Kadiri Yolu

 

Hayber Seferi

Hayber Seferi


Hayber fethinin İslâm tarihinde çok önemli yeri vardır. Zira bu gazve ile Arabistan'da hemen hemen hiç Yahudi kalmadı.


Hayber, Şam ticaret yolu üzerinde, Medine ye sekiz günlük uzaklıkta (150 km), güzel hurma bahçeleri ve bereketli tarlaları bulunan büyüklü küçüklü birçok kaleden ibaret bir kasabadır.


Medine'den çıkarılan yahudilerin pek çoğu, Hayber'deki vatandaşlarına sığınmışlar ve onlarla beraber, başta Kureyş olmak üzere Arabistan in Gatafan ve Fezare gibi büyük birçok kabilelerini müslümanlar aleyhine kışkırtıyorlardı. Zaten Hayberliler, eskiden beri Medinelilerle düşman idiler. Yıllarca Arabistan'ı soyup hazinelerini doldurmuşlardı. 


Hayber'e yapılacak sefer için Resûlüllah, hangi Arap kabilesine haber gönderse, hepsi müşrik oldukları halde Hayber'e düşman olmalarından dolayı koşa koşa gelirlerdi. Bu itibarla Hayber'e sefer tertipleyen Resûl-i Ekrem (sav), Hudeybiye'ye iştirak etmeyenlere ganimet verilmeyeceğini, Allah yolunda harbe iştirak etmek isteyenler var ise onların kabul edileceklerini ilan etti. Hicretin altıncı yılının son ayının başlarında (M. 628 ortaları) veya H. 7. yılın Cemaziyelevvel ayında yapılan bu gazveye bin dört yüz piyade, iki yüz süvari ve kırk hasta bakıcısı kadın iştirak etti. Hz. Aişe'nin (ra) siyah örtüsü ilk defa sancak olarak kullanıldı. Ayrıca, her müfrezeye bir de bayrak verildi. İslâm ordusu Medine'de hazırlık yaparken, münafıkların reisi Abdullah bin Übey bin Selül, Hayberlilere haber göndererek, gelecek olan ordunun az olduğunu ve meydan muharebesi yapmalarını bildirdi. Bunu haber alan yahudiler, müttefikleri Gatafan kabilesinden yardım istediler.


Ordu Medine'den hareket ettiği zaman, Abdan bin Bişr, küçük bir müfreze ile öncü olarak gidiyordu. Yolda, deveci kıyafetine girmiş bir casus yakaladı. Casusu sıkıştırıp konuşturarak, Hayber hakkında malumat aldı. Ayrıca casus, yahudi reislerinin Gatafan'a gittiğini, müslümanların Hayber'e yürüyeceklerini Abdullah bin Übey bin Selül'ün haber verdiğini söyledi. Bundan sonra casus, Peygamberin yanına getirildi. Aynı şeyleri O'na da anlattı. Bu arada casus, müslümanları gizlice tetkik ediyordu. Bütün müslümanlardaki ihlâsı ve Peygambere karşı gayet ciddi davranışlarını görünce dayanamayıp kısa bir müddet sonra İslâm ile müşerref oldu. 


Casustan alınan haberlere göre, Hz. Muhammed (sav) hemen tedbirini alarak, önce Menzile mevkiine geldi. Yolda, asker, yüksek sesle tekbir getiriyordu. Resûlüllah: "Sesinizi o kadar yükseltmeyin. Allah size daha yakındır" buyurdu.


İslâm ordusu, on beş günlük yiyeceğini yanına alarak yola çıkmıştı. Resûlüllah yola çıkarken, Medine'de, Suba bin Arafa'yı (ra) kaymakam olarak bıraktı. Suba (ra), ordunun Medine'den hareket ettiği günün ertesi sabahı, sabah namazı kıldırırken, o sırada evvelce müslüman olup Resûlüllah ile görüşmek için gelen Devs kabilesinden dört yüz seksen kişi ile karşılaştı. Devsî'ler arasında meşhur Ebu Hüreyre (ra), diğer adıyla Ebu Esved Abdurrahman da bulunuyordu. Bunlar, Resûlüllah'ın Hayber'e gittiğini Suba'dan öğrenir öğrenmez hemen oraya hareket ettiler. Bu gazveye iştirak ederek ganimetten hisse aldılar.


İslâm ordusunun kurmaylığını yapan Hubab bin Münzir (ra), casustan aldığı bilgi ile Menzile'den hareket ettikten sonra, orduya, Reci denilen yerde karargâh kurdurdu. Böylece, yahudiler ile Gatafanlılar arasına girmiş oldu. Bu suretle Gatafanlıların yahudilere yardım etmeleri önlendi.


İslâm ordusu Reci mevkiinden kalkıp Hayber'e doğru giderken, bir gece, konakta ashab ateş yaktı. Resûlüllah bunlara, ateşi niçin yaktıklarını sordu. Ashab da eşek eti pişirdiklerini söylediler. Resûl-i Ekrem (sav), bunun ehil eşek eti olduğunu anlayınca: "Eşek eti necistir. Bu, kapları kırın veya yıkayın" diyerek eşek etinin necis olduğunu bildirdi.


İslâm ordusu, Hayber'e baskın yapmaktan ziyade kaleleri teker teker kuşatma cihetini tercih etti. Resûlüllah bu sırada hasta olduğundan, orduyu her gün bir kumandan idare ediyordu. Hayber kaleleri Nitat, Şakk, Sa'da, Ketebe, Naim, Vatih ve Sülâlim idi. Bunlardan ilkinde erzaklar, diğer ikisinde kadınlar toplanmıştı. Yirmi gün süren kuşatma ve savaşlardan sonra teker teker ele geçirildi. Son kaleler (Naime ve Ketebe diğer adıyla Kamus) fethedilmek üzere iken Habeş muhacirleri çıkıp geldi. Bu arada Habeşistan'dan gelenlerle birlikte aynı günlerde Yemen'deki Eş ariler de geldi. Bunların arasında genç yaştaki meşhur Ebu Musa el-Eş'ari (Abdullah bin Kays) de vardı.


Hayber'in fethi sırasında müslümanlardan on beş kişi şehid oldu. Yahudilerden ise doksan üç kişi öldürüldü. İslâmların şehidlerinden biri olan Amir bin Ekva, kendi kılıcı ile kendini dizinden çok ağır yaralamış olup, üç gün sonra da vefat etmişti. Bu hadise, şehid olmak için yalnız düşman tarafından vurulmanın şart olmadığını göstermektedir.


Hayberliler, toprakları fethedilince, hurmaları tımar ve mahsulün yarısı kendilerine ait olmak üzere, yurtlarında kalmak için Resûlüllah'tan müsaade istediler. O da verdi. Ancak Hayberliler, Hz. Ömer (ra) zamanında Teyma ve Eriha taraflarına sürgün edildiler. Hayberlileri teslim alan ordunun kurmaylığını Ebu Dücane, Hubab bin Münzir ve Ebubekir (ra) yaptılar. Karargâh kumandanlığını, bazen Hz. Ömer (ra). bazen de Hz. Osman (ra) yaptılar. Genel hücumları Hubab bin Münzir idare etti. Sancak sahipliğini sıra ile Sa'd bin Ubade, Ukkaşe ve Ali bin Ebu Talib (ra) yaptılar. Bunlar, aynı zamanda kol kumandanları idi. Abdullah bin Revaha (ra), işin diplomasi tarafını idare etti. Zübeyr bin Avvam ile Muhammed bin Mesleme (ra) ise her hücumda önde gidenlerdendi.


Hayber muhariblerinden biri de meşhur fasıklardan biri idi. Sadece gösteriş için savaşıyordu. En sonunda aldığı yaradan dolayı intihar ederek canına kıydı. Bunun intiharını duyan Resûlüllah: "Allah, bu dini bir facir ile te'yid eder" mealindeki meşhur hadis-i şerifini söyledi.


Vatih ve Sülalim kabilelerine sıra geldiğinde, Hayberliler çaresiz kaldıklarını anlayıp sulh isteyerek teslim oldular.


Hayberliler teslim olduktan sonra, yukarıda beyan edildiği gibi. Resûlüllaha başvurarak kendi topraklarında yarıcı olarak çalışmak istediklerini bildirdiler. Bu istekleri kabul edildi. Her sene buraya gönderilen Abdullah bin Revaha’ya kazandıklarının yarısını verdiler.


Hayber’de alınan ganimetler bir yere toplatılıp, beşte biri Beytü'l-male ayrıldıktan sonra, geri kalanı gazilere taksim edildi. Küçük çocuklara ve kadınlara tam hisse verilmeyip, bir miktar ihsanda bulunuldu. Ayrıca, ashabın muvafakati alınarak Habeş muhacirlerine ve Devs kabilesinin buraya gelen mensuplarına da birer hisse verildi.


Hayber yahudilerinin reislerinden Selâm bin Mişkem'in karısı Zeyneb binti Haris esir olarak sayılmamıştı. Buna çok sevinen Zeyneb, memnuniyetini bildirmek için bir koyun kızarttı. Bu sırada yahudilik damarı kabarıp koyunun içine kuvvetli bir zehir katarak Resûlüllah ile ashabını öldürmek istedi. Resûlüllah, kendisine ikrar edilen koyundan ilk lokmayı ağzına koyar koymaz bunun zehirli olduğunu anlayıp lokmayı yemedi. Hemen geri çıkardı. Onu göre ashab da aynı şeyi yaptılar. Ağızda kalanı yutmadan dolayı meydana gelecek zehirlenmeyi önlemek için ashabı ile birlikte kan aldırdı. Ancak sahabeden biri, ilk lokmayı ve kuvvetli zehiri yediği için bir

müddet sonra vefat etti. Bundan dolayı Zeyneb de kısas edildi.

Diğer bir rivayete göre, hak Peygamber olup olmadığını anlama

için yaptığını beyan ederek affedildi.


Hayber yahudi reislerinden Kinane'nin karısı ve yahudi reislerinden Huyey bin Ahtab'ın kızı Safiye, muharebeden sonra alınan esirler arasında olup, Dihyetü'l-Kelbiye verilmişti. Buna herkes itiraz ederek. Beni Nadir ve Beni Kurayza'nın hanımıdır, ileri gelenlerindendir ve Resûlüllah'a layıktır, dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber, Safiye'yi esirlikten Azat etti o da bir müddet sonra Medine'ye dönerken yolda İslam ile müşerref olunca Resulullah onun bu hareketini çok beğendi ve hemen kendisine nikahına aldı bunun üzerine Asaf Resulullah'ın ailesinin akrabaları esir olamaz diyerek ellerindeki ve Kendi hisselerine düşen esirleri Azat ettiler. Resulullah haber bölgesine arzu edilen çeki düzeni verdikten sonra Medine'ye döndü Medine halkı hem Hayber fethini ve hem de Habeşistan'dan dönen son muhacirlere kavuştuğu için çifte bayram yaptılar.


Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs