Kadiri Yolu

 

Yunus Sûresi 71-93. Ayetlerin Tefsiri

Yunus Sûresi 71-93. Ayetlerin Tefsiri

بِسْمِ ‬‮اللّٰهِ ‬‮الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم

 ﷺ



وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَاَ نُوحٍۢ اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ يَا قَوْمِ اِنْ كَانَ كَبُرَ عَلَيْكُمْ مَقَام۪ي وَتَذْك۪ير۪ي بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَعَلَى اللّٰهِ تَوَكَّلْتُ فَاَجْمِعُٓوا اَمْرَكُمْ وَشُرَكَٓاءَكُمْ ثُمَّ لَا يَكُنْ اَمْرُكُمْ عَلَيْكُمْ غُمَّةً ثُمَّ اقْضُٓوا اِلَيَّ وَلَا تُنْظِرُونِ ﴿٧١﴾ فَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَمَا سَاَلْتُكُمْ مِنْ اَجْرٍۜ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِۙ وَاُمِرْتُ اَنْ اَكُونَ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ ﴿٧٢﴾ فَكَذَّبُوهُ فَنَجَّيْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ وَجَعَلْنَاهُمْ خَلَٓائِفَ وَاَغْرَقْنَا الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۚ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنْذَر۪ينَ ﴿٧٣﴾ ثُمَّ بَعَثْنَا مِنْ بَعْدِه۪ رُسُلًا اِلٰى قَوْمِهِمْ فَجَٓاؤُ۫هُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا كَانُوا لِيُؤْمِنُوا بِمَا كَذَّبُوا بِه۪ مِنْ قَبْلُۜ كَذٰلِكَ نَطْبَعُ عَلٰى قُلُوبِ الْمُعْتَد۪ينَ ﴿٧٤﴾ ثُمَّ بَعَثْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ مُوسٰى وَهٰرُونَ اِلٰى فِرْعَوْنَ وَمَلَا۬ئِه۪ بِاٰيَاتِنَا فَاسْتَكْبَرُوا وَكَانُوا قَوْمًا مُجْرِم۪ينَ ﴿٧٥﴾ فَلَمَّا جَٓاءَهُمُ الْحَقُّ مِنْ عِنْدِنَا قَالُٓوا اِنَّ هٰذَا لَسِحْرٌ مُب۪ينٌ ﴿٧٦﴾ قَالَ مُوسٰٓى اَتَقُولُونَ لِلْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَكُمْۜ اَسِحْرٌ هٰذَاۜ وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُونَ ﴿٧٧﴾ قَالُٓوا اَجِئْتَنَا لِتَلْفِتَنَا عَمَّا وَجَدْنَا عَلَيْهِ اٰبَٓاءَنَا وَتَكُونَ لَكُمَا الْكِبْرِيَٓاءُ فِي الْاَرْضِۜ وَمَا نَحْنُ لَكُمَا بِمُؤْمِن۪ينَ ﴿٧٨﴾ وَقَالَ فِرْعَوْنُ ائْتُون۪ي بِكُلِّ سَاحِرٍ عَل۪يمٍ ﴿٧٩﴾ فَلَمَّا جَٓاءَ السَّحَرَةُ قَالَ لَهُمْ مُوسٰٓى اَلْقُوا مَٓا اَنْتُمْ مُلْقُونَ ﴿٨٠﴾ فَلَمَّٓا اَلْقَوْا قَالَ مُوسٰى مَا جِئْتُمْ بِهِ السِّحْرُۜ اِنَّ اللّٰهَ سَيُبْطِلُهُۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُصْلِحُ عَمَلَ الْمُفْسِد۪ينَ ﴿٨١﴾ وَيُحِقُّ اللّٰهُ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَ۟ ﴿٨٢﴾ فَمَٓا اٰمَنَ لِمُوسٰٓى اِلَّا ذُرِّيَّةٌ مِنْ قَوْمِه۪ عَلٰى خَوْفٍ مِنْ فِرْعَوْنَ وَمَلَا۬ئِهِمْ اَنْ يَفْتِنَهُمْۜ وَاِنَّ فِرْعَوْنَ لَعَالٍ فِي الْاَرْضِۚ وَاِنَّهُ لَمِنَ الْمُسْرِف۪ينَ ﴿٨٣﴾ وَقَالَ مُوسٰى يَا قَوْمِ اِنْ كُنْتُمْ اٰمَنْتُمْ بِاللّٰهِ فَعَلَيْهِ تَوَكَّلُٓوا اِنْ كُنْتُمْ مُسْلِم۪ينَ ﴿٨٤﴾ فَقَالُوا عَلَى اللّٰهِ تَوَكَّلْنَاۚ رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَۙ ﴿٨٥﴾ وَنَجِّنَا بِرَحْمَتِكَ مِنَ الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ ﴿٨٦﴾ وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰى وَاَخ۪يهِ اَنْ تَبَوَّاٰ لِقَوْمِكُمَا بِمِصْرَ بُيُوتًا وَاجْعَلُوا بُيُوتَكُمْ قِبْلَةً وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ ﴿٨٧﴾ وَقَالَ مُوسٰى رَبَّنَٓا اِنَّكَ اٰتَيْتَ فِرْعَوْنَ وَمَلَاَهُ ز۪ينَةً وَاَمْوَالًا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۙ رَبَّنَا لِيُضِلُّوا عَنْ سَب۪يلِكَۚ رَبَّنَا اطْمِسْ عَلٰٓى اَمْوَالِهِمْ وَاشْدُدْ عَلٰى قُلُوبِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُوا حَتّٰى يَرَوُا الْعَذَابَ الْاَل۪يمَ ﴿٨٨﴾ قَالَ قَدْ اُج۪يبَتْ دَعْوَتُكُمَا فَاسْتَق۪يمَا وَلَا تَتَّبِعَٓانِّ سَب۪يلَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٨٩﴾ وَجَاوَزْنَا بِبَن۪ٓي إِسْرَٓاء۪يلَ الْبَحْرَ فَاَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ وَجُنُودُهُ بَغْيًا وَعَدْوًاۜ حَتّٰٓى اِذَٓا اَدْرَكَهُ الْغَرَقُۙ قَالَ اٰمَنْتُ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا الَّذ۪ٓي اٰمَنَتْ بِه۪ بَنُٓوا اِسْرَٓاء۪يلَ وَاَنَا۬ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ ﴿٩٠﴾ آٰلْـٰٔنَ وَقَدْ عَصَيْتَ قَبْلُ وَكُنْتَ مِنَ الْمُفْسِد۪ينَ ﴿٩١﴾ فَالْيَوْمَ نُنَجّ۪يكَ بِبَدَنِكَ لِتَكُونَ لِمَنْ خَلْفَكَ اٰيَةًۜ وَاِنَّ كَث۪يرًا مِنَ النَّاسِ عَنْ اٰيَاتِنَا لَغَافِلُونَ۟ ﴿٩٢﴾ وَلَقَدْ بَوَّأْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ مُبَوَّاَ صِدْقٍ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِۚ فَمَا اخْتَلَفُوا حَتّٰى جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُۜ اِنَّ رَبَّكَ يَقْض۪ي بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ ﴿٩٣﴾


بِسْمِ ‬‮اللّٰهِ ‬‮الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يم


Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla hamd yalnız Allah’ındır. Salat ve Selam ise Allah’ın Resulüne onun aile halkına ve ashabına olsun. Rabbimiz bizden kabul buyur. Çünkü sen duaları işitensin herşeyi bilensin.


71- “Onlara Nuh’un haberini oku! Hani kavmine demişti ki: “Ey kavmim; Aranızda kalmam, Allah’ın ayetlerini hatırlatmam size ağır geliyorsa, ben Allah’a güvenirim. Siz ve ortaklarınız toplanıp ne yapacağınızı kararlaştırın. Hem içinizde ne tasarlıyorsanız açığa çıkarın. Sonra yapacağınızı yapın, bana mühlet de vermeyin.”

Nuh kavmine, nasıl hatırlatıp, öğüt verip uyardığında, onu yakaladılar, bunun üzerine yüce Allah’ın da onlardan tek bir kişi kalmamak üzere suda boğarak helak edip yok ettiğine dair kavmiyle geçenlerin haberini onlara anlat! Bunlar da o geçmiş kavme isabet eden helak ve yok olmanın bir benzerinin kendilerine isabet etmelerinden çekinsinler; Müjdeleyip uyaran resuller göndermenin Allah’ın bir sünneti olduğunu bilsinler ve senin resul olarak gönderildiğinden dolayı herhangi bir şekilde hayrete düşmesinler. 

Nuh kavmine demişti ki aranızda bulunmam, Allah’ın delil ve burhanlarını size öğüt vermem ağır geldiği kanaatinde iseniz, şunu biliniz ki, ben Allah’a güvenirim. Aldırış etmem ve benim bu durumum size ister ağır gelsin ister gelmesin, görevimi yerine getirmekten geri durmam. Siz ve ortaklarınız toplanıp bana ne yapacağınızı birlikte kararlaştırın. Hem içinizde ne tasarlıyorsanız açığa çıkarın. Bana mühlet tanımanıza gerek yoktur. Ben yapacaklarınızı önemsemiyorum, aldırış etmiyorum. Elinizden ne geliyorsa ardına koymayın. Hiç umurunda değil. Sizden korkmuyor ve çekinmiyorum. Çünkü Rabbimin karşısında sizin yapabileceğiniz hiç bir şey yoktur.    

Allah Teala bu ayet-i kerimede, Nuh’un, Allah’ın yardımına güvendiğini, kafirlerin hile ve desiselerinden korkmadığını beyan ediyor, son peygamber Hz. Peygamber (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’i de Nuh’un izni takip etmeye teşvik ediyor.    

72- “Yüz çevirirsenizi zaten ben sizden bir ücret istemedim. Benim ecrimi ancak Allah verir. Ben müslümanlardan olmakla emrolundum.”

Benim size verdiğim öğütleri yalanlar iseniz, arkanızı dönüp giderseniz, Allah’tan korkmaz ve bana itaat etmezseniz; zaten ben sizden bir ücret istemedim. Benim amelimin karşılığını vermek rabbime aittir. Ben müslümanlardan olmakla emrolundum. Çünkü ben rabbimin emrine boyun eğen ve ona itaat eden müslümanlardan olmakla emrolundum.   

73- “Onu yalanladılar. Ama biz onu ve gemide beraberinde bulunanları kurtardık; yeryüzünün halifeleri yaptık. Ayetlerimizi yalanlayanları ise suda boğduk. Uyarılanların sonlarının nasıl olduğuna bir bak!”

Bu ayeti kerime Nuh’u yalanlayan kavminin sonunda helak olduğunu onu yalanlamaları sebebiyle suda boğularak yok olduklarını beyan etmekte onlara benzeyecek olan her kavmin de akıbetlerinin felaket olacağına işaret etmektedir. İnanan ve elçisine uyanları tufandan kurtarıp onları bu makama getirdik. Nitekim ayeti kerime'nin sonunda Ey Muhammed uyarılanların akıbeti nasıl olurmuş bir bak cümlesi bunu ifade etmektedir. 

74- “Sonra onun arkasından kendi kavimlerine resuller gönderdik. Onlara apaçık ayetler getirdiler. Fakat önceden yalanladıkları şeylere inanmadılar. Aşırı gidenlerin kalplerini işte böylece mühürleriz.”

Hz. Nuh’tan sonra resuller gönderdik. Onlar getirdiklerinin doğruluğuna dair delil, burhan ve mucizelerle geldiler. Resullerin kendilerine getirdikleri haberleri yalanlayıp iman etmediler. Bunlar aşırı gittiklerinden dolayı kalplerini mühürlediğimiz için imanı kabul etmedilerse onların kalpleri aynı şekilde imanı kabul etmez katıksız ve düşmanca yalanlamaları sebebiyle geçmiş ümmetlerden yalancıların da kalplerini Allah mühürlediği gibi onlardan sonra gelip onlara benzeyen tabi olanların da kalplerini de öylece mühürler. 

Bu buyruk peygamberlerin ve resullerin sonuncusu, resullerin efendisi Hz. Muhammed (صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم)’in yalanlayan kimselere yönelik oldukça büyük bir uyarıdır. Önceki resulleri yalanlayan kimselerin başına o musibetler geldiğinde; Bunlar da öncekilerin işlediklerinden daha büyük suçlar işlediklerine göre nasıl bir karşılık görmeyi bekliyorlar?     

75- “Bundan sonra Musa ile Harun’u ayetlerimizle Firavuna ve ileri gelenlerine gönderdik. Büyüklük tasladılar. Zaten günahkar bir topluluktular.”

Nuh’un arkasından gönderdiğimiz peygamberlerden sonra da Musa ve Harun'u Mısır kralı Firavun ve kavminin ileri gelenlerine, onların doğruluklarını gösteren delil ve mucizelerle gönderdik. Fakat Firavun ve etrafındakiler, Musa ve Harun’un hak yola davetlerini kabul etmeyi gururlarına yedirmediler. Böylece rablerini inkar ederek suçlu bir kavim oldular.   

76- "Tarafımızdan kendilerine hak geldiği vakit: “Doğrusu bu, apaçık bir büyüdür.” dediler.”

Onlara Hz. Musa'nın getirdiği apaçık mucize ve deliller gelince bunları büyü olarak ifade etmeleri her türlü açıdan tenkit edici davranmaları işaret edilmektedir. Onlar hakka boyun eğme yerine, şımardılar azdılar ve bu apaçık bir büyüdür dediler. İbni Kesir bu konuda Allah onları kahretsin söylediklerinin yalan ve iftira olduğunu bile bile de bu konuda yemin de etmiş gibidirler. İşte günahkarların adeti hep böyledir. Çünkü onlar Allah'ın yoluna davet edenlere karşı en pekiştirici (katı) ifadeleri kullanarak her türlü olumsuz niteleme (vasıflarını) de bulunmaya çalışırlar.

77- “Musa onlara dedi ki: “Size gelen hakka dil mi uzatıyorsunuz? Bu büyü müdür? Sihirbazlar zaten felah bulmazlar.”

Musa Aleyhisselam'ın onların dediklerini reddederek büyüdür diyerek dil uzattıkları şey için bu nasıl büyü olabilir ki? Bu gördüğünüzü getiren kişi felah bulmuş ve onun getirdikleri vasıtasıyla büyücülerin büyülerini çürütmüş iptal etmiştir. Halbuki Yüce Allah sünneti gereği sihirbazlar zaten felah bulamazlar. Nitekim bütün çağlar boyunca görülen de budur. 

78- “Dediler ki: “Bizi babalarımızı üzerinde bulunduğumuz yoldan çevirmek için ve yeryüzünün büyükleri siz olasınız diye mi geldiniz? Biz size inanmıyoruz.” 

Dediler ki sen bizi babalarımızı üzerinde bulunduğumuz yoldan onların izinden çevirerek vazgeçirmek için ve yeryüzü büyükleri (başkanları, hükümdarları) siz olasınız diye mi geldiniz. Mısırın büyükleri siz olasınız egemenliğini elde edesiniz diye mi buraya geldiniz. Bütün çağlar boyunca fesatçıların izlediği yol budur. Onlar ıslah için çalışan kimseleri kötü niyetlere sahip olmakla itham ederler. İslam için yaptıkları çağrılarında, Allah'ın rızasını istemediklerini ileri sürerler. Bundan da daha çirkin bir gerekçe ve tutarsızlığı bu kadar açık başka hiçbir iddia olamaz. Çünkü Allah yoluna davet eden insanlar, zor olan yola insanlara davet ederler. Bunun için de her türlü acıya, sıkıntıya katlanırlar. Onlar gerçekten dünyayı istemiş olsalardı, tağutlara hizmet etmek, yaptıklarına karşı çıkmamak, onlara yağ çekmek ve istedikleri ne göre hareket etmek yolunu izleyerek dünyayı elde edebilirlerdi. Biz size inanmıyoruz. Söylediğinizin doğru olduğunu kabul etmiyoruz. Bu davetlerini reddediş sebeplerini ve hangi bakımdan reddettiklerini açıkladıktan sonra, ilan ettikleri nihai kararlarıdır. Firavun insanların gözlerini boyayarak takındığı bu zalimce tavrın sağlıklı olduğunu, Hz. Musa'nın getirdiklerine karşı çıkmasının yerinde bir tavır olduğunu delillendirmek için, Hz. Musa'nın getirdiğinin bir büyü olduğunu ortaya koymak amacıyla büyücülerin çağrılmasını emrettiyse de iş onun aleyhine ve tam tersine döndü.

79- “Firavun dedi ki: “Bütün bilgi sihirbazları bana getirin.”

Sihir bilgisinde oldukça ileri gitmiş isimleri öne çıkmış ve işlerde tecrübeli olanları bana getirin. 

80- “Sihirbazlar gelince Musa onlara dedi ki: “Atacağınızı atın.

Sihirbazlar gelince sen mi öne çıkarsın, yoksa ilk bırakanlar biz mi olalım? dediler. Hz. Musa onlara dedi ki: “Atacağını atın.” Musa (as) insanlar onların neler yaptıklarını görsünler diye atma işine onların başlamalarını istedi. Bundan sonra kendisi hakkı ortaya koyacak ve onların başlamalarını istedi. Bundan sonra kendisi hakkı ortaya koyacak ve onların batıllarını ortadan kaldırmış olacaktı.

81- “Onlar atınca Musa dedi ki: “Bu sizin yaptığınız sihirdir. Allah onu boşa çıkaracaktır. Allah elbette fesatçıların işini düzeltmez.”

Sihirbazlar iplerini ve değneklerini ortaya atınca, Musa onlara işte bu sihirdir ve Allah onu boşa çıkaracaktır. Attığınız ipleri ve değneklerin ortaya çıkardıkları sihirleri silip süpürecektir. Allah elbette fesatçıların işini düzeltmez. Büyücü Allah'ın sünnetlerinden biridir. Fesatçıların yaptıkları işler kesinlikle ıslah olmaz. Bundan dolayı bize düşen fesatçıların ıslahı, nispet etmemek (eş tutmamak) onların yaptıklarına aldanmamaktır. Allah'a şeriatına aykırı her neye davet ederse etsin, o kimse fesat çıkaran bir kimsedir. Allah'a davete karşı savaş açan, bu yolun yolcularına karşı mücadele veren herkes, fesatçıdır. Onun hiçbir işine aldanılmamalıdır. Çünkü Yüce Allah'ın sünneti; fesatçıların işlerini ıslah etmemek şeklindedir. 

82- “Allah günahkarların hoşuna gitmese de hakkın hak olduğunu sözleri ile ispat eder.”

Allah günahkarların hoşuna gitmese de hakkın hak olduğunu sözleri ile ispat eder vaatleriyle onun hak olduğunu ispat eder üstün kılar. Günahkar kimseler ise her zaman için haktan tiksinirler, hakkın ve hak ehlinin üstünlüğünden hoşlanmaz nefret ederler. Allah ise hakkın üstünlüğünü istemektedir. Allah'ın istediği olur. Fakat aziz ve Celil olan rabbimizin bu üstünlüğü geciktirmelerinin hikmetleri çoktur. Mesela safları sağlamlaştırıp arıtmak, delilleri ortaya koymak ve buna benzer birçok hikmetler gibi. 

83- “Kavminin bir kısım gençleri dışında kimse Musa'ya iman etmedi. Bunlar da firavundan ve elebaşlarından kendilerini fitneye düşürmesinden korkuyorlardı. Firavun gerçekten yeryüzünde çok ululanan ve gerçekten aşırı gidenlerdendi.”

Musa'nın çeşitli mucize ve deliller getirmesine rağmen firavun kavminden ve israiloğullarından Musa'ya firavun’un korkusundan dolayı pek az kişi iman etti. Zira firavun yeryüzünde zorba olan, inkar ve sapıklıkta haddi aşanlardan idi. Ayeti kerimede geçen kavminin soyundan olanlar veya kavminin bir kısmı müfessirler Hz Musa'ya iman ettikleri bildirilen bu soyların kimin soyları olduğu hususunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bu konuya girmek bize bir katkı sağlamayacaktır.

Zorba ve korku ile baskı kuran insanları hapisle gerekirse faili meçhul cinayetlerle bazende alenen işkenceyle öldürme ile azab edenler, Allah’ın dininden insanları çevirmeye çalışmalarından dolayı insanlar çekiniyorlardı. Ama buna rağmen iman eden gençlerin firavunun kavmi karşısında korkularına rağmen imanlarını saklayarak Musa as. iman ettiler. Allah’a davet ortaya çıktığında, tağutlar ile mücadeleye girişen kimseye çoğunlukla gençler olumlu karşılık vererek çağrıya uyarlar. Böylelikle gençler kendilerini türlü mihnet ve sıkıntılara maruz bırakan zalim otoriteden çekinebilirler. Yakınları da aynı şekilde onlara bir zarar gelmesinden korkarlar. Bir taraftan kendilerini dinlerinde fitneye düşürülmekten korkarken, diğer taraftan yakınları akrabaları da onları fitneye düşürülmesinden korkarlar. 

Firavun gerçekten yeryüzünde çok ululanan büyüklük taslayan rububiyet iddiasında bulunmakla haddini tecavüz edip aşırıya gidenlerdendi.

84- “Musa dedi ki: “Ey kavmim! Eğer siz gerçekten Allah'a iman etmiş ve teslim olmuşlarsanız, ona tevekkül edin.”

Musa Aleyhisselam iman etmiş olan israiloğullarına hitabında Allah'a iman etmiş ve teslim olmuş olanların tevekkül etmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu Allah'a yöneliş zalimler topluluğu karşısında onlardan gelebilecek olan bir fitneye maruz kalmamak için hem tövbe hem de duaya sarılmanın bir göstergesidir. 

85- “Onlar da dediler ki: “Biz yalnız Allah'a tevekkül ettik. Ey rabbimiz; bizi o zalimler topluluğunun fitnesine maruz bırakma.”

Onlar dediler ki biz Allah'a tevekkül ettik ve Allaha yönelip dua etmeye başladılar: Ey rabbimiz bize karşı onları muzaffer etme, bize Musallat etme! Onlar sadece kendilerinin hak, bizim de batıl üzerinde bulunduğumuzu zannederek, bundan dolayı başımıza geçirildiklerini sanırlar. 

86- “Merhametinle o kafirler topluluğundan bizi kurtar.”

Merhametinle o kafirler topluluğundan bizi kurtar hakkı gizleyip örten o kafirlerden bizi koru. Merhamet ve ihsanınla sen bizleri hakkı gizleyip örten o kafirlerden koru diye dua ederek kurtulmayı ve esenliğe kavuşmayı dilediler. 

Mümin bu şekilde bir ortamda olursa korkabilir çekinebilir. Allah'ın lütfunu arzu eder. Esenliğe muhtaçtır ve onu Allah'tan ister. Allah onu herhangi bir şart içerisinde bulunduracak olursa, içinde bulunduğu şartların gerektirdiği bir şekilde edep takınır, sabreder yahut tahammül eder veya savaşır ya da misliyle mukabele eder. Kısacası içinde bulunduğu şartların edebi neyi gerektiriyorsa Mümin onu yapar. 

87- “Musa'ya ve kardeşine şunu vahyettik: “Mısır da kavmin için evler hazırlayın. Evlerinizi namazgah edinin, namaz kılın. Müminlere müjdele!”

Musa ve kardeşine yaşadıkları korkudan dolayı kavminin güvenlik içerisinde olması için evlerini namazgah yapmalarını emir buyurmuştur. Baskı ve zorluk zorbalık zamanında sıkıntılı zamanlarda evlerin namazgah yapılması istenmiştir. Çünkü firavun onları namaz kılmaktan alı koyuyordu. 

Said Bin Zübeyr, Yüce Allah'ın evlerinizi namazgah edinin buyruğunu birbirine karşılıklı gelecek şekilde yapın şeklinde tefsir etmiştir. Namaz kılın onu eksiksiz eda edin müminlere müjdele yani onlara zafer ve cennet müjdesi ver. 

Abdullah b. Abbas, İbrahim ve Nehai, Mücahid, Ebu Malik, Re’bi b. Enes, Dehhak ve ibn-i Zeyd, evlerinizi Mescid yapıp onlarda namaz kılın. İsrailoğulları sadece havralarda namaz kılıyor ve oralarda namaz kılarken de firavun ve kavminden korkuyorlardı. Bunun üzerine Allahu Teala onlara evlerinizi namazgah edinin ve orada namaz kılmalarını emretti.

88- “Musa dedi ki: “Rabbim doğrusu sen firavun ve çevresindekilere bu dünya hayatında debdebe ve servet verdi. Rabbimiz senin yolundan saptırsınlar diye mi? Rabbimiz mallarını yok et; Onların kalplerini sık. Çünkü onlar can yakıcı azabı görmedikçe iman etmezler.”

Firavun ve çevresindekilere dünya hayatının çeşitli meta ve maddi nimetlerini bolca verdin. Rabbimiz senin yolundan saptırsınlar diye mi? Yani onların benimle kendilerine göndermiş olduğun şeylere iman etmeyeceklerini bildiğin halde bu nimetleri onlara vermiş bulunuyorsun. Bu senin onlara yaptığın bir istidraçtır. Yani derece derece onları azaba yaklaştırmayı murat ediyorsun. Fakat onlara bu verdiklerin sebebiyle yarattıklarından bazı kimseler, fitneye düşmekte ve senin saptırdığın bu kimselerin bu nimetlerini, onları sevdiğin için verdiğini, onlara önem verdiğin için bu nimetlere gark ettiğini sanma noktasına düşmektedirler. Rabbimiz mallarını yok et telef et onların kalplerini sık kalplerine mühür vur alabildiğine onları sıkıştır. Çünkü onlar can yakıcı azabı görmedikçe iman etmezler.

89- “Buyurdu ki: “İkinizinde duası kabul olundu. Doğru yolda devam edin ve sakın bilmezlerin yolunu tutmayın.”

Yüce Allah buyurdu ki ikinizinde duası kabul olundu, firavun ve hanedanı ile ilgili olarak bizden dilediklerinizi kabul ettik. Dua eden Hz Musa olmakla birlikte Hz Harun da onun bu duasına amin diyordu. Bu bakımdan ikinizin denilmiştir. İkinizde emrimi yerine getirmeye devam edin. Göndereceğim ceza gelinceye kadar firavun ve kavmini imana davet etmekte kararlı olun. Hükmünün hemen gelmesini isteyen cahillerin yolunu tutmayın. Zira benim vereceğim ceza derhal gelmese de vaadimden asla dönmem o cezayı mutlaka veririm. Firavun aleyhine yapılan bedduadan sonra 40 yıl yaşamış ve sonunda denizde boğularak helak edilmiştir. 

90- “İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun ve askerleri haksızlık ve düşmanlıkla arkalarına düştüler. Nihayet boğulacağı anda dedi ki: “israiloğullarının iman ettiğinden başka ilah olmadığına inandım. Artık benden müslümanlardanım.”

İsrailoğullarının kızıldeniz'den geçirilmesi sırasında yaşanan mucizeden daha önce A’raf ve Bakara surelerinde bahsedilmişti bu kıssa veya olaydan daha sonra başka surelerde tekrar hatırlatmalar gelecektir. Firavun'un askerlerine haksızlık ve düşmanlıkla onlara zulüm ederek ve düşmanlık besleyerek israiloğullarının arkalarına düşmüşlerdi. Onlara yetişmek noktasına kadar gelmişlerdi. Fakat Allah azze ve celle buna müsaade etmediği gibi nihayet Firavunun boğulacağı ana firavunu ulaştırdı. Firavun; “İsrailoğullarının iman ettiğinden başka ilah olmadığına inandım. Artık ben müslümanım” demeye başladı. Ancak imanının kendisine fayda vermeyeceği yerde imana geldi. 

91- “Şimdi mi inandın? Daha önce baş kaldırmıştın ve bozgunculuk edenlerdendin.”

Şimdi mi inandın daha önce başkaldırmıştın. Allah'a asi olup zorbalık yapıp gelen elçilere yalanlamıştın. Şimdi sıkışınca mı Allah’a kul olmayı, O’na iman etmeyi kabul ediyor ve sadece onun ilah olduğuna iman ediyorsun. Halbuki sen bundan önce bozgunculuk edenlerdendin. Hem imandan kendin sapmış, hem de başkalarını saptırıyordun.

92- “Senden sonrakilere bir ibret teşkil etmen için bugün sadece senin cesedini kurtaracağız. Doğrusu insanların çoğu ayetlerimizden gafildir.”

Ey Firavun, bugün biz senin cesedini kurtarıyoruz ki, senin helak olduğuna inanmayanlar helak olduğunu görsünler ve sen daha sonra gelenlere bir ibret olasın. Ne yazık ki insanların çoğu delil ve ayetlerimizden gafildirler. Onları düşünüp ibret almazlar.

Abdullah b. Abbas diyor ki: “İsrailoğullarından bazıları, firavunun ölüp ölmediğinden şüphe ettiler. Bunun üzerine Allahu Teala denize emretti, deniz firavunun ölü cesedini dışarıya attı. Böylece İsrailoğulları onun öldüğünü gözleriyle gördüler.

93- “Andolsun Biz israiloğullarını üstün bir yere yerleştirdik. Onları tertemiz ve hoş nimetlerle rızıklandırdık. Kendilerine ilim gelinceye kadar ihtilafa düşmediler. Şüphesiz Rabbim aralarında ihtilaf ettiği şeyler hakkında kıyamet günü hükmünü verecektir.”

Biz israiloğullarını Mısır ve Şam gibi güzel yerlere yerleştirdik orada konaklamalarını sağladık Çünkü Yüce Allah onlara uzun bir dönem arz-ı mukaddes'i vermiş ellerinde bırakmıştı Allah onları helal rızıklarla rızıklandırmış onlarsa Hz Muhammed'in peygamberliği hakkında Allah'ın indirmiş olduğu kitap geldikten sonra itilafa düştüler Şüphesiz ki rabbim kıyamet gününde İtilaf ettikleri Muhammed'in peygamberliği hakkında aralarında hüküm verecek iman edenleri cennete yalanlayanları da cehenneme koyacaktır. 





Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar