Kadiri Yolu


Hz. Resulullah Sav İslam'ı nasıl Öğretiyordu

Hz. Resulullah (Sav) İslam'ı nasıl Öğretiyordu?


İnsan alim olarak Doğmamıştır. 

Bilgi, öğretim faaliyeti ve çalışmalarınızın neticesinde elde edilir. Ashabı kiram Hz. Peygamber (ﷺ)’in etrafında ilim meclisleri oluşturur, adeta dinlemek ve soru sormak için vesileler ararlardı. Ne zaman Hz. Peygamber(ﷺ) bir yerde otursa, Onunla birlikte oturup ilim meclisi oluştururlardı. Çoğunlukla sabah namazından sonra, Hz. Peygamber(ﷺ)’in etrafında halka olup Kur’an okurlar, farzları ve sünnetleri öğrenirlerdi.  


Hz. Muhammed (ﷺ) Müslümanların devlet reisi, camide imamları, mahkemede hakimleri, orduda başkomutanları, ayrıca her türlü problemlerini açabildikleri ve güven duydukları öğretmenleri idi. Hz. Peygamber (ﷺ) bu sebeple daima onlarla birlikte bulunuyordu. O konuşurken yanında bazen tek kişi, bazen bir topluluk bulunurdu. Topluluk genellikle müslümanlar olurdu. Bazen de Ehl-i Kitap veya münafıklar soru sormaya gelirlerdi. Ya da Hz. Muhammed(ﷺ)  onları İslâm'a davet etmek için yanlarına giderdi. Diğer taraftan Hz. Muhammed(ﷺ) konuşurken çocuklar, gençler, yaşlı kadınlar, halktan ya da eşraftan kimseler dinlerlerdi. (Ramazan Ayvallı, Esbabu Vürüdi'l-Hadis ve Bunun islâm Teşriindeki Yeri ve Önemi, (A.U.1 Fak'de hazırlanmış doktora tezi), Daktilo edilmiş Nüsha, Ank. 1979, ss, 97-99.)

İster fertlerle tek tek, ister topluluk halinde görüşürken olsun, Hz. Muhammed (ﷺ)'in başvurduğu metod, tatlı sesiyle, istiğrak ve vecd içinde önce Kur'an'dan âyetler okurdu, sonra da bunları tefsir edip açıklamak ve kendisini dinleyenleri inanmaya davet şeklindeydi. (Hamidullah, İslam Peygamberi, c, 1, s, 99.)

Elbette ki, Ashab'ın bütün işi gücü, Hz. Muhammed(ﷺ)'in yanında bulunmak değildi. Buna Hz. Muhammed (ﷺ)’de karşıydı. Bazen birbirine yakın olanlar nöbetleşe gider öğrenir, dönünce de bunları öğretirdi. Yani bilenler bilmeyenlere öğretiyordu. Bu bir öğretim metodu olarak karşımıza çıkmaktadır. (M. Accac El-Hatib, ag.e. s. 59.)


Ashab bazen, inen âyetlerin manasını anlamada güçlük çekiyordu. Böyle durumlarda Hz. Muhammed (ﷺ), onlara hem doğru manayı söyler, hem de hatalarını düzeltiyordu. «Îmân edip de imânlarını zulüm ve şirkle bulaştırmayanlar (var ya), işte korkudan emin olmak onların hakkıdır ve hidayete erenler de onlardır.» (Enam, 6/82.) âyeti gelince, bir grup müslüman, âyette geçen «zulüm» ün manasını anlayamamışlar, telaşa düşmüşlerdi.

«Hangimiz nefsine zulmetmez ki ya Rasulallah?» diyerek Hz. Muhammed (ﷺ)'den açıklama istemişlerdi. O da «Âyette bu kastedilmiyor, burada zulümden maksad şirktir. Siz Lokman'ın oğluna öğüt verirken «Allah'a şirk koşma, gerçekten şirk büyük bir zulümdür.» (Lokman 31/13) dediğini duymadınız mı?» diyerek onları teskin etmiştir. (Buhari, Enbiya, 41.)

Hz. Muhammed(ﷺ), bir olay olduğunda, derhal hükmünü açıklardı. ( Ebu Hureyre'nin naklettiğine göre Hz. Muhammed(ﷺ) bir gün (pazarda) bir ekin yığınının yanına gelmiş ve elini daldırdığında parmaklarına ıslaklık dokunmuş. Bunun üzerine: «Ey ekin sahibi! Bu ne hal!» diye sebebini sormuş. Ekin sahibi: Üzerine yağmur yağdı ya Resulallah! demiş Hz Muhammed(ﷺ) O ıslak kısmı insanlar görsün diye ekinin üstüne koysaydın ya! Aldatan benden değildir... buyurmuş. Bak: Müslim, İman. 164: Davud, Büyu, 50, Tirmizi, Büyu, 72 İbn Mace. Ticaret, 36; Ahmed b. Hanbel, c, 2, s, 50.) Bunu işiten kimse de her tarafa yayardı. Bazen duyan kimse çok olur, bir anda süratle yayılır, bazen de az kişi olur, o zaman Hz. Muhammed (ﷺ) etrafa, bilgiyi ulaştıracak insanlar gönderirdi.

Hz. Muhammed(ﷺ) bazen hatayı kendisi görür, bazen de duyardı. Böyle durumlarda hataları söyler, doğrusunu gösterirdi. ( Buhari, İman, 15; Tirmizi, Salat, 11; Davud, Edeb, 70. Ayrıca bak: Accac El-Hatib, ag.e. s, 61.)

Müslümanlar çoğunlukla kendi problemleri hakkında direkt olarak soru sorarlardı. Hz. Muhammed(ﷺ) bunlara cevap verir, açıklamalarda bulunurdu. Bu şekilde önce soran, bununla birlikte kendisini ilgilendirenler öğrenirlerdi.

Ender de olsa Ashaptan bazılarının soru sormaktan çekindiğini görünürdü. Böyle durumlarda bir başkası sorar, problemi olan kişiye iletirdi. ( Hz. Ali, Hz. Muhammed (ﷺ)'in damadı olduğu için, «mezi» (ekseriya zevce ile oynaşırken gelen berrak su) hakkında soru sormaktan çekinmiş, bunu Mikdat b. Esved'e sordurmuştur. Bak Müslim, Hayz, 17, 18, 19. Burada Hz. Muhammed (ﷺ), “mezi” den gusül lazım gelmediğini; sadece abdest almanın gerektiğini söylemiştir.)

Hz. Muhammed(ﷺ) eğitime ilk defa kendi evinde başladı. Daha sonra da Erkam b. Ebi'l-Erkam'ın evinde devam ettiğini görüyoruz. Müslümanlar bu evde gizli olarak toplanırlar, yeni dinin prensiplerini öğrenirler, Kur'an okurlardı. Yeni eğitim ilk yıllarda ferd ferd ve gizli olarak yapılıyordu. (El-Haşimi, a.g.e. s, 406.)

«Şimdi sen, ne ile emrolunuyorsan (kafalarını çatlatırcasına) apaçık bildir. Müşriklere aldırış etme.» (Hicr, 15/94) âyeti gelinceye kadar Erkâm'ın evini, İslâm eğitimi için kullanmıştır. Müslümanların sayıları arttı ve İslâm, Arap Yarımadasında yayılmaya başladı. Bundan sonra Hz. Muhammed(ﷺ), davetinin bütün merhalelerinde tebliğ ve eğitime başladı.

Soruyorlar, cevap veriyor, problemlerini çözüyor, barışta, harpte, bollukta ve sıkıntıda hep anlatıyor öğretiyor ve yol gösteriyordu. Müslümanlar da önce öğreniyorlar, uyguluyorlar, sonra da başkalarına öğretmeye çalışıyorlardı.

Öğretim faaliyetlerinde Hz. Muhammed(ﷺ)'in hanımları da oldukça etkili bir mevkide idiler. Bazı kadınlar problemlerini onlar aracılığı ile Hz. Muhammed(ﷺ)'e iletiyorlar ve cevap alıyorlardı. O'nun vefatından sonrada hanımları bu öğretim faaliyetini sürdürmüşlerdir.

Hz. Muhammed(ﷺ)'in sünnetini korumada ve yaymada, kadın sahabelerin de büyük hizmeti olmuştur. Öğrenme konusunda onlar da erkekler kadar hırslı idiler. Birçoğu Hz. Muhammed (ﷺ)'in huzuruna gelir, problemini rahatlıkla arz ederdi. (Müslim, Bir, 46; Hayz, 31, 32, 33.) Hatta öğretim için kendilerine özel vakit ayırmasını istemişlerdi. Şüphesiz bu arzuları yerine getirilmiştir. (Buhari, İlim, 36.) Onların öğrenme konusundaki hırs ve gayretlerini Hz. Aişe (Ra.Anha) şöyle tasvir eder: «Amma da yaman şu Ensar kadınları! Dini öğrenmelerine, hayaları engel teşkil etmedi.» (İbn Mace, Taharet, 124)

Hz. Muhammed (ﷺ) kadınların büyük terbiyeciler olduğunu onlara büyük hürmet gösterilmesi gerektiğini şu hadisiyle ilân etmiştir: «Cennet anaların ayakları altındadır.» (Hamidullah, ag.e. c, 1, s, 180. (Suyuti, Cemu'l-Cevami'den naklen))  

Gelen elçiler ve askeri faaliyetler de eğitim ve öğretimde rol oynamışlardır. Bilindiği gibi hicretten sonra Medine, İslâm devletinin merkezi idi. Aynı zamanda öğretim faaliyetlerinin de sürdürüldüğü en önemli merkez idi. Ara sıra çevre kabilelerden heyetler gelir Hz. Muhammed (ﷺ)’de onlara İslâm'ı anlatırdı. Gerekirse, birlikte bir muallim (öğretmen) gönderir, fazla zahmet çekmeden öğrenmelerini temin ederdi. Bu öğretmenlere, göndermeden önce, nasıl öğretecekleri konusunda metod bilgisi de verirdi. ( Müslim, İman, 29, 31.) 

Hz. Muhammed(ﷺ)'in bütün çabası, gerçeklerin en açık şekilde ortaya çıkarılmasıydı. Bu sebepten kendisinin bilinçsizce taklit edilmesine her zaman karşı çıkmıştır. Nitekim zaman zaman illet ve hikmetini sormadan, sebeplerini araştırmadan O'nun yaptığını yapmaya çalışanlar vardı. Bu gibi davranışlara muttali olduğunda, hiç zaman geçirmeden, derhal müdahale ederdi. 

Bir keresinde namaz kıldırırken ayakkabılarını çıkarıp sol tarafına bırakmıştı. Bunu gören topluluk da aynı şeyi yaparak ayakkabılarını çıkarmıştı. Namaz bitince, «Niçin ayakkabılarınızı çıkardınız?» diye sorar. Onlar da: «Sizin çıkardığınızı gördük.» derler. O zaman Hz. Muhammed(ﷺ): Cebrail bana onlarda pislik olduğunu haber verdi. Diye bir açıklama yapar (Kadı İyaz, Şifa'dan naklen)

Hz. Muhammed (ﷺ)'in  gösterdiği mucizeler hadislerde rivayet edilmiştir.  Ama O, insanları mucizelerle eğitmemiştir. Önce de arz ettiğimiz gibi, tamamen insan fıtratının tabii kanunlarına uymuştur. Bu sebepledir ki, inanışlar, ruhi-manevi alan, ahlak, siyaset, iktisat, kısaca ister ferdi veya toplumsal, ister ruhi ve maddi olsun, her alanda kaideler getirmesine rağmen, (Hamidullah, age. c. 1, s.7) insanların (bedensel ve zihinsel) seviyelerini daima göz önünde bulundurmuştur.(Buhari, İlim, 49, Darimi, Mukaddime, 34.) Çünkü, öğretebilmek için, konuyu muhatabın tecrübe seviyesinde ele almak gerekir. Bütün bunların da ötesinde, söylediklerini kendi şahsında tatbik ederek, en güzel örneği sunmuştur.

Bu bakış açısı ile araştırmalı, öğrenme gayretini kazanmalı ve hayata öğrendiklerimizi geçirmeliyiz. Burada geçen tespitler İslami eğitim açısından dikkate alınacak önemli unsurlardır.  Selam ve dua ile….

Çeşitli islami eserlerden yararlanılmıştır…




Post a Comment

İçinizde olan güzellik her zaman yazılarınıza ve dilinize aşkla dökülsün...

Daha yeni Daha eski

Öne Çıkanlar

Nefs