Kadiri Yolu

 

Putlara tapan Müşrikler Hakkında Ayetler

Putlara tapan Müşrikler Hakkında Ayetler

Kur’an’ın indiği Arap yarımadasında  o zaman diliminde ayakta kalan hangi dini gruplar varsa onlarla sert tartışmalara girilmiş, zaman zaman da siyasi bir mücadele yapılmıştır. Kur’an’ın nazil olduğu dönemde o bölgede mevcut olan dini grupların inanış ve davranış biçimlerini ve zamanla dini hakikatleri nasıl çarpıttıklarından ayetlerde bahsedilmektedir.

Arap toplumu Allah’ inanmak ile birlikte, Allah’ın bazı sıfatlarının kendilerine atfedilen nesne ve sembolleri taparak şirk koşuyorlardı. Allah ile insanlar arasında putları şefaatçi kılıyorlardı. Bu zaaf birileri tarafından çıkar, halkın tarafından da bir inanç olarak kabul edilmekte idi. 

Tevhid inancına o zamanda insanın ulaşabilmesi ahlaki ve zihni düzeyde bir cesaret ve başarıdır. Şirk bir anlamda insanın kendi kendine yabancılaşmasıdır. İnsanın kendi kudretini ve yeteneğini dışındaki bir nesneye aktararak onu yüceltmesi, sonra da ona tapınmasıdır. Kur’an sahte ilah yaratmanın, insanın sınırsız bir şekilde ilah üretme yeteneği (yeteneksizliği) olduğunu gösteriyor.

Nitekim, devlet, lider, ırk, ülke, para, altın, kadın, star, makam, mevki vb. pek çok şey birer put haline gelerek insanın yeteneklerini felç edebilmektedir. Aşağıdaki ayetlerde müşrik Arapların inançları ve Hz. Muhammed (sav)’e itirazları aktarılmakta; onlara yönelik cevap ve eleştirilere yer verilmektedir.


68 Kalem Suresi

” 10, 11, 12, 13, 14. (Resulüm!) Alabildiğine yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan lâf götürüp getiren, iyiliği hep engelleyen, mütecaviz, günaha dadanmış, kaba ve haşin, bütün bunlardan sonra bir de soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. 15. Ona ayetlerimiz okunduğu zaman o, «Öncekilerin masalları!» der. 16. Biz yakında onun burnuna damga vuracağız (kibirini kırıp rezil edeceğiz).”(1)

(1) – Bu şahıs Mekke’nin ileri gelenlerinden Velid bin  Muğire’dir. Fakat bu kişilik aynı zamanda tarihin her döneminde karşılaşılacak bir tiptir.


7 A’raf Suresi

” 37. Allah’a iftira eden ya da O’nun âyetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir! Onların kitaptaki nasipleri kendilerine erişecektir. Sonunda elçilerimiz (melekler) gelip canlarını alırken «Allah’ı bırakıp da tapmakta olduğunuz tanrılar nerede?» derler. (Onlar da) «Bizden sıvışıp gittiler» derler. Ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ederler.”


25 Furkan Suresi

” 55. (Böyle iken inkârcılar) Allah’ı bırakıp kendilerine ne fayda ne de zarar verebilen şeylere kulluk ediyorlar. İnkârcı da Rabbine karşı uğraşıp durmaktadır.”

” 60. Onlara: Rahman’a secde edin! denildiği zaman: «Rahman da neymiş! Bize emrettiğin şeye secde eder miyiz hiç!» derler ve bu emir onların nefretini arttırır.”


27 Neml  Suresi

” 66. Hayır; onların ahiret hakkındaki bilgileri yetersiz kalmıştır. Dahası, bu hususta şüphe içindedirler. Bunun da ötesinde, onlar ahiretten yana kördürler. 67. İnkârcılar dediler ki: Sahi, biz ve atalarımız, toprak olduktan sonra, gerçekten (diriltilip) çıkarılacak mıyız? 68. Andolsun ki, bu tehdit bize yapıldığı gibi, daha önce atalarımıza da yapılmıştır. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir. 69. De ki: Yeryüzünde gezin de, günahkârların akıbeti nice oldu, görün!”


17 İsra Suresi

” 41. Biz, onların akıllarını başlarına toplamaları için bu Kur’an’da (çeşitli ikaz ve ihtarları) türlü şekillerde tekrar ettik. Fakat bu, onlara, daha da kaçıp uzaklaşmaktan başka bir şey sağlamıyor.”


12 Yusuf Suresi

” 106. Onların çoğu, ancak ortak koşarak Allah’a iman ederler.” (1)

(1)Arabistan halkında tek tanrı inancı vardı; ancak çeşitli şekillerde Allah’a ortak koşuyorlardı. Mekkeliler, «Melekler Allah’ın kızlarıdır»; bir kısım müşrikler de, «Tanrı’ya yaklaşmak için putlara tapıyoruz» derlerdi. Hıristiyanlar, «İsa Allah’ın oğludur» derken, Yahudiler de «Uzeyr Allah’ın oğludur» diyorlardı. Böylece insanların çoğu Allah’a ortak koşuyorlardı. Ayette bunlara işaret edilmektedir.


6 En’am Suresi

” 136. Allah’ın yarattığı ekinlerle hayvanlardan Allah’a pay ayırıp zanlarınca, bu Allah’a, bu da ortaklarımıza (putlarımıza) dediler. Ortakları için ayrılan Allah’a ulaşmıyor, fakat Allah için ayrılan ortaklarına ulaşıyor! Ne kötü hüküm veriyorlar? (1) 137. Bunun gibi ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını (kızlarını) öldürmeyi hoş gösterdi ki, hem kendilerini mahvetsinler hem de dinlerini karıştırıp bozsunlar! Allah dileseydi bunu yapamazlardı. Öyle ise onları uydurdukları ile baş başa bırak! 138. Onlar saçma düşüncelerine göre dediler ki: «Bu (tanrılar için ayrılan) hayvanlarla ekinler haramdır. Bunları bizim dilediğimizden başkası yiyemez. Bunlar da binilmesi yasaklanmış hayvanlardır.» Birtakım hayvanlar da vardır ki, (Allah böyle emrediyor diye) O’na iftira ederek üzerlerine Allah’ın adını anmazlar. Yapmakta oldukları iftiraları yüzünden Allah onları cezalandıracaktır. (2) 139. Dediler ki: «Şu hayvanların karınlarında olanlar yalnız erkeklerimize aittir, kadınlarımıza ise haram kılınmıştır. Şayet (yavru) ölü doğarsa, o zaman (kadın erkek) hepsi onda ortaktır.» Allah bu değerlendirmelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz ki O hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir. 140. Bilgisizlikleri yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah’ın kendilerine verdiği rızkı, Allah’a iftira ederek (kadınlara) haram kılanlar, muhakkak ki ziyana uğramışlardır. Onlar gerçekten sapmışlardır ve doğru yolu bulacak da değillerdir.” (3) 

” 21. Yalan sözlerle Allah’a iftira edenden veya O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir! Şüphe yok ki, zalimler kurtuluşa ermezler!” 

” 107. Allah dileseydi, onlar ortak koşmazlardı. Biz seni onların üzerine bir bekçi kılmadık. Sen onların vekili de değilsin.”

(1)- Cahiliye Araplarından bazıları, ekinlerinin ve hayvanlarının bir kısmını Allah ile putları arasında bölüştürürler ve «Şu Allah’ın payı, bu da tanrılarımızın payıdır» derlerdi. Allah için ayırdıklarını konuklara ve fakirlere harcarlar, tanrılar için ayırdıklarını da onların huzurunda yapılacak ayin vb. şeylere sarf ederlerdi. Eğer Allah’ın hakkından putun hakkına bir şey geçerse onu öyle bırakırlardı. Putun hakkından Allah için ayrılan tarafa bir şey geçerse, onu alıp tekrar putun payına katarlardı. Ve «Allah zengindir, bunlar ise fakirdir» derlerdi. Puta ayrılan, neticede yine kendilerine kalacağından, onun payından Allah için ayrılan tarafa bir şey geçmemesine dikkat ederlerdi. İşte Yüce Allah onların bu yaptıklarına işaret etmekte ve onları kınamaktadır.

(2) – Müşrikler, bahîra, sâibe ve vasîle diye tarif ettikleri deve ve koyunların et ve sütlerini, kendi istediklerinden başkalarına haram kılmışlardı. (Bu hayvanlar hakkında bilgi için bak. Mâide 5/103). Ham diye tavsif ettikleri develere de binilmesini yasaklamışlardı. Bir kısım hayvanları keserken de Allah’ın adını değil, putların adını anıyorlardı. Ayet onlara işaret etmektedir.

(3) Cahiliye devrinde Arapların birçoğu esir olmaktan veya fakir düşmekten korkarak ya da gelin etmekten utanarak doğan kız çocuklarını diri diri toprağa gömmek suretiyle öldürürlerdi. İşte Allah Teâlâ onların bu durumuna işaret buyurarak onları kınamaktadır.


37 Saffat Suresi

” 11. Şimdi sor onlara! Yaratma bakımından onlar mı daha zor, yoksa bizim yarattığımız (insanlar) mı? Şüphesiz biz kendilerini yapışkan bir çamurdan yarattık. 12. Hayır, sen şaşıyorsun. Halbuki onlar alay ediyorlar. 13. Kendilerine öğüt verildiği vakit öğüt almazlar. 14. Bir mucize görseler alay ederler. 15. Bu ancak açık bir büyüdür, derler. 16. Gerçekten biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, diriltileceğiz? 17. İlk atalarımızda mı (diriltilecek)? 18. De ki: Evet, hem de hor ve hakir olarak (diriltileceksiniz). 19. O (diriltme) korkunç bir sesten ibaret olacak, o anda hemen onların gözleri açılıp etrafa bakacaklar. 20. (Durumu gören kâfirler:) Eyvah bize! Bu ceza günüdür, derler. 21. İşte bu, yalanlamış olduğunuz hüküm günüdür.

” 69, 70. Kuşkusuz onlar atalarını dalâlette buldular da peşlerinden koşup gittiler. 71. Andolsun ki, onlardan önce eski milletlerin çoğu dalâlete düştü. 72. Kuşkusuz, biz onlara uyarıcılar göndermiştik. 73. Uyarılanların akıbetinin ne olduğuna bir bak! 74. Allah’ın ihlaslı kulları müstesna. 


39 Zümer Suresi

” 15. (Ey Allah’a eş koşanlar!): Siz de O’ndan başka dilediğinize tapın! De ki: Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de ailelerini ziyana sokanlardır. Bilesiniz ki, bu apaçık hüsrandır.”

” 38. Andolsun ki onlara: Gökleri ve yeri kim yarattı? diye sorsan, elbette «Allah’tır» derler. De ki: Öyleyse bana söyler misiniz? Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah’ı bırakıp da taptıklarınız, O’nun verdiği zararı giderebilir mi? Yahut Allah, bana bir rahmet dilerse, onlar O’nun bu rahmetini önleyebilirler mi? De ki: Bana Allah yeter. Tevekkül edenler, ancak O’na güvenip dayanırlar.”

” 45. Allah, tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların içlerine sıkıntı basar. Ama Allah’tan başkası anıldığı zaman hemen yüzleri güler.”


41 Fussilet Suresi

“Onlar zekâtı vermezler; ahireti inkâr edenler de onlardır.”


42 Şura Suresi

 

” 6. Allah’tan başka dostlar edinenleri Allah daima gözetlemektedir. Sen onlara vekil değilsin.”


43 Zuhruf Suresi

 

” 9. Andolsun ki, onlara gökleri ve yeri kim yarattı? diye sorsan; «Onları şüphesiz güçlü olan, her şeyi bilen Allah yarattı» derler.”


46 Ahkaf Suresi

 

” 17. Ana ve babasına: Öf be size! Benden önce nice nesiller gelip geçmişken, beni mi tekrar dirilmekle tehdit ediyorsunuz? diyen kimseye, ana ve babası Allah’ın yardımına sığınarak: Yazıklar olsun sana! İman et. Allah’ın vâdi gerçektir, dedikleri halde o: Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir, der. 18. İşte onlar, kendilerinden önce cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş topluluklar içinde, haklarında azabın gerçekleştiği kimselerdir. Gerçekten onlar ziyana uğrayanlardır.


16 Nahl Suresi 

 

” 116. Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak «Bu helâldir, şu da haramdır» demeyin, çünkü Allah’a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz. Kuşkusuz Allah’a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.” (1) 117. (Kazandıkları) pek az bir menfaattir. Halbuki onlar için elem verici bir azap vardır.”

 

” 20. Allah’ı bırakıp da taptıkları (putlar), hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onlar kendileri yaratılmışlardır. 21. Onlar diriler değil, ölülerdir. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.”

 

” 56. Bir de kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, mahiyetini bilmedikleri şeylere (putlara) pay ayırıyorlar. Allah’a andolsun ki, iftira etmekte olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz! 57. Onlar, kızların Allah’a ait olduğunu iddia ediyorlar. Hâşâ! Allah bundan münezzehtir. Beğendikleri de (erkek çocuklar) kendilerinin oluyor.(2) 58. Onlardan birine kız müjdelendiği zaman öfkelenmiş olarak yüzü kapkara kesilir. 59. Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir. Onu, aşağılık duygusu içinde yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün! Bakın ki, verdikleri hüküm ne kadar kötüdür!”

 

” 62. Kendilerinin hoşlarına gitmeyen şeyleri Allah’a isnat ediyorlar. En güzel sonucun kendilerinin olduğunu anlatan dilleri de yalanın örneğini veriyor. Hiç şüphesiz onlar için sadece ateş vardır ve onlar, (ateşe) terk olunacaklar.”

 

” 73. (Müşrikler) Allah’ı bırakıp da kendilerine göklerde ve yerde olan rızıktan hiçbir şey veremeyen ve buna asla güçleri yetmeyen şeylere (putlara) tapıyorlar.”   

 

(1) Dillerin yalana alışmış olmasından dolayı “Şu helaldir, bu haramdır” demekle; bir şeye, mahiyetini araştırarak helaldir veya haramdır demek birbirinden farklı şeylerdir. Bu ayeti dar yorumlayanlar bir şeyi helal’ veya ‘haram’ kılma yetkisini yalnız Allah’a has kılarlar -bazıları buna Hz. Peygamber’i de

dahil ederler. Halbuki, ister yenecek şeylerde olsun, isterse davranışlarda olsun, önemli olan Allah’ın haram ve helal kılma hikmetini kavramaktır. Bundan sonra, Kur’an’ın veya Sünnetin bahsetmediği yeni sorunlar karşısında da rahatça hüküm verilebilir. İslam sadece Kur’an ve Sünnetin helal ve haram kıldıkları değil, tüm tarih boyunca bu helal ve haram kılma faaliyetinin, yani hayatın tanımlanmasının ümmet tarafından dinamik olarak sürdürülmesidir. 

 

(2)  Huzâa ve Kinâne kabileleri: «Melekler, Allah’ın kızlarıdır» diyorlardı. Halbuki kendileri kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyorlardı. 57-59. ayetler onların kız çocuklarına karşı takındıkları tavrı tasvir etmektedir.


14 İbrahim Suresi

 

” 30. (İnsanları) Allah yolundan saptırmak için O’na ortaklar koştular. De ki: (İstediğiniz gibi) yaşayın! Çünkü dönüşünüz ateşedir.”


29 Ankebut Suresi

 

” 61. Andolsun ki onlara: «Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?» diye sorsan, mutlaka, «Allah» derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?” (1) 

 

” 63. Andolsun ki onlara: «Gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?» diye sorsan, mutlaka, «Allah» derler. De ki: (Öyleyse) hamd da Allah’a mahsustur. Fakat onların çoğu (söyledikleri üzerinde) düşünmezler.”

 

” 65. Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız O’na has kılarak (ihlâsla) Allah’a yalvarırlar. Fakat onları sâlimen karaya çıkarınca, bir bakarsın ki, (Allah’a) ortak koşmaktadırlar. 66. Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve sefa sürsünler bakalım! Ama yakında bilecekler! 67. Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken, bizim (Mekke’yi) güven içinde kudsî bir yer yaptığımızı görmediler mi? Hâla bâtıla inanıp Allah’ın nimetine nankörlük mü ediyorlar? 68. Allah’a karşı yalan uyduran yahut kendisine hak gelmişken onu yalan sayandan daha zalimi kimdir? Cehennemde kâfirlere yer mi yok!”

 

(1) Bilindiği gibi, müşrikler Allah’ı inkar etmiyorlardı. Hatta Kur’an’da kıssası anlatılan peygamberli toplumların hiçbirisi Allah’ı inkâr etmemektedir. Ancak, tevhid inancı, soyut düşünceyi ve aklı kullanmayı gerektirir. Bunu başaramayanlar, Allah’ın bazı sıfatlarını atfettikleri mücessem varlıkları putları) aracı yapmışlardır.


2 Bakara Suresi

 

” 165. İnsanlardan bazıları Allah’tan başkasını Allah’a denk tanrılar edinir de onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır. Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu önceden anlayabilselerdi.”


3 Al-i İmran Suresi  

 

” 151. Allah’ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri (*) O’na ortak koşmaları sebebiyle, kâfirlerin kalplerine yakında korku salacağız. Gidecekleri yer de cehennemdir. Zalimlerin varacağı yer ne kötüdür! (1)

 

(1) Bu âyet, Allah’a inanmanın verdiği moral gücünden yoksun olanların kalplerini kısa zamanda korku saracağını ifade etmektedir. Nitekim, bu âyetlerde bahis konusu edilen Uhud savaşında, bir ara müslümanların çoğu paniğe kapılıp dağılmalarına rağmen, müşrikler, önemli bir sonuç elde etmeden çekip gitmişlerdi. Hatta giderken bir ara geri dönüp müslümanların işini bitirmeyi düşünmüşler, ancak dönme cesaretini gösterememişler, büsbütün yenilmemiş olmayı yeğ tutmuşlardı.

 

 

(*)Burada delil olarak çevirdiğimiz sultân kelimesi ‘otorite’ ve ‘güç’ anlamlarına da gelir. Dolayısıyla bu pasajın anlamı şöyle de olabilir: “Allah’ın) kendilerine hiçbir otorite indirmediği şeyleri Allah’a ortak koşmalarından ötürü…”


4 Nisa Suresi

” 116. Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; ondan başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah’a ortak koşarsa büsbütün sapıtmıştır.(1) 117. Onlar (müşrikler) O’nu bırakıp yalnızca bir takım dişilerden (dişi isimli tanrılardan) istiyorlar, ancak inatçı şeytandan dilekte bulunuyorlar. (2)

(1)- İlgili hadislerle bu ve benzeri ayetlerin birlikte değerlendirilmesi sonunda anlaşılan odur ki, Allah Teâlâ zerre kadar iman ile ahirete intikal eden müminleri bile ya bir müddet cezalandırdıktan sonra, yahut tevbe, keffâret, iyi ameller, musibetlere sabır gibi sebeplerle, yahut da böyle bir sebebe dayanmaksızın affetmekte, bağışlamaktadır. İmansız olarak, inkâr ve şirk içinde hayatını tamamlayanları ise bağışlamayacağı bu ayetten kesin olarak ortaya çıkmaktadır.

(2)- Dua etmek, dilek ve istekte bulunmak ibadettir, ancak Allah’ın vereceği ve yalnızca O’ndan istenecek şeyleri başkasından dilemek ise şirk alâmetidir.


22 Hac Suresi

” 11. İnsanlardan kimi Allah’a yalnız bir yönden kulluk eder. Şöyle ki: Kendisine bir iyilik dokunursa buna pek memnun olur, bir de musibete uğrarsa çehresi değişir (dinden yüz çevirir). O, dünyasını da, ahiretini de kaybetmiştir. İşte bu, apaçık ziyanın ta kendisidir.(1) 12. O, Allah’ı bırakıp, kendisine ne faydası, ne de zararı dokunacak olan şeylere yalvarır. Bu, (haktan) büsbütün uzak olan sapıklığın ta kendisidir. 13. O, zararı faydasından daha (akla) yakın olan bir varlığa yalvarır. O (yalvardığı), ne kötü bir yardımcı, ne kötü bir dosttur!”

(1)- Bu âyet, dine kalbî bir inançla değil de, kendisine dünyevî bir fayda sağlayacağı ümidi ile bağlananları kınamaktadır. Nitekim, tefsirlerde nakledildiğine göre bu âyet, «Eârib» denen bir kabile hakkında nâzil olmuştur. Bunlar Medine’ye hicret etmişlerdi. İçlerinden biri, bedeni sıhhatli olduğu, atları güzel kulunlar verdiği, karısı sağlıklı çocuklar doğurduğu, malı mülkü arttığı zaman, «Ne iyi ettim de şu dine girdim! Bu sayede çok şeyler kazandım!» diyerek sevinirdi. Durum tersine dönüp bir ziyana uğradığında ise, «Başıma bir yığın kötülük geldi!..» gibi sözlerle dinden çıkardı.


48 Fetih Suresi

” 6. (Bir de bunlar) Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah’a ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Müslümanlar için bekledikleri kötülük çemberi başlarına gelsin! Allah onlara gazap etmiş, lânetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir!”


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs