Seyr-i Süluk Yolunda Hakikî ve Sahte Şeyhi Ayırmanın Ölçüleri
“Bu yol nurlarla yürünür ama nurlar ölçüsüz verilmez.” – Abdülkâdir Geylânî k.s.
Tasavvuf tarihinin en mühim bahislerinden biri, mürşid-i kâmil ile mürşid taslayan kimseleri birbirinden ayırmaktır. Hakiki şeyh, müridi Hakk’a götürür; sahte şeyh ise müridi kendine bağlar. Bugün sayfamızda paylaştığımız yazı üzerine mürşid konusunda da birkaç yazı hazırlamaya gerek duydum. Hakiki ve Sahte Mürşid hususunda Tasavvuf büyükleri çok titiz olmuşlar ve şöyle buyurmuşlardır:
Cüneyd-i Bağdâdî:
“Şeyh, yol gösterendir; kendine çağıran değil.”
İmam Rabbânî:
“Hakiki şeyh, Allah’a ulaştırır. Nefse hizmet eden şeyhe şeyh denmez.”
Hakiki Şeyhin Alametleri
1. Şeriat Üzere Yaşaması
Tasavvuf büyüklerinin ittifakıyla, hakiki şeyhin ilk ve en temel ölçüsü şeriata tam bağlılıktır.
Seyyid Abdulkadir Geylani:
“Bizim tarikimizde Kitap ve sünnete tabi olmadan senin için kurtuluş yoktur.” yine “Kitaba ve sünnete ve onları iyi bilen şeyhlere tabi olmadıkça ebebi iflah olmazsın.
Şah-ı Nakşibend:
“Bizim yolumuz kitap ve sünnet üzerine bina edilmiştir.”
Şeriata muhalefet eden, farzları hafife alan, haramları meşrulaştıran kimse, isterse keramet göstersin, gerçek şeyh kabul edilmez.
İmam-ı Cüneyd ve İmam Malikte aynı sözde birlenmişlerdir:
“Şeriatsız tasavvuf zındıklıktır.”
2. Kendini Ön Plana Çıkarmaması
Hakiki şeyh, kendini büyütmez, ismini yüceltmez, insanların teveccühüne muhtaç değildir.
Abdülkâdir Geylânî k.s.:
“Mürid beni değil, Rabbimi sevsin.”
Sahte şeyh ise sürekli kendi şanından, makamından, özel bir ruhsatından bahseder.
Büyükler bu tip kimseler için “nefsin şeyhi” tabirini kullanmıştır.
3. Müridleri Kendine Değil Allah’a Bağlaması
Hakiki mürşid, müridin kalbini Allah’a rabteder.
Sahte mürşid ise müridini kendine bağlar.
İbn Atâullah İskenderî:
“Seni kendine çeken, seni Allah’tan perdeleyen şeyhtir.”
4. İlim ve İrfan Sahibi Olması
Hakiki şeyh, hem ilim hem hâl sahibidir.
Biri eksik olursa eksik şeyhliktir.
İmam Gazâlî:
“İlmi olmayanın sözü karanlıktır; hâli olmayanın ilmi kuru iddiadır.”
Sahte şeyh genellikle ya ilimsiz bir iddia sahibidir ya da hâlsiz bir konuşmacıdır.
5. Tevazu ve Mahviyet
Bütün kâmil mürşidlerde gördüğümüz en büyük alamet: derin bir tevazu.
Mevlânâ Celâleddîn Rûmî:
“Benlikten geçen yol gösterici olur.”
Hakiki şeyh hizmetkârdır; ayağına gelen insanlara minnet eder.
Sahte şeyh ise kibirli, mağrur ve buyurgandır.
6. Dünya Menfaatlerinden Uzak Durması
Kâmil şeyh dünya karşısında zühd sahibidir.
Meşhur kaide:
“Dünya şeyhe yönelir, şeyh dünyadan kaçar.”
Sahte şeyh ise hediyeleri, bağışları, para ilişkilerini sever; dergâhını ticarethane gibi kullanır.
7. Sözlerinin Yürüdüğü Evvela Kendi Nefsinde Görülür
Hakiki mürşid, öğüt verdiği her şeyi önce kendinde yaşar.
Yahya b. Muâz er-Râzî:
“Sözün yürüdüğü yer, önce söyleyenin kalbidir.”
Sahte şeyh ise sözü çok, hâli azdır.
8. Rabıta ve teslimiyeti istismar etmemesi
Hakiki mürşid, rabıtayı “kalbi Hakk’a yöneltmek” için öğretir; kendi nefsine kulluk edilmesini istemez.
İmam-ı Rabbânî:
“Rabıta zatadır ama maksat Hakk’a varmaktır.”
Sahte şeyh ise rabıtayı kişisel otoriteyi pekiştirmek için kullanır.
Sahte Şeyhin Alametleri
Tasavvuf büyükleri sahte şeyhlerin özelliklerini şöyle sıralar:
1. Şeriat Dışına Çıkan ve Ruhsat Uyduran
En belirgin alamet budur.
Farzları küçümser, haramları mübah gösterir.
Cüneyd:
“Sünnete aykırı her hâl bâtıldır.”
2. Kendisini “dokunulmaz”, “özel” ve “yanılmaz” ilan eden
Hakiki şeyh hata yapabileceğini bilir.
Sahte şeyh kendini masum görür.
3. İnsanlara kendine aşırı bağlılık şart koşan
Büyükler şöyle demiştir:
“Seni Allah’tan koparıp kendine çağıran şeyh değildir.” – İbn Atâullah
4. Mal, para, hediye ve çıkar ilişkisine önem veren
Dergâhının bereketini geçim kapısı hâline getirir.
Büyüklere göre bu, şeyhliğin çöküş alametidir.
5. Müride hükmetmek isteyen, baskıcı üslup
Hakiki şeyh zarar vermez; sahte şeyh hükmeder.
Şeyh Ebu’l-Hasan Harakânî:
“Mürşid, gönül alandır; gönül kıran değil.”
6. Keramet ve olağanüstülük peşinde dolaşması
Hakiki şeyh keramet gizler.
Sahte şeyh keramet satar.
Abdülkâdir Geylânî:
“Keramet arayan yolun kaygısını bilmemiştir.”
7. Tevazudan uzak, benlik ve gösteriş sahibi olması
Tasavvuf büyükleri şöyle der:
“Şeyh görünmek isteyen şeyh olamaz.”
8. Çevresinde “bağımlı müridler” oluşması
Hakiki şeyh özgürleştirir;
sahte şeyh bağımlı kılar.
Tasavvuf Büyüklerinden Yaşanmış Ölçüler
1. Şah-ı Nakşibend’in Sınavı
Bir genç mürşid ararken Şah-ı Nakşibend’e gelir. Şah ona sorar:
– “Benden ne beklersin?”
Genç: “Beni Allah’a ulaştırmanı.”
Şeyh: “Öyleyse bana değil, Allah’a dayan. Ben sadece köprüyüm.”
Bu söz, hakiki şeyhin ölçüsüdür.
2. Mevlânâ’nın Uyarısı
Bir grup, Mevlânâ’ya geliyor:
“Efendim, falanca kendisinin şeyh olduğunu söylüyor.”
Mevlânâ cevap verir:
“Onun kapısına gidin. Kapısında dilenciler mi var, yoksa dünya pazarının tüccarları mı?
Dünya kokusu geldiyse oradan geri dönün.”
3. Abdülkâdir Geylânî’nin Tavrı
Bir gün ona, keramet gösteren sahte bir şeyhten bahsederler.
Şeyh şöyle der:
“Gökten inse bile bakın: Şeriatın iznini taşıyor mu?”
4. İmam Rabbânî’nin Ölçüsü
Mektubat’ta şöyle yazar:
“Mürşidin bütün gayreti, müridinin kalbini Allah’a bağlamaksa o mürşiddir.
Kendine bağlamaksa o ancak zâlimdir.”
Sonuç: Hakiki Şeyh Nedir?
Toparlarsak hakiki şeyh: Şeriata bağlı, Tevazu sahibi, Dünya menfaatlerinden uzak, Müridini kendine değil Allah’a bağlayan, İlim ve irfan sahibi, Hâl ve edebi ile örnek, Nefsinden arınmış, Sohbeti nur, bakışı şifa olan kimsedir.
Sahte şeyh ise: Şeriata muhalif, Nefsini öne çıkaran, Dünya menfaatlerini gözeten, Müridi kendine kul eden, Sözü çok hâli az, Kibrine tapan, Keramet peşinde koşan kimsedir.
Tasavvuf büyüklerinin ittifakı şudur:
“Hakiki şeyh, kul olmayı bilen kimsedir.”

Selamunaleykum bu kriterlerde bildiğiniz hakiki şeyh varmı???
YanıtlaSilVe Aleykum selam ve Rahmetullah
YanıtlaSilBu çok hassas bir soru şuan hayatta olan bir kimse için “hakiki şeyh budur” demem doğru olmaz. Çünkü bir mürşidin hakikati, dışarıdan gözlemle değil, onunla olan manevî bağ, sohbet, zikir ve hâl yoluyla anlaşılır. Ayrıca yaşayan şahıslar hakkında garanti ve hüküm vermek hem dinen sakıncalıdır hem de insaf gereği uygun değildir. Abdülkadir Geylânî (k.s.) Zühdü, takvası, cömertliği ve ilmi ile örnek olmuştur. Sohbetlerinde ilmi üstün tutar, keramet değil hikmet dağıtırdı. Sadece hikâye, menkıbe ve keramet anlatıyorsa şüphe et. Olaya Kur'an ve Sünnet çizgisinde yanaş Aşkını yolunu heder etme. Hele ben olmazsam Hakka ulaşamazsınız havasını veriyorsa kesinlkle uzakdur. Sözü ile tavrıyla müridleryle olan ilişkisinde kardeşlik hukukunu güzelce tesis ettiğine, ilmi var veya ümmi tevazusu var mı? Paraya zafiyeti var mı? Sohbet uslübü yaralayıcı mı yoksa hikmetle mi dolu zikir telkini ve zikrullahlarında muhabbet var mı bunları araştır Allah kendisine ulaşmak isteyene yolunu gösterir ve sebepler halk eder sizi düşen aramaktır. Rabbim muvaffak etsin inş.
Yorum Gönder
İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...