Kadiri Yolu

 

Hz Peygamber (sav) Miraç Gecesi Allah’ı gördü mü


Seyyid Abdulkadir Geylani, miraç hadisesinde nasıl bir yol izlemiş onun bu konu hakkında görüşü nedir?  

Seyyid, Resulullah’ın (ﷺ) Miraç Gecesi Allahu Teâlâ’yı görmesini baş gözüyle onun kalple ve rüyadan olmadığına iman ederiz demektedir. Zira Cabir bin Abdullah (Ra. Anhüma) Peygamber Efendimiz (ﷺ) Necm suresinin 13. ayeti kerimesinde: “Elbette onu gördü” ayeti kerimesi üzerine “Ben Rabbime şeksiz ve Şüphesiz olarak konuşarak gördüm.” buyurduğunu ve “Sidretü’l-Münteha yanında” ayeti kerimesi üzerine: “Ben sidretü’l-Münteha’dan Rabbime gördüm, hatta ilahi vechinin nuru benim için zahir oldu.” buyurduğunu bildirmiştir. Gunye’sinde bu konuya bu şekilde delillendirmektedir. Ayrıca

Geylani tefsirinde Necm suresinin 5 İle 18 Ayetlerini Abdulkadir Geylani şu şekilde tefsir etmektedir: 
(Necm 5. Ayet)

Gerçekte: lütuf ve keremi gereği Hz. Peygamberin (sav) şanını yüceltip desteklemek üzere ona öğretti. Müthiş kuvvetleri olan, varlık aleminde O’ndan başka gerçek bir varlık olmadığından, O olmadan hiçbir kuvvet ve değişimin olmadığı, her şeyin ancak O’ndan, O’nunla ve yine O’nun için olduğu kudretli bir varlık yani Allâhü ona öğretti. 

(Necm 6. Ayet) 

O, mazhar (Bir şeyin görünür duruma gelmesi)lardan zuhura gelen veya gelmeyip sabit haldeki tüm eşyayı kuşatan zati kudret ve kuvvet sahibidir. Cenab-ı Hak Hz. Muhammed’e öğretip onu destekleyince Hz. Muhammed (ﷺ) adalet yolunda yerleşti ve sabitleşti. 

(Necm 7. Ayet) 

Cenab-ı Hakk’ın halifesi ve vekili olmakta iyice derinleşti. Ve O, işte o zaman Cenab-ı Hakk’ın terbiye ve desteğinin üstünlüğünden en yüksek ufukta yerleşti. 

(Necm 8. Ayet) 

Burası, lâhut(Yüce ve Olağanüstü) aleminin ufku olan ve a’ma(Gözlerin görmediği) âleminden zat güneşinin doğduğu, nur üzere nur bir âlemdir. Sonra Rabbine yaklaştı sarktı. 

(Necm 9. Ayet)

Allâhü Teâla onunla özel bir ilgi ve bağlantı kurdu. Şöyle ki; İkisinin arasındaki yakınlık ve iki yay kadar, yani uluhiyet ve ubudiyet mertebelerini korumakta olan varlığın vücûb ve imkan yaylarının miktarınca: yahut nâsutun (İnsanlık Alemi) tümüyle lâhutta (İlahi Alem, Yüce Olağanüstü) fenâ (yok olma) bulmasından dolayı onlardan daha da az kaldı. 

(Necm 10. Ayeti) 

Hz. Muhammed (sav) bu halde yaklaşınca Kuluna kendi nefsinden daha yakin olan Allahu Teala: kuluna vahyetti. Hz. Peygamber’in (ﷺ) nâsut ve beşeriyet özelliğinden hariç birçok marifet, hakikat, mükaşefe ve müşâhede şeklinde Allah’ın vermiş olduğu vahyi ona vahyetti. 

(Çevirenin notu)

(Müfessir, “şedidül-kuva” nitelemesini umumi yorumun aksine Cebrail’e değil de Allah’a ait bir vasıf olarak tefsir etmektedir. 

(Necm 11. Ayeti)

Böylece Peygamber (ﷺ) gördüğünü gördü, keşf olunan şeyi keşfen bildi. Sonuçta; Hz. Peygamber’in (ﷺ) kalbi yalanlamadı. Gerçekte onun kalbi, lâhut âleminin erişilmez bir boyutudur. İnayet sahiplerinin ve kalp (lübb) sahibi olanların kalplerinde Hak tarafından emanet olarak yerleştirilmiş kalptir. Yüce ufka erişip vasıl olduğunda gördüğü ve şahit olduğu şeyi kalbi yalanlamadı. 

(Necm 12. Ayeti)

Ey hicap ve perde ardında kalmış olan mahrumlar! Muhammed’in keşif ve müşahedesini mi inkâr ediyorsunuz? Şimdi kin ve büyüklenme ile onunla mücadele edip onun gördükleri hakkında, akıllarınızın kabul etmediği, gözlerinizin kör olduğu ve size verilip açılması mümkün olmayan tecrübeye dayalı bu vicdani şeyleri kendisi ile tartışacak mısınız?

(Necm 13. Ayeti) 

Muhammed’in (ﷺ) bu gibi şeyleri yaşamasını nasıl uzak görüp inkâr edersiniz? Allah’a yemin olsun ki bi : akıllı insanların dahi dehşete düştüğü, vehim ve hayallerin hayretler içinde kaldığı o müşâhedeyi görmüştü en yüce ufka (ufuk-ı a’la) ve aynı zamanda hakke’l-yakin mertebesi olan en yakın makâma (makam-ı edna) ulaşmadan ve yükselmeden önce bir kez daha görmüştü. 

(Necm 14. Ayeti)

İşte bu; Sidretü’l- Müntehâ’nın yanında nihayet bulur.

(Necm 15. Ayeti) 

İlme’l-yakin ve ayne’l-yakin mertebeleri bu mertebenin altında yer alır. Çünkü; Cennetü’l- Me’va onun yanındadır.

(Necm 16. Ayeti) 

Orası inayet sahiplerinin Allah ile vuslata şevklerinden dolayı ona doğru yöneldiği görme ve a’yan olma makamıdır, tevhid ve irfan mertebesidir. Bilinen Sidre’yi kaplıyordu. Yani vaat edilmiş olan makâmı örter ve kuşatır. Sürekli yenilenen şuunat-ı ilahi-yenin parlak tecellilerinden meydana gelen şey kaplıyordu. 

(Necm 17. Ayeti) 

Bu tecelli, Allah’ın kerim olan vechine muttali olmakla akılları başlarından giden velayet sahiplerinin bakışlarını hayretler içinde bırakıyordu. Sonuç olarak  Allah’ın yüce isim ve sıfatlarına bağlı ilahi tecelliler, gaybî şuunat(Cenabı Allah’ın Sıfatlarından kaynaklı Haller), cemâl ve celal tecellileri peş peşe geldiğinde Resulullah’ın(ﷺ) gözü, Cenab-ı Hakk’ın zatının vahdetinden şaşmadı ve ayrılmadı. Bu müşâhede esnasında hiçbir şey Hz. Peygamber’i Hak’tan meşgul edip perdeleyemedi. Ve sınırı aşmadı.

(Necm 18. Ayeti) 

Acayip ve eşsiz şeyleri gördüğünde bu görüş onu kulluk mertebesinden çıkarmadı. Bilakis o an ibadet ve itaatin her türlü edebini ve bu mükâşefeye nail olmadan önceki ubudiyetin gereklerinden daha fazlasını yerine getirdi ve o anın edeplerine bağlı kaldı. Allah’a yemin olsun ki, 0, yani Hz. Muhammed (ﷺ) görmüştür. Miraç gecesi gördü Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü. 

Netice Olarak Miraçta Görme Gerçekleşmiştir

Yani en büyük âyetleriyle onu terbiye edip büyüten Rabbinin öylesine en büyük âyetlerini gördü ki bu âyetleri ne keşif ehlinden biri ne yakın bir melek ne de kendi cinsinden bir peygambere göstermemiştir.

Allahü Teâlâ. Miraç gecesinde kendisini habibine aynen göstermiş olduğunu İbn-i Abbâs (radıyallahu anh) Isrâ sûresi onyedinci âyet-i kerimesinin tefsirinde bildiriyor. Ve yine İbn-i Abbâs: «Hullet (dostluk) İbrahim (aleyhisselâm) için, kelâm (konuşma), Musâ (aleyhisselâm) için, rü’yet (baş gözü) ile görme de Muhammed (ﷺ) için olmuştur» dedi.

Yine İbn-i Abbâs, Muhammed (aleyhisselâm) Allahü Teâlâ’yı iki defa dünya gözü ile görmüştür dedi.

(Bu kadar delil var iken, hâlâ Miraç bir hâldir, beden ve ruh bir arada olmamıştır diyenlere aldanmamalı, Ehl-i sünnet âlimlerinden ayrılmamalıdır. Ayrılanlar, ayrıldılar, başkalarını da ayırdılar. Cenâb-ı Hak, Habibinin (ﷺ) Miraç gecesinde zâtını gören gözlerinin hürmetine, bizi Ehl-i sünnet âlimlerinin yolundan ayırmasın. Amin). Görüşü görüşümüzdür.

Hazırlayan: Mahmud Erol

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar