Kadiri Yolu

 

Fesad ve Bozgunculuk Yapanlar

Fesad ve Bozgunculuk Yapanlar 


“...Yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar. Allah bozguncuları sevmez.” (Maide, Ayet: 64.)


Fesad ve küfür türlerinin en büyüğü Allah yolundan insanları alıkoymak, buna engel olmaktır. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:


Hem kendileri inkâr eden hem de insanların Allah yolundan gitmesini engelleyenler yok mu, bozgunculuk yapmış olmalarından ötürü işte onlara azap üstüne azap vereceğiz.” (Nahl, Ayet: 88)


Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin.” (Şuara, âyet: 151, 152.)


Gerçekten dünyadaki her tür fesadın, bozgunculuğun kaynağı insanın Allah'tan uzaklaşmasıdır. Allah (c.c.)'ın yolundan gafil bulunması, o yoldan yan çizmesidir. Çünkü salah ve ıslahı Allah (c.c.) kitabında övmüş ve bu yolda olmayı emretmiştir. Rabbimiz buyuruyor:


Kitaba sımsıkı sarılanlara ve namazı dosdoğru kılanlara gelince, şüphesiz biz, iyiliğe çalışan (erdemli) kimselerin mükâfatını zayi etmeyiz. (A'raf, Ayet: 170.)


Her kim başka bir yoldan yürürse bu yol küfür yoludur. Allah yoluna engel olan bir yoldur. Böyle olunca hiç şüphesiz bu kimseler müfsidlerden ve bozgunculardan olmuş olurlar. 


Burada fesadın, bozgunculuğun bir başka türü de vardır. Bu da kişinin içindekini gizleyip dışa vurmamasıdır. Bunlar bu manasıyla münafıktırlar. Allah (c.c.) bunlardan şöyle söz ediyor: Kendilerine, yeryüzünde fesat çıkarmayın denildiğinde, biz yalnızca ıslah edicileriz, derler. Haberiniz olsun, gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır ama şuurunda değildirler.» (Bakara, Ayet: 11, 12.)


Allah (c.c.) Bakara suresinin başında bunların durumlarını gayet açık bir şekilde ortaya koymuştur ki, müslümanlar bunları tanımakta güçlük çekmiş olmasınlar. Allah (c.c. buyuruyor: “İnsanlardan öyleleri vardır ki, Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik derler, oysa onlar inanmış değillerdir. (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatmaktadırlar da şuurunda değildirler. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acıklı bir azab vardır. Kendilerine yeryüzünde fesad çıkarmayın denildiğinde, biz yalnızca ıslah edicileriz derler. Haberiniz olsun; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır ama şuurunda değildirler. Ve (yine) kendilerine, insanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiğinde, Düşük akıllılar - beyinsizlerin iman ettiği gibi mi iman edelim, derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir ama bilmezler. İman edenlerle karşılaştıkları zaman, iman ettik derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise derler ki, şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz onlarla yalnızca alay edicileriz Allah da onlarla alay eder ve tuğyan (azgınca taşkınlık) ları içinde şaşkınca dolaşmalarına belli bir süre verir. İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır. Fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamıışı hidayeti de bulmamışlardır. (Bakara, Ayet: 8.16.)


Bunların temel ifsadlarının-bozgunculuklarının başı heva ve istekleri doğrultusunda yürümeleridir. Allah'dan gelen hidayeti bırakmalarıdır. Hidayet olmaksızın istekleri doğrultusunda hareket etmeleridir.


Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: «Eğer hak, onların heva (istek ve tutku) larına uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herkes (ve her şey) bozulmaya uğrardı. Hayır, biz, onlara kendi zikirlerini getirmiş bulunmaktayız. Fakat onlar kendi zikirlerinden yüz çevirmektedirler.» (Müminun Ayet: 71.)


Her bir insanın diğerinden farklı istek, tutku ve hevaları vardır. Şayet her insana her istek ve tutkuları verilseydi, varlık harap olurdu. Meselâ her insanın kalbinde başkasına hakim olmak, idare etmek istek ve tutkusu vardır. Her insana bu arzusu verilseydi, o da bunları infaza kalkışmış olsa idi, artık sen seyret olacakları?.. Bu heva ve istek açısından küçük bir örnektir. Şayet insanların bu anlamdaki tüm isteklerini ele alacak olursak olacakları sen düşün.


İşte Allah (c.c.) kitabını, beşerin heva ve isteklerine adil sınırlamalar getirmek maksadıyla indirmiştir. Bu bakımdan Allah (c.c.)'ın göstermiş olduğu yolun dışında bir yolda yürümek hem fesad ve hem ifsaddır. Çünkü böylesi bir davranış düzeni en fena bozan bir olaydır. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevalarına uyma. Allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtırlar diye onlardan sakın. Şayet yüz çevirirlerse, bil ki, Allah bir kısım günahları nedeniyle onlara bir musibet çattırmak istemektedir. Şüphesiz insanların çoğu gerçekten fasıktırlar.» (Maide, Ayet: 49.)


İşte bu ayete göre biz tüm kâfir gruplara müfsid adını verebiliriz. Mesela Yahudiler, Hristiyanlar, Mecusiler, Budizm bağlıları, komünistler, mülhid-dinsizler hepsi de müfsid-bozguncudurlar. Aynı şekilde önceki sayfalarda durumlarını ele aldığımız münafıkların her türlüsü ve her vasfa sahip olanı da, Allah'ın kitabında ve Rasûlü'nün de sünnetlerinde açıkladıkları şekilde müfsid-bozguncudurlar. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “Yahudiler, Allah'ın eli bağlı-sıkıdır dediler. Onların elleri bağlandı ve söylediklerinden dolayı lânetlendiler. Hayır; O'nun iki eli açıktır, nasıl dilerse infak eder. Andolsun, Rabbinden sana İndirilen, onlardan çoğunun tuğyanlarını (tağutluklarını-azgınlıklarını) ve küfürlerini arttıracaktır. Biz de onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çaba harcarlar. Allah ise bozguncuları sevmez.» (Maide, Ayet: 64.)



Müslümanlara karşı savaş açmak, onları soyup yağmalamak için güven ve emniyetlerini sarsmakta aynı şekilde ifsad ve bozgunculuktur. Allah (CC) şöyle buyuruyorlar: «Allah'a ve Rasûlü'ne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğa çaba harcayanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları, ya da elleriyle ayaklarının çapraz olarak kesilmesi veya (o) yerden sürülmeleridir. Bu, onlar için dünyadaki aşağılanmadır, ahirette de onlar için büyük bir azab vardır.” (Maide, Ayet: 33)


Herhangi bir konuda Allah'ın emrinin uygulanmaması da yine aynı şekilde ifsad ve bozgunculuktur. Allah (C.C) buyuruyor: “Ve sana yetimleri sorarlar. De ki, onları ıslah etmek (yetiştirip yararlı hale getirmek) hayırlıdır. Eğer onları aranıza katarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah bozgun (fesad) çıkaranı ıslah ediciden bilir (ayırdeder). (Bakara, Ayat : 220.)


En iğrenç ve fena ifsad ise insanların arasını ayırmak, söz taşımak, nemmam olmaktır. Nemime'nin tanımıyla ilgili olarak şöyle dediler. İnsanların arasını bozmak amacıyla birinden ötekisine söz taşımaktır. Nitekim Buhari ve Müslim'in rivayet ettikleri hadis meali de şöyledir: “Nemmam olan kimse (söz götürüp getiren kimse) cennete giremez.”


Kim ifsad ve bozgunculuktan kurtulmak istiyorsa, ki bu nitelikleri taşıyanlar, Allah'ın gazabına uğrayanlardır, şimdiye kadar saydığımız tüm niteliklerden temizlenip arınması gerekir. Nemmamlığın yani insanların arasını bozmak amacıyla söz taşımanın çok kötü olması nedeniyle bir fırka nakledelim. 


İmam Gazali (r.a) diyor ki:  Nemime çoğunlukla başkasının söylediği sözü başkasına aktarmak diye itlak olunur. Mesela, falanca kimse senin hakkında şöyle şöyle konuşuyor, demek gibi. Halbuki Nemime sadece buna ait değildir. Yani sadece bu demek değildir. Aksine bunun tanımı; açıklanması istenmeyen şeyin açığa vurulmasıdır. Bu sözü, ister söyleyen

kimse açıklanmasını istemiş olmasın, ister kendisine söz iletilen kimse açıklanmasını istemiş olmasın farketmez. Hepsi aynıdır, ya da üçüncü bir kişi bunun açıklanmasını istemiş olmasın. Aynı zamanda bu açıklama ister sözle olsun, ister yazıyla olsun, ister işaretle, ister ima veya benzeri bir şeyle olsun hepsi de aynıdır. Diğer taraftan taşınan şey ister söz olsun, ister yapılan işler, ya da bir ayıp veya başka bir şey olmuş olsun hiç fark etmez. Bu bakımdan nemimenin hakikati ve gerçeği şudur; açıklanması istenmeyen sırrın ortaya dökülmesi ve aradaki perdenin yırtılıp atılmasıdır. İnsanın görevi insanlarla ilgili olarak gördüğü her şeyi gizlemesi, bu hususta konuşmayıp susmasıdır. Ancak bir olay ki onda müslümanların yararı ve faydası vardır veya bir masiyetin ortadan kaldırılması söz-konusu-dur, bunların anlatılmasında bir sakınca yoktur. Adamın kendi halini gizlemeye çalıştığını görür de anlatırsa, işte bu, nemimedir. Der ki: Her bir kimse ki, ona bir söz taşındı, getirildi ve ona: «Şöyle denildi: Falanca kimse şöyle dedi... İşte böylesi bir ifadeyi bir başkasına taşıyan kimsenin durumu konusunda şu altı hususa dikkat edilmelidir:

1 - Söyleyeni tasdik edip doğrulamayacaktır. Çünkü söz taşıyan yani nemmam kimse fasıktır. Dolayısıyla verdiği haber red olunur.

2 - O kimse bundan men edilir, kendisine öğüt verilir ve yaptığının çirkin bir davranış olduğu söylenir.

3 - Allah için buna buğzetmek. Çünkü bunlar Allah (c.c.) tarafından buğzedilen kimselerdir. Zira Allah için böylelerine buğzetmek ise vaciptir.

4- Anlatılan şey sebebiyle o kimse hakkında kötü bir zanna (kanıya) kapılmamak. Zira Allah (c.c.) şöyle buyuruyorlar: «Zannın bir çoğundan uzak durun-sakının…” (Hucurat, Ayet: 12.)

5 - Sana anlatılan bu şey, ayrıca seni de bu işi araştırmaya, tecessüse götürmesin, böylesi bir şeye sebep olmasın. Çünkü Allah: “Tecessüs etmeyin” buyuruyor. (Hucurat, Ayet: 12.) Çünkü bu işi tahkik senin görevin değildir.

6 - Kendisi söz taşıyanı men ettiği gibi, aynısını kendisi de yapmamalı. Bu anlatılanı başkalarına taşımamalıdır. 


Anlatıldığına göre, adamın biri, bir gün Ömer b. Abdülaziz'e bir başka adam hakkında bir şeyler söyler. Bunun üzerine Ömer b. Abdulaziz der ki: Eğer istiyorsan senin işini bir görüşelim, durumunu bir gözden geçirelim. Şayet sen bu anlattıkların hususunda yalancı isen, bu takdirde sen, şu âyetin kapsamına girersin : “Ey iman edenler, eğer bir fasık, size bir haberle gelirse (getirirse), onu etraflıca araştırın.. (Hucurât, 6.)


Eğer söylediklerin doğru ise, bu defa şu ayetin kapsamına girersin: Alabildiğine ayıplayıp kötüleyen, söz getirip götüren (gizlilik içinde söz ve haber taşıyan).- (Kalem , 11.)


Eğer istiyorsan seni bağışlayalım. Adam da dedi ki, ey mü'minlerin emiri bağışlanmak istiyorum. Bir daha hiç bir şekilde böyle bir şeye girişmeyeceğim. 


Adamın biri eline bir kağıt alıp Said b. Ubad'a bir mektup yazar, bu mektubunda onu yetim malını almaya teşvik eder. Çünkü yetimin bir hayli malı bulunmaktadır. Adam mektubu alınca, hemen arkasına şu ifadeleri yazar: «Nemime yani söz getirip-götürmek çirkin bir harekettir. Doğru da olsa iyi karşılanamaz. Ölüye Allah rahmet eylesin. Yetimi de Allah (c.c.) daha da zenginleştirsin. Malı da Allah arttırsın. Allah (c.c.) söz getirip- götürene de lanet eylesin.»



Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar