Kadiri Yolu

YAŞANAN HAYAT ANLAMSIZ MI

 

YAŞANAN HAYAT ANLAMSIZ MI?


İki karanlığın arasında sınırlı ve kısa bir zaman dilimi içinde yaşanan aydınlık hayat, Kundak ile kefen arasında geçen ömür… Zamanı gelenler, ana rahminden alınıp dünya hayatına, kısa zaman sonra vakti gelince gitmek üzere berzah hayatına bir kefenle yolculuk. 


Hayat sahnesinde herkes kendi istidadına göre bir şeyler yapmakta kendisine tanınan zaman diliminde hayata etkileri olumlu ve olumsuz yansımaktadır. Hayata yapılan bu ince dokunuşlar kaba ve incelikten yoksun ise hayata acı izler ve kötü hatıralar bırakır. Bu hayat sahnesinden çekilip gitse bile geride yaptığı kötülüklerle yıllarca olumsuz olacak yattığı yerde de anıldıkça cezası ağırlaşır. Kim hayır işlerse öldükten sonra hayrı devam eder kimde kötülük etmiş kötü bir yol açmış ise öldükten sonra kötülük ona yazılmaya devam eder. Bu hadisi şerif gereğince bize tanınan cüzi iradeyle seçtiğimiz rolün bundan sonraki hayatımıza vuracağı damganın karşılığını iyi düşünelim ahiret hayatımızı berbat edip bedbahtlardan olmayalım gençler. 


Hayatı hatalarla ve zulümle doldurmak yerine hiç yaşamamış olmak en güzeli olsa gerek. Ömür sermayesini har vurup harman savurup elden çıkarmak zararla biten bir ticaret olsa gerek.  


Yaşlılar; "Hey gidi gençlik günlerim hey!" derler neden acaba? Boşa harcanmış yılların acı bırakan zararları mı görüldü? Ne yazık ki bize daha gençtir bey veya annesi ileride yapar eder diyen aklı evvel ebeveynlerin bizi hazırlamaması ile düşülen hataların bir serzenişi midir? Demek ki, sizde yaşarken hayatı öğrenenlerin tecrübelerinden istifade edemeyenlerdensiniz. "Yapamadınız değil mi, etmek istediğiniz şeyleri edemediniz, almak istediklerinizi alamadınız, vb."  Verimsiz bir hayat yaşadınız hep hüsran neden bir genç olarak ailem beni tecrübeleri ile donatmadılar bana neden özen göstermediler beni hayatın bu karanlık yüzü karşısında hazırlamadılar. Acaba yetişme tarzım bana özendirilen hayat karşısında ailemin tecrübelerinden istifade etmeme izin vermeyen bir körlüğe mi tutuldu! Acaba bu körlüğün belirtisi kuşak çatışması denen illet mi sizde mi ah çekenlerden siniz?


Kainat müthiş ve bilgimizin dışında büyük bir yapıya sahip bu yapıyı yoktan var eden onun içince elverişli imkanları insanlara ve cinlere sunan yüce olan varlığın muhakkak ki her varlığı bir sebep üzere yaratmıştır ve hiç biri başı boş yaratılmamıştır;  


"Yoksa insan başıboş bırakılacağını mı sanır ?"(1)


Hayat ve ölüm bir dengedir. Anlamlı bir yapıları var. Hayatın zorlukları olduğu gibi ölümünde zorluğu var. Hayat zor ben gidiyorum diyemezsiniz kendi isteğinizle gerçekleşecek bir ölüm her şeyin sonu değil ebedi bir cezanın başlangıcına adım atmak olacaktır. Bizi yaratan, "Nefislerinizi öldürmeyin"(2) buyurarak, hayatta aradıklarımı bulamadım deyip intihara kalkışmayı  yasakladı. Hatta İslam'ın Peygamberi; "Başına gelen beladan dolayı hiç kimse, ölümü istemesin. Bunu yapmak zorunda kalırsa : 

- Allah'ım? Benim için yaşamak hayırlı ise beni yaşat, ölüm hayırlı ise beni öldür."(3) desin, buyurarak, ölümü temenni etmeyi bile hoş görmedi. Şehitlik müstesna.  


İnsanın kendini bilmesi ve kendini tanıması... Sonra yaratanını bilip inanması, hayatı anlamlı kılan öyle bir duygudur ki, tarih boyunca bütün Peygamberler ve onların yolunda giden ütün büyük insanlar, insanları bu yüce davaya çağırmışlar, gerekince de bu yüce davanın kavgasını vermişlerdir. Bir dönüş yolculuğu anlamına gelen dünya hayatından, eli boş dönenlerden olmak, ne büyük kayıp, ne büyük zarar !..


Her gün, insanın içini titreten bir ses, saatin her çalışında tekrar edip duruyor: Gündüz bitiyor, gece yaklaşıyor; Allah için bugün ne yaptın, gündüzden geceye ne hazırladın? Bu sorulara cevap vermek o kadar zor ki !..


Kendini ve yaratanını bilmek demek, yaratılışın sırrına ermek ve uymak demektir. Yaratılışın ilahi kanunlarını istismar etmeden, onun gereğini yapmak demektir. Yani her şeyi yerli yerinde kullanmak, her şeye kendi değerini vermek ve adaleti ayakta tutmak demektir.


Sevgili Peygamberimizin bir gün şöyle buyurduğuna şahit oluyoruz: "İsrail oğullarından bir adam, öküzün sırtına binmişti. Hayvan, o kişiye dönüp baktı ve dedi ki: Ben bunun için yaratılmadım, ben ancak çift sürmek için yaratıldım."(4)


Öküz, sırtına binilmesi için değil, çift sürmek için yaratılmış. İnek de çifte sürülsün diye değil, sütünden içilsin diye yaratılmış. Kedi fareyi yakalar, köpek sürüyü bekler, yağmur toprağı diriltir, toprak insanı besler... Hepsi yaratılış gayesinin hedeflerine doğru şaşmadan devam ederler.


Kainatta her şey, bir şey için yaratılır da insan, "iş olsun!" diye mi yaratılır? Asla !... Ve yaratan buyuruyor ki: "Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım."(5)


Gerçek hayat, kendisini yaratana yakınlık kazanarak can bulan hayattır. Yoksa, karganın hayatı pislik yemekle geçer.


1- Kur'an-ı Kerim, Kıyame, 75/36

2- Kur'an-i Kerim, Nisâ, 4/29

3- Buhari, Merza, C: 12, Hadis No: 1916

4- Buhari, Hars, C: 7, Hadis No: 1049

5- Kur'an-ı Kerim, Zâriyat, 51/56

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar