Kadiri Yolu

Kin ve Düşmanlıklar karşısında Müslüman Nasıl olmalıdır

 Kin ve Düşmanlıklar karşısında Müslüman Nasıl olmalıdır


“Muhakkak Allah, nezdinde en çok buğzedilip sevilmeyeni hasımların en yaman olanıdır.” (Buhari, Müslim, Tirmizi ve Nesai Hz. Aişe'den rivayet etmişlerdir.)


Bir takım insanlar var ki, bunlar başkalarının arasında düşmanlık-kin sürsün isterler. Ya da olmayan bir şeyi varmış gibi kıvılcım yakmaya çalışırlar. Yalan ve iftiralarının ardı arkası kesilmez hedefleri kendi konumlarının doğruluğunu yalanlarla kabullendirmektir. Ya da hak olsun batıl olsun bir ayrıma gitmeksizin böylece üstünlük elde etmeye çalışırlar, bu şekilde kendi konumlarını devam ettirirler.


Yine bir takım kimseler var ki, bunlar yine hak ve batıl tanımaksızın onlara üstün gelmek, onların görüşlerini küçümsemek isterler, çok münakaşacıdırlar. Çoğu kez bu iki sıfat birbirinden ayrılmaz. Kimde de bu iki nitelik veya bundan biri bulunursa, Allah nezdinde en çok sevilmeyenidir.


Gerçi kimi zaman mü'min de bir hasımlık, kırgınlık taşıyabilir. Ancak onun bu hasımlığı, kine dönüşmez, tavrı yine yumuşak olarak devam eder. Eğer bir münakaşaya girse de, münakaşası haktan başka değildir. Eğer münakaşa esnasında hasmının haklı olduğunu anlarsa, hemen durur, bu husumeti hiç bir zaman düşmanlığa götürmez. Yani bu durum onu mü'min ve müslümanlara karşı düşmanlığa götürmez. Tam aksine mü'min ve müslüman kardeşlerine karşı husumet sebebi olsa bile sevgisini devam ettirir.


Mü'min tartışmayı, mücadeleyi sürdürmez. Aksine delilini getirip ortaya kor, görüşünü açıklar. Konuştuğu da bilgi ve haktan öteye değildir. Karşısındakinin delillerini reddetmek için, şayet karşı taraf haklıysa mücadeleyi sürdürmez. Diğer taraftan da karşısındakilerin sapık mantıklarına rağmen deliller karşısında hala onların ısrar edip durduklarını görürse ve sadece kibirlenmeleri, onları hakkı kabul etmekten alıkoyuyorsa, haklı olan susar ve münakaşa-mücadeleyi sürdürmez. Daha sonra da o, bu konuda münakaşa devam etmek de istemez. Bilhassa bilmediği bir hususta münakaşa etmez. Aksine onu bilene havale eder. Özellikle münakaşa eğer Kur'ân ile ilgili ise kesin sakınılması gerekir. Ancak ilmi olan bu hususta konuşmalıdır. Yoksa toslaşan iki keçinin inadına iş dönüştürülmemelidir. Mü'min böyle davranmanın dışında bir harekette bulunmamalıdır. Zira kendisi aksi halde Allah'ın buğzettiği kimselerden olmuş olur. Böyle bir hareket ise sapıklık alametlerinden bir alamettir.


Tirmizi'nin Ebu Ümame yoluyla Rasûlüllah (a.s.)'dan rivayetine göre. Rasûlüllah (a.s.) şöyle buyurmuşlardır: “Kendisinin haksız olduğunu bilen bir kimse tartışma ve münakaşayı sürdürmeyi bırakırsa, kendisine cennetin kenarında bir saray yapılır. Kim de haklı olduğu halde tartışmayı sürdürmeyi terk ederse, cennetin ortasında kendisine bir saray yapılır. Kimin de ahlâkı güzel olursa, ona da cennetin en yüce noktasında bir saray inşa edilir.”


Yine Tirmizi'nin Ebu Umame'den rivayetine göre Rasûlüllah (a.s.)

şöyle buyurmuşlardır: “Bir kavim (toplum) üzerinde bulundukları

hidayetten sapmış olmasınlar ki, ancak aralarına kavga ve husumet

verilir (sokulur)..”


Taberani de Kebirinde Abdullah b. Ömer (r.a.)'den şu rivayette

bulunuyor. Rasûlüllah (a.s.) buyurmuşlar ki: İsa (a.s.) şöyle söyledi İşler üç türdendir. Bir iş ki, sana o işin doğruluğu ortaya çıktı, onu yap. Yine bir iş ki, onun da iyi olmadığı belirdi, ondan da kaçın. Bir başka iş ki, hakkında ihtilafa düştün, onu da hemen bilene havale et.”


Yine Ebu Davud ile İbn Hibban'ın Ebu Hüreyre (ra)'den rivayetlerine göre Rasûlüllah (a.s.) şöyle buyurmuşlardır: “Kur'ân-ı Kerim hakkında tartışmak küfürdür..”


Abdullah b. Abbas (r.a.)'ın vasiyetlerinden biri şöyledir: «Kardeşinle tartışıp mücadele etme. Çünkü münakaşanın hikmeti anlaşılmaz. Onun getireceği gaileden de emin olunamaz. Kardeşine yerine getiremeyeceğin bir sözü de verme. Bunu Rezin zikretmiştir.


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar