Kadiri Yolu

Aşk Vâdisi

Aşk Vâdisi 


Sûfî şairlerin ifadelerine göre tasavvuf eğitimi esnasında aşılması gereken ikinci vadi “aşk vadisi” olarak isimlendirilmiştir. 


Ferîdüddin Attar, aşkı ateş ile temsil eder. Ona göre âşık kimse, ateş kesilen, hararetle koşup giden, yanan yakılan ve alev gibi yücelip baş çeken kimseye denir. 


Müellifin ifadelerine göre bu vadide bulunan sûfî aşkın tesiri ile hiçbir işin sonunu düşünmez. Hiç kimseye aldırış etmez ve sadece sevgilisine yönelir. 


Benzer ifadeler Yahyâ Şirvânî tarafından da kullanılır. Ancak Şirvânî, Attâr’ın âşığın dünya ve ahirete olan bigâne(ilgisiz)liği ve aklın sınırları dışına çıkan his ve davranışlarından daha çok aşk vadisini vahdet kavramı ile birlikte ele almaktadır. Ona göre aşk saliki doğru yola (sırât-ı müstakîm) iletir. Bu yol vahdet güneşinin salikin gönlüne girerek sûfînin mecazi vücudunu yok etmesinden ibarettir. Şirvânî güneş ve gölge örneğini Hakk’ın vücudu ile eşyanın varlığı arasındaki ilişkiyi açıklamak üzere kullanır. Ona göre bu mertebede bulunan sûfî gölge gibidir.


Aşk vadisi ise hakikat güneşinin zuhur mahallidir. Güneşin doğuşuyla birlikte gölgenin yok olduğu gibi sâlik de kendisini kaplayan aşkın coşkunluğu ile bir gölge gibi ortadan kaybolur. Sâlik bu hususu “Her şey O’dur” diyerek ifade eder. Müellif bu noktada fakr kavramını da salikin kendi vasıflarından uzaklaşması olarak tarif eder. Aşk ile kendi vasıflarından uzaklaşan sûfî gerçek saltanatı elde etmesine sebep olacak olan marifeti de böylelikle tahsil etmektedir.


Çelebi Halîfe aşk vadisinde olan sûfînin vasıflarına atıfta bulunarak bu vadinin niteliklerini ortaya koymaktadır. Çelebi Halîfe bu vadide olan kimseleri “Aşk şarabından içmişler ve yüzlerini meskenete çevirmişler” diyerek tavsif etmektedir. Ona göre meskenet aşkın temel vasıflarındandır. 


Âşık kimsenin bir diğer vasfı ise tevazu sahibi olmasıdır. Müellife göre tarikatta tevazu yüzünü topraktan ayırmayan su gibidir. Su maddî kirleri temizlediği gibi aşk da sûfîyi manevî kirlerden temizlemektedir.


Çelebi Halîfe aşkı bir makam yahut mertebe olarak değerlendirmez. Ona göre aşk Hakk’ın yakın nurundan bir nurdur. Bu vadi ise bu nura mahal olması cihetinden aşk vadisi olarak anılmaktadır. Aşk sûfînin kalp denizinin cüz'i aklını örtmesi anlamına gelmektedir.


Sûfî bu vadide her ne kadar aşkın tesiri altına girse de henüz Hakk’ı talep etme mertebesindedir. Bu itibarla sûfî takvaya sarılarak kötü ahlaktan kurtulmaya çalışmalıdır. Çelebi Halife bu hususu tecerrüd kavramı ile ifade eder. Bu vadi ile ortaya konan bir diğer husus ise bu vadinin ruh mertebesi ile olan irtibatıdır. 


Çelebi Halife'ye göre sûfînin bu vadide elde ettiği manevî haller ve marifetler bulunduğu mertebenin ruh makamına olan yakınlığı sebebiyledir. Ruhu bir kuşa benzeten müellif aşk vadisini bu kuşun yumurtladığı ve civcivlerinin barındığı bir mahal olarak nitelemektedir.


Bu misal ile ortaya konulmak istenen tasavvufî anlamda aşkın bütünün parçaya, parçanın da bütüne olan yönelişi ve bunların birbirine olan iştiyakı ve çekim kuvveti anlamına geldiğidir. Bu itibarla sâlik bu vadide kendi vücudunda bulduğu aşkın kuvveti ile kendi aslına ve hakikatine doğru bir yolculuk içerisindedir.


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs