Kadiri Yolu

 

En-Nisâ Sûresi 29-42. Ayetlerin Tefsiri

En-Nisâ Sûresi 29-42. Ayetlerin Tefsiri

Tarih: 23.07.2024

بِسْمِ ‬‮اللّٰهِ ‬‮الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم



Nisa suresinin işlenecek bu bölümündeki ayetler Ali İmran suresinden ve Bakara suresinde benzer ayetlerdeki uzantılara dair açıklamalar getirmektedir. Bunun örnekleri daha önceki derslerimizde görmüştük. Burada ibadet ve takva ile alakalı birçok meseleye dair bir takım bilgiler ve açıklamalar yer almaktadır. Birbirilerinizin mallarını batıl yolla yememek, kendimizi öldürmemek, erkeklere verilenlere sahip olmayı kadınların temenni etmemesi, çeşitli insan türlerine iyilikte bulunulması, böbürlenmenin, övünmenin ve cimriliğin haram kılınması ve bunun gibi başka hususlarda ele alınmıştır.


يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَأْكُلُٓوا اَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ اِلَّٓا اَنْ تَكُونَ تِجَارَةً عَنْ تَرَاضٍ مِنْكُمْ وَلَا تَقْتُلُٓوا اَنْفُسَكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُمْ رَح۪يمًا


29- “Ey iman edenler! mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin, karşılıklı rıza ile gerçekleştirdiğiniz ticaret yoluyla olması müstesna ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz ki Allah sizin için Rahim olandır.”

Hırsızlık, hıyanet, gasb, kumar, riba akitleri gibi şeriatın mubah ve meşru kılmadığı herhangi bir şekille kendi aranızda mallarınızı yemeyiniz. 

"Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin. Bile bile, günaha saparak, insanların mallarından bir kısmını yemeniz için onun bir parçasını yetkililere aktarmayın.” Bakara / 188 


Tarafların rızası sonucunda meydana gelmiş bir ticaret yolu ile yenilme hali bunlardan müstesnadır. Birbirinizin(Sizin gibi mümin olan kimselerin) canına kıymayın. Şüphesiz ki Allah, size karşı çok merhametlidir. Birbirinizin kanını dökmenizi yasaklaması da merhametinin gereğidir. Allah size merhametli olduğu ve sizleri zor yükümlülüklerle sorumlu kılmamıştır, aksine size rahmet (merhamet) ediyor.



وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ عُدْوَانًا وَظُلْمًا فَسَوْفَ نُصْل۪يهِ نَارًاۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرًا

30- “Kim zulüm ve düşmanlıkla bunu yaparsa, yakında biz onu cehenneme sokacağız. Bu Allah'a kolaydır.”

Hata ve kısas yoluyla olmayrak, kim kardeşine düşmanlık yaparak onu haksız yere öldürür veya haram kılınan bir işi yaparsa biz onu yakında, içinde yanacağı azabı şiddetli bir ateşe sokacağız. Ona bu cezayı vermek bizim için pek kolaydır. Çünkü zalimler hiçbir zaman bizden yakalarını kurtaramazlar.


اِنْ تَجْتَنِبُوا كَبَٓائِرَ مَا تُنْهَوْنَ عَنْهُ نُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَنُدْخِلْكُمْ مُدْخَلًا كَر۪يمًا

31- “Size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız küçük günahlarınızı örter ve sizi şerefli bir mevkiye koyarız.”

Ey müminler eğer sizler kendinize yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız küçük günahlarınızı örter sizi affeder. Ve sizleri, mutluluk yurdu olan cennete koyarız. Orada ne üzüntü vardır ne de keder. Ne sıkıntı vardır ne de bunalım.


Büyük günahlar hakkında ashabı ikramdan tabiinden çeşitli görüşler nakledildiği gibi resulullah'tan da kısmen birbirinden farklı olan hadis-i şerifler rivayet edilmiştir.


İbni Mesud ayetlerinin anlatımından burada sözü geçen büyük günahların Nisa suresinde bu ayete gelinceye kadar geçen günahlar olduğu manasını çıkartmıştır. 


Hz. Ali'ye göre burada zikredilen büyük günahlar 7 tanedir. Bunlar da Allah'a ortak koşmak, Allah'ın öldürmesini haram kıldığı bir insanı öldürmek, namuslu bir kadına zina iftirasında bulunmak, yetim malı yemek, faiz yemek, savaştan kaçmak, hicret ettikten sonra tekrar bedeviliye dönmektir. 


Abdullah b. Abbas da: "Nisa suresinde sekiz âyet vardır ki bu âyetler bu ümmet için, güneşin, üzerine doğup battığı şeylerden daha hayırlıdır." demiş ve şu âyetleri zikretmiştir: "Allah size, dininizin hükümlerini açıklamak, sizden ön­cekilerin yollarını göstermek ve tevbenizi kabul etmek istiyor. Allah, her şeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." "Allah sizin tevbenizi kabul etmek istiyor. Şehvetlerine uyanlar ise sizin hak yoldan iyice uzaklaşmanızı istiyorlar." "Allah sizden yükü hafifletmek ister. Çünkü insan çok zayıf olarak yaratılmış­tır." "Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, kusurlarınızı örter sizi güzel bir makama koyarız." "Şüphesiz ki Allah, hiçbir kimseye zerre kadar zulmetmez. Yapılan iyilik zerre kadar da olsa onu kat kat artırır ve yapana, ka­tından büyük bir mükafat verir." Şüphesiz ki Allah, kendisine ortak koşulması­nı affetmez. Bunun dışındakini dilediği kimse için affeder. Kim Allah'a ortak koşarsa şüphesiz ki büyük bir günah ile iftira etmiş olur." Kim kötülük işler ve­ya nefsine zulmeder de sonra Allah’tan bağışlanmasını dilerse Allah'ı mağfiret ve merhamet edici olarak bulur." "Allah’a ve Peygamberine iman edip onlar arasın­da hiçbir ayrılık gözetmeyenlere gelince, işte onlara Allah, mükâfatlarını vere­cektir. Allah çok affeden, çok merhamet edendir. 


Büyük günahlardan bir kısmı şunlardır: 


Allah'a ortak koşmak (şirk), insan öldürmek, büyü yapmak, beş vakit namazı ve Cuma namazını terk etmek, zekatı vermemek, özürsüz Ramazan orucunu tutmamak, ana-babaya âsî olmak, yakınlarla ilgiyi (sıla-i rahim) kesmek, faiz alıp vermek, yetim malı yemek, düşmanla savaşta cepheden kaçmak, zulüm, zina, kendini beğenmek (kibir), yalan söylemek, yalan yere yemin etmek, yalancı şahitlik yapmak, içki içmek, kumar oynamak, hırsızlık etmek, vasiyette haksızlık etmek, yapılan vasiyeti değiştirmek, iftira etmek, haram yemek, her türlü masiyeti işlemek, müminlere eziyet etmek, ikiyüzlülük yapmak (riya), koğuculuk (söz taşıma), intihar, gasp, rüşvet, ahde vefasızlık etmek, homoseksüellik yapmak, sorumluluğu altında bulunan insanların zina etmesine göz yummak, kamu mallarına zarar vermek, emanete hainlik etmek, haram kazanç, Allah'a yalan isnat etmek, terör, sahtekârlık, ölçüde ve tartıda hile yapmak, ölünün arkasından yaka paça yırtarak ağlamak, büyücüleri doğrulamak, komşuya, iş arkadaşına, işçisine eziyet etmek, suçsuzu suçlu göstermek, insanların gizli hallerini araştırmak.




وَلَا تَتَمَنَّوْا مَا فَضَّلَ اللّٰهُ بِه۪ بَعْضَكُمْ عَلٰى بَعْضٍۜ لِلرِّجَالِ نَص۪يبٌ مِمَّا اكْتَسَبُوا وَلِلنِّسَٓاءِ نَص۪يبٌ مِمَّا اكْتَسَبْنَۜ وَسْـَٔلُوا اللّٰهَ مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمًا

32- “Allah'ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri özlemeyin. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır, kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah'tan fazlından vermesini isteyin. Muhakkak ki Allah her şeyi çok iyi bilendir.”

Allah sizlerden bir kısmınızı diğerinden üstün kıldığı hususlarda üstün kılınan kimseyi karşı çekememezlik yapmayın. Burada kadınların erkeklerin kendilerinden üstün kılındıkları şeyleri temenni etmeleri yasaklanmıştır. Herkes Allah'ın kendisine taksim ettiği dereceye razı olsun. Erkeklerin de yaptıkları hayır ve kötülüklerden dolayı sevap veya cezaları vardır. Kadınların da yaptıkları iyilik ve kötülüklerden dolayı sevap ve cezaları vardır. Allah'tan sizi rızasına kavuşturmasını için yardım dileyin. Şüphesiz ki Allah kulları için neyin faydalı olduğunu çok iyi bilendir. O halde Allah'a tevekkül edin onun takdirine boyun eğin. O ilmi ile de üstündür. Kendisinden bir şey istenecek olursa bunu bilendir. Herhangi bir fiil veya hükmünde sakın Allah'a itiraza kalkışmayız.

Mücahid ve İkrimeye göre bu ayeti kerime Ümmü Seleme hakkında nazil olmuştur. Mücahid diyor ki: “Ümmü Seleme şöyle dedi: “Erkekler cihad ediyor biz edemiyoruz. Mirastan da erkeğin payının yarısını alıyoruz.” Bunun üzerine: “Allah'ın, bir kısmınızı diğerinizden üstün kıldığı şeylere tamah etmeyin.” Ayeti nazil oldu.


وَلِكُلٍّ جَعَلْنَا مَوَالِيَ مِمَّا تَرَكَ الْوَالِدَانِ وَالْاَقْرَبُونَۜ وَالَّذ۪ينَ عَقَدَتْ اَيْمَانُكُمْ فَاٰتُوهُمْ نَص۪يبَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يدًا۟

33- “Ana-babanın ve akrabanın geriye bıraktıklarından her birine varis kıldık. Yeminlerinizin bağladığı kimselere hisselerini verin. Muhakkak ki Allah her şeye şahit olandır.”

Biz herkese ana babanın ve akrabalarından bıraktığı her bir mala mirasçı olacak mirasçılar kıldık. Sizin sağ ellerinizin ahitlerini düğümlemiş olduğu kimselere mirastan nasiplerini veriniz. Yani , meşru nikah yoluyla birbirleriyle vaatleşmiş olan eşlerden kalan malları da, ey hakimler, hak sahibi olan her varise farz kıldığı şekilde veriniz. O gizliyide açığıda bilir. O sizin yapmış olduğunuz akitlere şahiddir. O bakımdan o akitleri tastaman yerine getiriniz, bunların gerekleri neyse uygulayınız. Akitlerin bozulmasını Allah cezasız bırakmaz.


اَلرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَٓاءِ بِمَا فَضَّلَ اللّٰهُ بَعْضَهُمْ عَلٰى بَعْضٍ وَبِمَٓا اَنْفَقُوا مِنْ اَمْوَالِهِمْۜ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّٰهُۜ وَالّٰت۪ي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّۚ فَاِنْ اَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَب۪يلًاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلِيًّا كَب۪يرًا

34- “Erkekler kadınlar üzerine hakimdirler. Çünkü Allah kimini kiminden üstün kılmıştır ve erkekler mallarından infak etmektedirler. İyi kadınlar itaatli olan ve Allah'ın kendilerini koruması ile kendileri de gizliyi koruyanlardır. Serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin. Kendilerini yataklarında yalnız bırakın ve dövün. Size itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın. Muhakkak ki Allah Aliy ve Kebir olandır.”

Erkekler kadın üzerinde hakim olup, kadınları terbiye etme, idare etme gibi hususlarda onlar üzerine hakimdirler. Erkeklerin bu hakimiyeti, Allahın, erkekleri vücutça kadınlardan daha güçlü olarak yaratması ve evin geçimini erkeğe yüklemesindendir. Saliha kadınlar kocalarına itaat ederler. Kocaları evlerinde bulunmadığı zamanlarda da namuslarını korurlar. Onların böyle yapması, Allahın onları bu şekilde yaratarak korumasındandır. Onlar, kocalarının mallarını boş yere harcamazlar. Size karşı gelmelerinden korktuğunuz kadınlara Allah’ı hatırlatarak Ondan korkmasını söyleyerek nasihatte bulunun. Yataklarından ayrılın. Bunlar da fayda vermezse onları ağır bir şekilde olmamak üzere dövün. Şayet bundan sonra size itaat ederlerse artık onlara eziyet vermek için başka bir yola başvurmayın. Onları rahatsız edici davranışlardan sakının. Şüphesiz ki şanı yüce olan Allah büyüktür. Tevbe ettiğinizde tevbenizi kabul eden odur. Kadınlara haksızlık ettiğiniz takdirde onların haklarını sizden alır. O yüzden zulmetmekten sakının ve affedin.


وَاِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُوا حَكَمًا مِنْ اَهْلِه۪ وَحَكَمًا مِنْ اَهْلِهَاۚ اِنْ يُر۪يدَٓا اِصْلَاحًا يُوَفِّقِ اللّٰهُ بَيْنَهُمَاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يمًا خَب۪يرًا


35- “Eğer aralarının açılmasından endişeye düşerseniz, erkek tarafından bir hakem, kadın tarafından bir hakem görevlendirin. Her ikisi de ıslahı isterlerse, Allah onların arasını bulur. Muhakkak Allah Alim, Habir olandır.”

Ey insanlar karının kocasına itaasızlığı yüzünden veya kocanın karısına karşı olan vazifelerini yerine getirmemesi yüzünden aralarının açılacağından korkarsanız aralarını bulmak için her iki taraftan da birer hakem tayin edin. Bu iki hakemin tarafların akrabalarından olmasının sebebi akrabaların işlerin iç yüzünü daha iyi bilmeleri, aralarının düzelmesini daha çok istemeleri, her iki tarafın da kendilerini akrabalara daha yakın hissetmeleri, böylelikle içlerinde bulunan sevgi ve nefreti de açıkça ortaya koyabilmeleri, birlikte olmak ya da ayrılma arzularının belirtebilmeleri içindir. O iki hakem samimiyetle onların arasını bulmak isterlerse Allah onları muvaffak kılar. Çünkü Allah onların kalplerinde olanı çok iyi bilendir, yaptıklarından haberdardır. Herkese amelinin karşılığını verecektir. Görüldüğü gibi ayet-i kerimede birbirleriyle geçinemeyen koca ve karıdan her birinin ailesinden birer hakem gönderilmesi emredilmektedir. Karının geçimsizlik yapması kocasına karşı gelmesi ile ve Allah'ın kocasına karşı kendisine yükümlü kıldığı vazifeleri yerine getirmemesi ile ortaya çıkar. Kocanın geçimsizliği ise karısını iyilikle tutmaması veya güzellikle salıverilmesi ile ortaya çıkar. İşte böyle bir geçimsizliğin var olması halinde eşlerin, aile bağları kopmadan önce her birinin ailesinden birer hakem gönderilerek uzlaştırılmaları veya uygun bir şekilde ayrılmaları emredilmektedir.

Müfessirlere göre gönderilecek bu hakemleri seçip tayin etme vazifesinin kimlere ait olduğu, hakemlerin yetkilerinin neler olduğu ve bu yetkilerin sınırını kimlerin tayin edeceği hususunda çeşitli görüşler zikretmişlerdir.

Tercihe şayan olan görüş şudur; Allahü Teala Müslümanlara birbirlerine sıkıntıya düşüreceklerinden korkulan koca ve karının durumlarını görüşmek üzere iki hakem gönderilmesini emretmiştir bu emrini müslümanlardan sadece belli kimselere tahsis etmemiştir. Bütün müslümanlar bu meseleye hakkında hakem tayin etmenin karı kocaya veya müslümanları yöneten idarecilere ait olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Ancak bu hakemleri tayin etmenin sadece karı kocaya mı ait olduğu yoksa sadece devlet idarecisine mi ait olduğu hususunda itiraf edilmiştir. Bu konuda hakem tayin etmenin sadece karı kocaya veya sadece devlet idarecisine ait olduğuna dair Resulullah Sallallahu Aleyhi ve sellemden herhangi bir haber zikredilmemiştir. Ümmet de bu hususta İtiraf etmiştir. Mademki durum böyledir, o halde ayeti bütün ümmetin icma ettiği şekilde izah etmek daha uygundur. O da hakemi ya karı kocanın tayin etmesidir veya devlet idaresinin tayin etmesidir. Bunların dışında herhangi bir kimsenin hakem tayin etmesi caiz değildir. Zira ayetin zahiri her iki tayin durumunu da kapsar mahiyettedir.

Süddi ve Hz. Ali’den nakledilen bir görüşe göre burada zikredilen ha­kemleri, karı ve koca, ailelerinden seçerek bizzat kendileri tayin ederler. Yetki­lerini de yine kendileri belirlerler. Hakemler, tespit edilen bu yetkiler dahilinde hareket ederler. İki tarafı uzlaştırır veya ayrılmalarına karar verebilirler. Onların bu kararları tarafları bağlar.Bu hususta.Esbat, Süddinin şunları söylediğini rivayet etmiştir:

Koca, geçimsiz olan karısından uzak durduktan ve onu dövmesinden son­ra kadın yine de geçimsizliğine devam eder ve kocasını sıkıntıya düşürecek şe­kilde davranacak olursa koca kendi ailesinden bir hakem karı da kendi ailesin­den birer hakem gönderirler. Karı hakemine der ki: "İşi sana bıraktım. Eğer ko­cama dönmemi emredecek olursan dönerim. Şayet ayıracak okusan da ayrılırız. "Kadın, hakemine meselesini anlatır. Şayet nafaka istiyorsa onu belirtir. Kocası­na dönmek istiyor da buna engel olan. sevmediği bazı şeyler varsa onların da gi­derilmesini ister. Yahut da bu kadın, hakemine, boşanmak istediğini bildirir.

Erkek de kendi ailesinden bir hakem gönderir ve onu kendisine hakem ta­yin eder ve ona, karısına ihtiyacı olduğunu ve onu boşamak istemediğini, dolayısıyle karısının istediklerini ona vereceğini ve harcamaları artıracağını söyler. Şayet o karıyı istemiyorsa vekiline: "O kadının benim üzerimde bulunan hakkı ne ise onu ver. Benim de onun üzerinde bulunan hakkım ne ise onu al ve onu benden boşa." der. Böylece erkek te karıyı boşayıp boşamama hususunda işi ha­keme bırakmış olur. Sonra iki hakem bir araya gelirler. Her biri, vekili olduğu tarafın isteğini diğerine aktarır ve biri, müvekkilinin isteğini gerçekleştirmeye çalışır. Şayet iki hakem bir karar üzerinde ittifak edecek olurlarsa bu karar iki taraf için de geçerlidir. Bu karar ister boşanma isterse aralarını bulma şeklinde olsun. Şayet sadece kadın hakem gönderir de erkek göndermemekte ısrar ede­cek olursa, hakem gönderinceye kadar kadına yaklaşamaz.


وَاعْبُدُوا اللّٰهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـًٔا وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبٰى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالًا فَخُورًاۙ

36- “Allah'a ibadet edin. Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, yakınlara, yetimlere, miskinlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya ve elinizin sahip olduğu kimselere iyilik edin. Allah kendini beğenip böbürlenenleri elbette sevmez.”

Ey insanlar! Allah'a itaatte boyun eğin sadece onu Rab edinin. Emirlerini tutup yasaklarından kaçınarak ona kulluk edin rablık ve ibadette hiçbir şeyi ona ortak koşmayın. Hz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Muaz Bin cebele şöyle sordu:

- Allah'ın kulları üzerindeki hakkının ne olduğunu biliyor musun? Muaz:

- Allah ve Resulü en iyi bilendir, deyince; Hz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

- ona hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ibadet etmeleridir. dedi Ve daha sonra ona şöyle sordu:

- Peki bunu yaptıkları takdirde kulların allah'taki haklarının ne olacağını biliyor musun? onlara Azap etmemesidir.”

Birinci emir ilk görev Allah'ı tanımak, onu Tevhit etmek, ona itaat etmektir. uluhiyet Ve rububiyetinde İnsan, Taş, Kainat, tabiat, toplum, topluluk veya başka herhangi bir mahluku ona ortak koşmamalıdır.

Anne ve babanıza Iyilikte bulunun davranışlarınızla sözlerinizle onların muhtaç oldukları hallerde gereken harcamaları iyilik de onlara yapın anne ve babanız tarafından olan akrabalarınıza kardeş amca ve başkaları onlara iyilik yapın babası ölen yetimlere iyilik yapın ihtiyacı olan yoksullara akrabalık bakımından veya mesafe yönünden yakınınız olan komşulara yine akrabalık bakımından ve mesafe yönünden uzak olan komşulara iyilik yapınız yanınızda bulunan yol arkadaşınıza hanımınıza ve sizden ayrılmayan kimselere ve Sahip olduğunuz kölelere iyi davranıyoruz Şüphesiz ki Allah kölelerine iyi davranmayan kibirleri ve insanlara karşı böbürlenenleri sevmez.

Allah annesine babasına karşı hürmetkar olan, fakirlere miskinlere her daim yardımcı olan onlara karşı kibirli olmayan edepli olup her amel ve hareketinde Allah’ın rızasını düşünerek kulluk bilinci ile hareket eden kullarından olmayı nasip etsin inş.


اَلَّذ۪ينَ يَبْخَلُونَ وَيَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبُخْلِ وَيَكْتُمُونَ مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۜ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِر۪ينَ عَذَابًا مُه۪ينًاۚ

37- "Onlar ki hem cimrilik ederler, hem de insanlara cimrilik tavsiye ederler ve Allah'ın kendilerine lütfundan verdiği şeyleri saklarlar. Biz kafirler için hor ve rüsva edici bir azap hazırladık.”

Hem kendi mallarından vermez kibirlenir ve övünür cimrilik eder. Başkalarının mallarını ve paralarından vermemeleri için cimrilik yapmalarını emrederler. Allah’ın lütfundan kendilerine göndermiş olduğu kitapları Tevrat ve İncil'de zikrettiği Muhammedin vasıflarını gizlerler. Biz, Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük eden, Muhammedin peygamberliğini yalanlayan kafirleri için hor ve hakir düşündürücü bir azap hazırladık.


وَالَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ رِئَٓاءَ النَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ وَمَنْ يَكُنِ الشَّيْطَانُ لَهُ قَر۪ينًا فَسَٓاءَ قَر۪ينًا

38- “Onlar ki mallarını insanlara gösteriş için sarf ederler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayanlardır. Şeytan kime arkadaş olursa bilsin ki o kötü bir arkadaştır.”

Münafık sıfatlarına sahip olanların övünmek ve kibirlenmek üzerine yaptıkları hayırlar ne kadar cömert denilsin diye diye harcamalarda bulunurlar. Bunların niyeti Allah’ın rızası için harcamazlar. Burada gösteriş sarf edenler kafirler ve münafıklardır. Allah’ın birliğine ve öldükten sonra tekrar dirilip hesap verecekleri ahiret gününe iman etmezler. Onlar şeytanın kendilerine sunduğu vesveselere kapılarak cimriliğe, riyakarlığa ve her türlü kötülüğe kapılmış ve uymuşlardır. Onlar bu kötü arkadaşla cehennemde birlikte olacaktır.


وَمَاذَا عَلَيْهِمْ لَوْ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقَهُمُ اللّٰهُۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِهِمْ عَل۪يمًا

39- “Ne olurdu sanki, onlar Allah'a, ahiret gününe inanmış ve Allah'ın verdiği rızıklardan harcamış olsalardı!? Allah onları çok iyi bilendir.”

Gösteriş yapanlar, Allah’ın birliğine iman edip, öldükten sonra dirilecekleri ahiret gününü tasdik etseler ve Allah’ın, kendilerine rızık olarak verdiği marlardan, Allah’ın rızasını kazanmak için zekatlarını gönül hoşluğu ile verseler, övülmek ve iftihar etmek için harcamasalar ne zarar görürlerdi. Şüphesiz ki Allah, onların, harcamadaki niyetlerini çok iyi bilendir. Ve onlara , ona göre karşılığını verecektir.

اِنَّ اللّٰهَ لَا يَظْلِمُ مِثْقَالَ ذَرَّةٍۚ وَاِنْ تَكُ حَسَنَةً يُضَاعِفْهَا وَيُؤْتِ مِنْ لَدُنْهُ اَجْرًا عَظ۪يمًا

40- “Allah şüphesiz zerre ağırlığı kadar haksızlık yapmaz. Yapılan iyilik olsa, onu kat kat arttırır ve kendi katında büyük bir mükafat verir.”

Şüphesiz ki Allah yarattığı ve koruyup gözettiği yarattıklarına zerre kadar zulmetmez. Zalimleri cezalandırması ise onların bu cezayı hak etmelerindendir. Ayrıca bu ceza, Allah'ın adaletinin gereğidir. kulun yaptığı en ufak ölçüdeki bir iyiliğe bile Allah zayi etmeyecek, onu arttıracak ve katından ona bol mükafat verecektir. İyilik hardal tanesi kadar olsa, zerre miskal ağırlığı kadar dahi olsa hiçbir mahlukata zulmetmeyecek aksine her bir nefse amelinin karşılığını eksiksiz olarak verecek şayet onun yaptığı bir iyilik ise bunun karşılığını kat kat vereceğini ve ona cenneti ihsan edeceğini de haber vermektedir.

فَكَيْفَ اِذَا جِئْنَا مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ بِشَه۪يدٍ وَجِئْنَا بِكَ عَلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شَه۪يدًاۜ

41- “Halleri nice olacak; Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve onlara da seni şahit getirdiğimiz zaman?”

Her bir ümmetten, yaptıklarına şahitlik edecek olan bir şahid olarak peygamberlerini kıyamet gününde getireceğimiz zaman bu kafirler ne yapacaktır? Ey Muhammed, seni de ümmetine karşı şahit getirdiğimizde bunların hali ne olacaktır. Kendi ümmetine karşı da iman edenler hakkında imanları ile kafir olanlar hakkında da kafir olduklarına dair münafıklık yapanlara da yaptıkları münafıklığa şahitlik edeceğin zaman ya bunlar ne yapacaklar?

Abdullah b. Mes´ud şöyle rivayet ediyor: "Resulullah bana dedi ki: "Kur’an’ı bana oku." Dedim ki: "Ey Allah'ın Resu­lü, Kur’´an sana indirildi onu ben sana nasıl okuyayım " Resulullah: "Evet oku. Çünkü ben onu başka birinden dinlemek istiyorum." dedi. Ben Resulullaha Nisa suresini okudum. Kıyamet gününde her ümmetten bir şahit getirirken seni de onların üzerine şahit getirdiğimizde halleri ne olacaktır " ayetine gelince "Ta­mam yeter." dedi. Baktım ki gözlerinden yaşlar akıyor.

Yine Abdullah b. Mes´ud diyor ki: "Resulullah (Kıyamet gününde) her ümmetten bir şahit getirirken seni de bunların üzerine şahit getirdiğimizde hal­leri nice olacaktır " âyetini okuduktan sonra şu âyeti okumuştur: "Aralarında ol­duğum müddetçe onlara şahit idim. Beni vefat ettirdiğinde de onları sen gözetliyordun. Sen her şeye şahitsin.

Süddi ise bu âyetin izahında şöyle demiştir: "Kıyamet gününde Peygamberler geleceklerdir. Onların bazılarının ümmetlerinden sadece bir kişi veya iki kişi yahut on kişi ya da bundan daha az kişi insan iman etmiş olacaktır. O Pey­gamberlerden bazılarına da bundan daha az insan iman etmiş olacaktır. Nihayet Hz. Lut’un kavmi getirilecek. Ona kavmindeki, iki oğlundan başka kimsenin iman etmediği belli olacak, Peygamberlere: "Sizler kendinize gönderilenleri tebliğ ettiniz mi " diye sorulacak onlar da: "Evet." diyeceklerdir. Bunun üzeri­ne: "Buna dair kim şahitlik eder " denilecek onlarda: "Muhammed ümmeti" di­yeceklerdir. Bu defa Muhammed ümmetine: "Sizler, Peygamberlerin, şahitliği size bıraktıklarını söyleyebilir misiniz? Bu hususta ne dersiniz " denilecek, on­lar da cevaben diyeceklerdir ki "Ey rabbimiz, biz şahitlik ederiz ki onlar tebliğ ettiler." Bunun üzerine denilecektir ki : "Sizin bu şahitliğinizin doğruluğunu kim tasdik edecektir." Onlar da diyeceklerdir ki: "Muhammed (s.a.v.) tasdik ede­cektir." Bu defa Muhammed (s.a.v.) çağırılacak o da ümmetinin doğru söyledi­ğine ve Peygamberlerin tebliğ etmiş olduklarına dair şahitlik edecektir. İşte Al­lah Teala’nın: "Böylece biz sizin, insanlara karşı şahitler olmanız, Peygamberle­rin de size karşı şahit olması için sizi orta yolu tutan bir ümmet kıldık. Ayeti bu hususu izah etmektedir.


يَوْمَئِذٍ يَوَدُّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَعَصَوُا الرَّسُولَ لَوْ تُسَوّٰى بِهِمُ الْاَرْضُۜ وَلَا يَكْتُمُونَ اللّٰهَ حَد۪يثًا۟

42- “İşte o gün, kafir olup peygambere asi olanlar, yerle bir olsalardı diye temenni edeceklerdir. Allah'tan hiçbir sözü de gizleyemeyeceklerdir.”

Allah'ı inkar ederek peygambere asi olan kafirler o kıyamet gününde şöyle diyecek ve temenni edecekler, keşke ölülerin üzeri toprakta dümdüz edildiği gibi, kendileri de yerin dibine geçseler de üzerleri dümdüz edilse yahut da hiç diriltilmeseler, yeryüzü ile birlikte öylece kalsalardı diye arzu edecekler. Yahut da bu ayet hayvanlar, toprak olacakları zaman onlarla aynı durumu paylaşmayı temenni edeceklerine de işarettir. Allah'tan hiçbir sözü gizleyemeyeceklerdir. Buna güçleri yetmeyecektir. Çünkü kendi aleyhine kendi organları şahitlik edecektir.

Abdullah b. Abbas dedi ki: "Müşriklerin: "Rabbimiz olan Allah'a yemin olsun ki biz ona ortak koşanlardan değildik." şeklindeki sözlerini, onların, cen­nete müslüman olanlar dışında kimsenin girmediğini gördükleri ve "Gelin biz de müşrik olduğumuz inkâr edelim." dedikleri zaman söyleyeceklerdir. Bunun üzerine Allah onların ağızlarını mühürleyecek, onların müşrik olduklarını elleri ve ayaklan söyleyecektir. İşte o anda Allahtan hiçbir sözü gizleyemeyecekler­dir.

Nitekim Abdullah b. Abbasın zikrettiği bu husus şu âyette de beyan edil­mektedir: "O gün biz onların ağızlarını mühürleriz de bize elleri konuşur. Ayak­ları da ne yaptıklarına şahitlik eder.”

Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs