنَّ فَلَا تَعْضُلُوهُنَّ اَنْ يَنْكِحْنَ اَزْوَاجَهُنَّ اِذَا تَرَاضَوْا بَيْنَهُمْ بِالْمَعْرُوفِۜ ذٰلِكَ يُوعَظُ بِه۪ مَنْ كَانَ مِنْكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ ذٰلِكُمْ اَزْكٰى لَكُمْ وَاَطْهَرُۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ



232- “Kadınları boşadığınız vakit onlar iddetlerini bitirdiler mi aralarında maruf ile anlaştıkları takdirde kocalarıyla tekrar evlenmelerine mani olmayın. İşte sizden Allah'a ve ahiret gününe inanmış olanlara bununla öğüt veriliyor. Bu sizin için daha iyi daha temizdir. Allah bilir siz bilmezsiniz.”


Burada hanımın iki defa boşanmış olan erkeğin hükmü açıklanmaktadır. Bu kadının iddeti bittikten sonra koca onunla tekrar evlenmek ve ona geri dönmek istiyor, kadın da bunu istiyor fakat kadının velileri de o kadını bu kararından alıkoyuyorlar ise Yüce Allah kadını bu işten alıkoymalarını nehy ediyor.


Allah'ın şeriatına iman eden, onun tehdidinden ve ahiret yurdundaki azaptan, ahiret yurdunda görülecek amellerin karşılığından korkan kişilerin tutacağını, öğüt alacağını ve buna karşı uygun olanı yapacakları belirtilmektedir. Bu hareket şeriaten daha hayırlı olacağını nefisleri daha çok tezkiye ve kalpleri daha çok temizleyeceği belirtilmektedir. Allah azze ve cellenin verdiği her emirde ve yasakladığı her şeyde bizim için faydalı olacak  yine zararlı olacak şeylerin olacağını ve bunları bizim bilemeyeceğimizi O’nun bileceği ifade edilmektedir. 


وَالْوَالِدَاتُ يُرْضِعْنَ اَوْلَادَهُنَّ حَوْلَيْنِ كَامِلَيْنِ لِمَنْ اَرَادَ اَنْ يُتِمَّ الرَّضَاعَةَۜ وَعَلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِۜ لَا تُكَلَّفُ نَفْسٌ اِلَّا وُسْعَهَاۚ لَا تُضَٓارَّ وَالِدَةٌ بِوَلَدِهَا وَلَا مَوْلُودٌ لَهُ بِوَلَدِه۪ وَعَلَى الْوَارِثِ مِثْلُ ذٰلِكَۚ فَاِنْ اَرَادَا فِصَالًا عَنْ تَرَاضٍ مِنْهُمَا وَتَشَاوُرٍ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَاۜ وَاِنْ اَرَدْتُمْ اَنْ تَسْتَرْضِعُٓوا اَوْلَادَكُمْ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اِذَا سَلَّمْتُمْ مَٓا اٰتَيْتُمْ بِالْمَعْرُوفِۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ



233- “Anneler çocuklarına tam iki yıl emzirirler. Bu emzirmeyi tamamlamak isteyen içindir. Onların yiyeceği, giyeceği, maruf şekilde çocuk kendisinden alana aittir.  Kimse gücünün üstünde bir şeyle mükellef olmaz. Ne anne çocuğu yüzünden ne de baba çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Mirasçıya düşen de bunun gibidir. Eğer kendi aralarında anlaşarak tanışarak çocuğu memeden kesmek isterlerse ikisine de bir mebal yoktur. Çocuklarınızı emzirmek isterseniz vereceğinizi Maruf ile teslim etmek şartıyla size yine vebal yoktur. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah yaptığınız şeyleri görendir.”


Bu ayeti kerimede Yüce Allah annelere çocuklarını tam anlamıyla çocuklarını iki sene emzirmelerini irşad etmektedir. Bu emir de çocuk annesini memesinden başkasını kabul etmiyor, süt anne bulunamıyor ya da baba süt annesinin ücretini ödemekten aciz bulunuyor ise vücub ifade eder. Baba annelerin nafaka ve giysilerinin iyilikle karşılamakla yükümlü oldukları açıklanmaktadır.


Çocuk kendisine ait olan babanındır Baba onların yiyeceklerini ve giyimlerini israfsız ve kısmak söz konusu olmaksızın sağlamakla yükümlüdür. 

Kimse gücünün üstünde bir şeyle mükellef olmaz Allah Hiçbir insana sahip olduğundan ve imkanından fazlasını yüklemez.


Ne anne çocuğu yüzünden ne de baba çocuğu yüzünden zarara sokulmasın. Hiçbir anne kocasına çocuğu sebebiyle zarar vermeye kalkışmasın. Mesela çocuğa katı davranmak, kocadan adil olmayan yiyecek ve giyecek isteğinde bulunmak, çocuğa karşı ilgisiz davranmak suretiyle babanın sürekli kalbini meşgul etmek, çocuk kendisine alıştıktan sonra ona bir süt anne ara demek ve benzeri şeyler bunun kapsamına dahildir. 


Hiçbir baba da çocuğu sebebiyle karısına zarar vermeye kalkışmasın ona sağlaması gereken yiyecek ve giysileri sağlamamak, çocuğu emzirmek istediği halde ondan çekip almak gibi şekillerde olabilir.


Mirasçıya düşen de bunun gibidir yani çocuğun babasının vefat etmesiyle hayatta kalan mirasçıların çocuğun emzirilmesini, korunmasını, geçimini sağlamasını ve giyeceğini sağlamakla baba gibi sorumludur. 


Eğer kendi aralarında anlaşarak tanışarak çocuğu memeden kesmek isterlerse ikisine de bir Vebal yoktur bu süre 2 yılı aşmış isterse olsun isterse 2 yıldan az olsun bu konuda onlara günah yoktur bu ise sınırlama getirdikten sonra bu sınırları genişleten bir buyruktur.


Çocuklarınızı emzirmek isterseniz vereceğinizi iyilikle teslim etmek şartıyla size yine bir vebal yoktur. Çocuğun bakımı nafakası babaya düşer annenin çocuğu boşandıktan sonra emzirme görevi yoktur. Ancak çocuğun başkasının memesini almaması veya Süt anne bulunamaması halinde annenin çocuğunu emzirmesi gerekir. Baba çocuğu emzirmek için ücretle süt anneye vereceği ücreti eğer boşadığı kadın iddet döneminde ise ona ücret vermesi caiz değildir. İddeti bitmişse öz annesine ücret verilmesinde bir beis yoktur.




وَالَّذ۪ينَ يُتَوَفَّوْنَ مِنْكُمْ وَيَذَرُونَ اَزْوَاجًا يَتَرَبَّصْنَ بِاَنْفُسِهِنَّ اَرْبَعَةَ اَشْهُرٍ وَعَشْرًاۚ فَاِذَا بَلَغْنَ اَجَلَهُنَّ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ ف۪يمَا فَعَلْنَ ف۪ٓي اَنْفُسِهِنَّ بِالْمَعْرُوفِۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ



234- “İçinizden ölüp de geriye zevce bırakanların eşleri, kendi kendilerine 4 ay 10 gün beklerler. Bu müddeti bitirdikleri vakit, onların kendileri için maruf olanı yapmalarından dolayı size günah yoktur. Ve Allah işlediklerinizden haberdardır.”


Bu ayeti kerimede Yüce Allah kocaları vefat etmiş bulunan hanımların 4 ay 10 gün iddet beklemelerini emretmektedir. Bu hükmün ister vefat etmiş olsun isterse de olmasın bütün zevceleri kapsamına aldığı üzerinde İcma vardır. 4 ay 10 gün iddeti sona erecek olursa kadının helal ve temiz evlilik yapmak maksadıyla meşru bir şekilde süslenmesinde, bunu hissettirmesinde onun için bir vebal söz konusu değildir. Fakat meşru olmayan yollara başvuracak şekilde bir arayış yapanların bu tür davranışlarına engel olmazsanız, bu durumda Allah indinde sorumlu olursunuz. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.  



وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ ف۪يمَا عَرَّضْتُمْ بِه۪ مِنْ خِطْبَةِ النِّسَٓاءِ اَوْ اَكْنَنْتُمْ ف۪ٓي اَنْفُسِكُمْۜ عَلِمَ اللّٰهُ اَنَّكُمْ سَتَذْكُرُونَهُنَّ وَلٰكِنْ لَا تُوَاعِدُوهُنَّ سِرًّا اِلَّٓا اَنْ تَقُولُوا قَوْلًا مَعْرُوفًاۜ وَلَا تَعْزِمُوا عُقْدَةَ النِّكَاحِ حَتّٰى يَبْلُغَ الْكِتَابُ اَجَلَهُۜ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا ف۪ٓي اَنْفُسِكُمْ فَاحْذَرُوهُۚ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ حَل۪يمٌ۟



235- “Kadınları nikahlamak isteğinizi üstü kapalı bildirmenizden veya böyle bir arzuyu gönüllerinizde saklamanızdan dolayı size bir vebal yoktur. Allah bilmiştir ki siz onları mutlaka hatırlayacaksınız, fakat maruf olan bir sözle söylemeniz müstesna. Onlarla gizlice sözleşmeyin. İddeti nihayet bulmadıkça nikah bağını bağlamaya kalkmayın. Ve bilin ki şüphesiz Allah gönüllerinizde olanı bilir. Artık ondan sakının ve yine bilin ki şüphesiz Allah Ğafurdur, Halimdir”


İddet bekleyen kadınlara açıktan açığa değil de üstü kapalı ifadeler ile evlilik için talip olmayı mübah kıldığı gibi, (mesela; “Sen güzelsin” veya “Saliha bir kadınsın, ben de evlenmek istiyorum” gibi onun kendisi ile evlenmek istediğini hissettirerek kendisi de onu arzukuyor ise, başkasıyla evlenmemesini ima eder ve açıktan açığa nikahtan söz etmez. “seninle evlenmek istiyorum” demez) gizlice onlarla ittifak etmeksizin içimizden onlara talip olma duygusunu taşımayı da mübah kılmaktadır. İddetten sonra evlenmek istediğini açıkça söylemek ise, Öncelikle söz konusu olur. Yüce Allah'ın bize bunu mübah kılışının sebebi ise, onun bizim nefislerimizde olanı ve nefislerimizin arzusunu bilmesi dolayısıyladır. Diğer taraftan Yüce Allah aynı ayet-i kerimede iddet bitmedikçe açıktan nikah akdi yapmayı haram kılmıştır. Bu ayeti kerime ile de kadınlar hakkında içimizde yer eden duygular dolayısıyla bizleri bir çeşit tehdit etmekte kötülükten uzak kalıp hayrı yapma yolunu göstermekte, bununla birlikte de rahmetinden de iyilik yapacağından da ümit kestirmemektedir.




لَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اِنْ طَلَّقْتُمُ النِّسَٓاءَ مَا لَمْ تَمَسُّوهُنَّ اَوْ تَفْرِضُوا لَهُنَّ فَر۪يضَةًۚ وَمَتِّعُوهُنَّۚ عَلَى الْمُوسِعِ قَدَرُهُ وَعَلَى الْمُقْتِرِ قَدَرُهُۚ مَتَاعًا بِالْمَعْرُوفِۚ حَقًّا عَلَى الْمُحْسِن۪ينَ



236- “Temas etmediğiniz veya bir mehir kesmediğiniz kadınları boşamışsanız size vebal yoktur. Şu kadar ki zengin olan kudretince, darda bulunan da halince Maruf bir fayda ile onları faydalandırmalı. Bu iyilik edenlerin üzerine bir borçtur.”


Rabbimiz nikahlandıktan sonra kendilerine el sürmeksizin veya onlar için bir mehir belirtmeksizin kadınları boşamanızda sizin için bir günah yoktur. Kadınları boşamanız halinde onları faydalandırın. İstemeye istemeye onları boşadığınız için onların kalplerini kırdığınızdan dolayı, onlara karşı bir iyilikte bulunun. Hanefi mezhebine göre faydalandırma Mut bir dış elbise bir iç elbise ve bir başörtüsüdür Yani cilbap onun içindeki elbise ve başörtüsüdür hanefiler ve cumhur ulemaya göre bu vaciptir nesefi şöyle demektedir bize göre Mut'a Yalnız böyle bir kadın için vaciptir diğer boşanmış olan kadınlar için ise müstehaptır. 


Taberi ayeti kerimede zengin kendi imkanına göre fakir de kendi imkanına göre buyurulmasını göz önünde bulundurarak Mut'a denilen eşyanın kadının mehrini  göz önünde bulundurarak takdir edilemeyeceğini erkeğin mali gücü göz önünde bulundurularak takdir edileceğini bu itibarla erkeğin boşadığı kadına vermesi gereken eşyadan maksadın en fazla bir köle orta olanı para en azı ise elbisedir elbiseden kasıt Hanefi mezhebinin ortaya koymuş olduğu görüştür.


وَاِنْ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ اَنْ تَمَسُّوهُنَّ وَقَدْ فَرَضْتُمْ لَهُنَّ فَر۪يضَةً فَنِصْفُ مَا فَرَضْتُمْ اِلَّٓا اَنْ يَعْفُونَ اَوْ يَعْفُوَا الَّذ۪ي بِيَدِه۪ عُقْدَةُ النِّكَاحِۜ وَاَنْ تَعْفُٓوا اَقْرَبُ لِلتَّقْوٰىۜ وَلَا تَنْسَوُا الْفَضْلَ بَيْنَكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ


237- “Bir mehir kestiğiniz takdirde temas etmeden önce onları boşarsanız kestiğiniz nehrin yarısı onlarındır. Meğer kendileri vazgeçmiş veya nikah düğümü elinde bulunan kimse bağlamış ola. Bağışlamanız ise takvaya daha yakındır.  Aranızdaki fazileti de unutmayın. Şüphesiz Allah yaptığınız şeyleri görendir”


Mehrini belirleyip de kendileri ile temas kurmadan boşandığınız takdirde o zaman belirlemiş olduğunuz mehrin yarısını onlara ödemelisiniz. 

Meğer kendileri kadınlar haklarından sizin lehinize vazgeçmiş veya nikah düğümü elinde bulunan kimse ola nikah düğümü elinde bulunan kocanın kendisidir. O böyle bir durumda mehrin tümünü de ödeyebilir. Şer’an vacip olan mehrin yarısının ödenmesidir. Ancak karşılıklı olarak fazilet izhar edilip kadının verilen yarısını almaması veya erkeğin öbür yarısını da verip mehrin tamamını ödemesi hali bundan müstesnadır. 


Bağışlamanız ise takmaya daha yakındır Bu herkese hitaptır. Yani kocanın mehrinin tümünü ödemek suretiyle bağışta bulunması onun için hayırlıdır. Kadının da tümünü bağışlayarak almaması Onun için hayırlıdır. Çünkü bağışlamak hem elde etmek, hem de takvaya daha yakındır. 


Aranızdaki fazileti de unutmayın birbirinize karşı faziletli muamele etmeyi ihmal etmeyin. 


Şüphesiz ki Allah yaptığınız şeyleri görendir Buna göre her kişiye kendi ameline uygun ceza ile karşılık verir .



حَافِظُوا عَلَى الصَّلَوَاتِ وَالصَّلٰوةِ الْوُسْطٰى وَقُومُوا لِلّٰهِ قَانِت۪ينَ


238- “Namazlara ve orta namaza devam edin. Ve Allah'ın divanına tam huşu ile durun.”


Namazların vakitlerine, rükünlerine şartlarına riayet ederek devamlı olarak namazlarınızı aksatmadan kılınız. Aynı şekilde namazla Allah'a tam bir huşu ile huzurunda tam bir zillet ve teslimiyetle durma emretmektedir yüce Allah kullarına namazları gereğince yerine getirmek ona dair emri son derece sıkı tutmak ile ilgili buyruklarını zikretmektedir. 


Müfessirler bu ayeti kerimede zikredilen orta namazdan neyin kastedildiği hususunda farklı görüşler beyan etmişlerdir:


Bunun akşam namazı, yatsı namazlarının bütünü, sabah, hatta cenaze namazı, cuma namazı, korku namazı, Ramazan Bayramı ve kurban bayramı namazı, vitir namazı, kuşluk namazı olduğunu söylenmiştir bu kapalı bir ifadedir. Hangisi olduğu bilinmemektedir. Tıpkı sene içinde veya ramazan ayında yahut da ramazanın son 10 gününde Kadir gecesinin gizlenmiş olması gibi gizlenmiştir ki, hepsini gereğince muhafaza edebilsinler de denilmiştir.


Orta namazın ikindi namazı olduğuna dair gösterilen delillerden bir tanesi de imam Ahmed b. Hanbel'in yaptığı şu rivayettir: Hazreti Ali (radiyallahu anh) dedi ki Resulullah (ﷺ) Ahzab (Hendek Savaşı) gününde şöyle buyurdu: “Bunlar bizi orta namazını yani ikindi namazını kılmaktan alıkoydular. Allah kalplerini de evlerini de ateşle doldursun.” buyurdu. 


Başka bir rivayette Hz. Aişe (radiyallahu anha)'dan azadlık kölesi Yunus'a kendisi için bir Kur'an nüshası yazmasını emretti ve dedi ki namazlara ve orta namaza devam edin ayeti gelince onu bana bildir. Ben de o ayete gelince ona haber verdim. O da bana “Namazlara, orta namaza ve ikindi namazına devam edin.” şeklinde yazdırdı ve dedi ki ben bunu Resulullah (ﷺ)'den bu şekilde duydum. Tirmizi 


Hazret-i Ali, Abdullah b. Abbas, Ebû Hureyre, Ebû Said el-Hudri, Hazret-i Aişe, Ümmü Seleme, Hazret-i Hafsa, Abdullah b. Mes'ud, Semüre b. Cündeb, Ümmü Habibe, Hasan-ı Basri, İbrahim en-Nehai, Rüzeyn b. Hubeyş, Katade, Dehhak, Mücahid, Ebû Eyyub ve Zır b. Hubeyşe göre bu âyette zikredilen "Orta namaz"dan maksat, ikindi namazıdır demişlerdir.


İkindi namazını vaktinde kılmayan kimse için Resulullah (ﷺ): “İkindi namazını vaktinde kılmayan bir kimse ailesini ve malını kaybetmiş gibidir.”


yine sahih bir hadis-i şerifte Resulullah(ﷺ) şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir: “Bulutlu günlerde namazı erken kılınız. Çünkü İkindi namazını terk eden bir kimsenin ameli boşa çıkmıştır.”


İmam Ahmet ve başkaları Zeyd Bin erkam'dan şu sahih hadisi rivayet etmişlerdir Zeyd dedi ki: Peygamber (ﷺ)  döneminde namazda kişi arkadaşı ile konuşuyor idi bu durum; “Ve Allah'ın divana tam huşu ile durun” buyruğu nazil olana kadar böyle devam etti. Bu buyrukla susmak emri bize verilmiş oldu.


Resulullah (ﷺ) namazda konuşulmaması gerektiğini insanların sözünden hiçbir şey namazda uygun düşmeyeceği, çünkü namaz tesbihtir, tekbirdir ve Allah'ı zikretmekten ibarettir. 


Allah'ın (CC) huzuruna tam bir huşu, esmalarının gölgesinde, sana bolca ihsanlarda bulunan, sizi yokluktan varlığa, sonra tekrar yokluğa ve sonra huzuruna toplayacak olana şu fani dünyada ilahi hakikatinin karşısında boynun eğilmiş bir şekilde tamamıyla gönülden teslim olmuş olarak tevazu ile kıyama ve huzura durun.



فَاِنْ خِفْتُمْ فَرِجَالًا اَوْ رُكْبَانًاۚ فَاِذَٓا اَمِنْتُمْ فَاذْكُرُوا اللّٰهَ كَمَا عَلَّمَكُمْ مَا لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَ



239- “Eğer korkarsanız, yaya veya binmiş olarak kılın. Emin olduğunuzda vakitte de Allah'ın size bilmediğiniz şeyleri öğrettiği şekilde Allah'ı zikredin.”


Kişinin el mükemmel bir şekilde namazını eda etmek imkanını bulamayacağı bir halden söz edilmektedir ki, bu da Savaş hali ve savaşın kızışması halidir. Böyle bir durumda ister süvari, isterse piyade olarak hangisine gücünüz yetiyorsa o şekilde namazımızı kılmamızı emretmektedir. İster kıbleye dönmüş olalım ister dönmeyelim şayet başka türlüsüne gücümüz yetmiyorsa da imaen kılalım. Bu durum sona erdikten sonra bu sefer namazı emrolduğumuz şekilde rüku ile, sücud ile, huşuyla ve tam bir yönelişte kılmamız emredilmektedir. İşte Allah'ın üzerimizdeki nimetine karşılık olabilecek şükür budur. Çünkü o daha önce sapkın cahiller olduğumuz halde bize hakkı öğretmiş ve bize hidayet vermiştir.


Resulullah (ﷺ) Hendek gazvesi günü yaptığı gibi namazı tehir ederler. Hazreti Ali (radiyallahu anh) dedi ki Resulullah (ﷺ) Ahzab (Hendek Savaşı) gününde şöyle buyurdu: “Bunlar bizi orta namazını yani ikindi namazını kılmaktan alıkoydular. Resulullah (ﷺ) ikindi namazını akşam ile yatsı namazı arasında kıldı. Yahut da Müslümanlar Hz. Ömer döneminde Tüsteri fethettikleri günü yaptıkları gibi yaparlar. 


Enes b. Malik'te şöyle demiştir: “Tüster kalesinin muhasarası sabah aydınlanmaya başlayınca gerçekleşti. Savaş oldukça kızıştı ve savaşçılar sabah namazını kılmak imkanını bulamadılar. Bu sebepten günün ancak yükselmesinden sonra namaz kılabildiler. Biz bu namazı Ebu Musa ile birlikte kıldık sonra da zafer müyesser oldu. Enes der ki: “Bana dünya ve dünyadaki her şeyin bu namaza karşılık verilmesi bile beni memnun etmez.” Buhari'nin lafzıdır. 


İbni Ömer korku namazına dair soru sorulduğunda O da bu korku namazını Nisa suresi/101. ayetinde geçtiği şekilde anlatırdı sonra da şunları eklerdi: ”Şayet bundan daha fazla bir korku söz konusu olacak olursa ayakta veya binekler üzerinde, ister kıbleye dönmüş isterse dönmemiş olsun namaz kılarlar.” 


Cabir bin Abdullah şöyle demiştir göğüs göğüse kılıçla vuruşulmakta ise o zaman yüzü hangi tarafa olursa olsun başıyla ima da bulunsun. İşte Yüce Allah'ın “Eğer korkarsanız yaya veya binmiş olarak kılın. Buyruğunda kastedilen durum budur.” demiştir.


وَالَّذ۪ينَ يُتَوَفَّوْنَ مِنْكُمْ وَيَذَرُونَ اَزْوَاجًاۚ وَصِيَّةً لِاَزْوَاجِهِمْ مَتَاعًا اِلَى الْحَوْلِ غَيْرَ اِخْرَاجٍۚ فَاِنْ خَرَجْنَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ ف۪ي مَا فَعَلْنَ ف۪ٓي اَنْفُسِهِنَّ مِنْ مَعْرُوفٍۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ


240- “İçinizden vefat edip de eşlerini geride bırakanlar, bir seneye kadar eşlerinin evlerinden çıkarılmayarak geçimlerinin sağlanmasını vasiyet etmiş olmalıdırlar.  Şayet kendileri çıkarlarsa, artık onların maruf şekilde kendileri için yapacaklarından dolayı size mesuliyet yoktur. Allah Azizdir hakimdir.”


Ey müminler sizden kim ölür de geride eşleri kalırsa, Allah size o kadınları tam bir yıl ölen kocaların evinden çıkarmamanızı farz kıldı. Bu ayet dört ay on gün ayeti ile nesh olunduğu görüşünü ibni Kesir söylemektedir: Buhari şöyele demektedir: İbn ez-Zübeyr dedi ki: Ben Osman b. Affan’a: 

- “İçinizden vefat edip de eşlerini geride bırakanlar…”  buyruğunu öteki ayet nesh ettiği halde niye yazıyorsun veya olduğu gibi bırakıyorsun? Bana:

-  Ey kardeşimin oğlu, ben hiçbir şeyin yerini değiştirmem, diye cevap verdi.”


Eğer kadınlar ölen kocalarının evlerini bir yılı tamamlamadan terk ederlerse onların kocalarının yasını tutmayarak evlerinin terk etmelerinde, süslenip koku sürmelerinde, ölenin varisleri için bir zorluk ve sorumluluk yoktur. Allah, ceza verişinde her şeye galiptir, koyduğu şeriat ve hükümlerde hikmet sahibidir. 

Bu ayet nesh edilip hükmü değiştirilmiş veya mensuh hükmü kaldırılmış ise kadın kocanın mirasçısı arasında bulunmaktadır. Oturduğu kocasının evinde kalma hakkı yok mudur? Kocası vefat etmiş olan kadının kocasının evinde kalma hakkının vacib olduğunu kabul edenler, bunu tayin edilmiş haklar cümlesinden kabul ederler.   



وَلِلْمُطَلَّقَاتِ مَتَاعٌ بِالْمَعْرُوفِۜ حَقًّا عَلَى الْمُتَّق۪ينَ


241- “Boşanan kadınlar için maruf şekilde geçimlerini sağlamak vardır. Bu, müttakiler üzerinde bir borçtur.”



Her boşanan kadının örfe göre elbise giyim kuşam ve iyilikle istifade edilecek şeyler de hakkı vardır. Bu rablerinin emirlerine tutup yasaklarından kaçınan takva sahipleri üzerine bir borçtur. Evlenmek istediğiniz kadınla cinsel birleşme vaki olmamış kadınlar kastedilmekte ise o zaman onlar böyle boşanırlarsa bu kadınlara verilmesi gereken eşyaya islam hukukunda Muta denir. 


Mut'a ile boşanan her kadına mı yoksa belli şartlar altında boşanan kadınlara mı verileceği hususunda farklı görüşler zikredilmektedir. Takva sahipleri iddetleri boyunca nafakalarını karşılamak sorumluluğu vardır. Yukarıda bu konudan bahsedilmiştir. 

 

كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ۟


242- “İşte Allah aklınız ersin diye ayetlerini bu şekilde beyan ediyor.”


 Aklımızı kullanırsınız diye Allah ayetlerini İşte bu şekilde açıklamaktadır boşanma ve boşanma ile ilgili hükümler de olduğu gibi hidayette erdiren doğru yolu gösteren Allahu Teala'nın Tevhid ve birliğine delalet eden ayetlerini Sizler o ayetler üzerinde düşünesiniz ve onun katındaki O büyük bahtiyarlığa ulaşırsınız diye bu şekilde açıklamaktadır. 







Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar